“Oğlum o senin yengen, yengen!”. A pardon, o bizim Aşk-ı Memnu’muzda geçen bir cümleydi. Bunun konusu ise 2005’te eşcinsel evliliğin yasallaştığı İspanya’da 1901 yılında evlenmeyi göze alacak bir aşkın hikayesi.
Natalia de Molina ve Greta Fernández’in başrollerinde oynadığı Elisa ve Marcela’nın yönetmeni ise Isabel Coixet.
Film sondan başa ilerliyor, ilk sahnesi aslında son sahnesi de durumunda. Siyah beyaz olması da dönemin ruhunu daha iyi yansıtmış.
Film ile ilgili Euronews Türkiye’nin yaptığı habere göre ise Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan Elisa ve Marcela, sinema dünyasını ise ikiye bölmüş durumda.
Haberin detayları şöyle:
Bağımsız sinemacılar, festival yönetimine yazdığı mektupta, filmin Netflix yapımı olması ve sadece Netflix platformunda izlenebiliyor olmasını eleştirdi.
Uluslarası Sinemacılar Konfederasyonu, Netflix’i büyük sinema festivallerini reklam amaçlı kullanmakla suçluyor. Festival yönetimi ise filmin İspanya’da vizyona gireceği sebebiyle festival kriterlerine uyduğu görüşünde. Festivalin basın sözcüsü Frauke Greiner gelen tepki üzerine, festivale katılım koşullarında aranılan kriterin, “katılımcı filmin, dünyanın her hangi bir bölgesinde vizyonda gösterilmesi” olarak belirlendiği, Elisa ve Marcela’nın da bu kriteri yerine getirdiği açıklamasında bulundu.
Filmin konusu ise şöyle:
Marcela yetimhanede büyümüş, 10 yaşında bir aileye evlatlık verilmiş, aile sevgisi görmemiş bir kızdır. Okula başladığı ilk gün okul müdürünün yeğeniyle tanışır aralarında yoğun bir duygusal çekim yaşanır.
Okuldan sadece temel bilgilerin alınması gerektiğini kitapların zararlı olduğunu düşünen babası bir süre sonra bu arkadaşlıktan rahatsızlık duyar ve Marcela’ya iki seçenek sunar. Ya Manastır’a gidecektir ya da Madrid’te yatılı bir okulda okuyacaktır. Madrid’te geçirdiği 3 yıl boyunca Elisa ile mektuplaşır. Mezun olup memleketine geri döner ve ilk iş olarak Elisa’nın öğretmenlik yaptığı okula gider. Duygular artık daha kesindir geçmişteki çekingenlik ortadan kalmıştır.
Birlikte yaşamaya başlayan bu çift bir süre sonra çevreden tepki görecektir. Çıkan bu söylentileri yatıştırmak için bir plan yaparlar plan gereği Elisa yurtdışına çıkacaktır. Bu süreçte Marcela kendisinden hoşlanan ve kendisi ile Elisa’nın ilişkisini ortaya çıkarıp halkı galeyana getiren oduncuyu bir gece evine çağırarak ondan hamile kalacaktır.
Aradan birkaç ay geçer kasabaya Mario adında genç bir adam gelir. Gittiği bir yerel Kilise’de papaza Elisa’nın kuzeni olduğunu nüfus kaydının bulunmadığını bu yüzden vaftiz edilmediğini söyler. Tek isteğinin vaftiz edilip Marcela ile evlenmek olduğunu söyler ve ertesi gün kilisede herkesten gizli evlenirler.
Karı kocayı kasabada kol kola gezerken gören insanlar Mario’nun aslında Elisa olduğunu fark ederler. Bu söylenti kısa sürede yayılır. Söylentileri duyan papaz yanına bir doktor da alıp Elisa’yı kontrol edeceklerini söyler. Marcela hamile olduğunu söyleyerek bu söylentileri yalanlar. Aynı gece kasabanın Yobazlık Timi evlerini taş yağmuruna tutar. Ölüm tehlikesi yaşayan ikili Portekiz’e kaçar. Bu yasak evlilik Portekiz’de de duyulmuştur. Gazeteler bu yasak evliliği manşete taşımıştır. Ülke gündemine oturanElisa ve Marcela tutuklanıp hapse atılır. İspanya ile sorunlar yaşayan Portekiz, İspanya’nın iade taleplerini reddeder.
Marcela hapiste doğum yapar ama bebeğini herkesin bildiği, ayıpladığı, güldüğü hayatına almak istemez. Yıllardır evli olan hapishane müdürünün çocuğu olmamıştır hiç çocuğu onlara verirler. Hapishane müdürü de onların kaçak yollarla Arjantin’e kaçmalarına yardımcı olur.
Aradan yıllar geçer ve kızı Marcela’yı bulur. Aralarında küçük bir hesaplaşma yaşanır, annesine şu soruyu sorar.
Filmde cevapsız bırakılan bu soru aslında seyirciye sorulmuştur. Peki sizce değdi mi?
Eşcinsellik teması Netflix’te bol bol işlenen bir tema film normal akışında ilerlerken aniden iki erkek ya da iki kadın öpüşebiliyor, bazen ikiden fazla erkek ve kadın öpüşebiliyor. Ha tabi herkesin aşkına kimse karışamaz ama bir yerden sonra sürekli aynı şeylerin ısıtılıp önümüze konulmasından da rahatsızlık duymuyor değiliz. Bu sadece Netflix ve eşcinsellik için geçerli değil bir televizyon kanalı da sürekli mafya ya da aşiret dizisi çekse bir yerden sonra izlemekten sıkılırız.
Netflix’i, RTÜK sansürüne götüren olay da bu cinsellik/eşcinsellik teması olmuştu. Yetişkin insanlar olarak kendi hür irademizle parasını verip bu hizmeti alıyoruz, izlemek ya da izlememek bizim elimizde. İki erkeğin ya da iki kadının öpüşmesinden rahatsızlık duyuyorsak aboneliğimizi iptal edebiliriz. Ama şişman, gözlüklü ve bıyıklı bir abi çıkıp “Yok, siz ne izleyeceğinize karar veremezsiniz. Biz daha iyisini düşünürüz” diyerek basıyor sansürü.
Bu film o bahsettiğim ruhsuz, sadece cinselliğin insanın gözünün içine sokularak yaşandığı klasik Netflix yapımlarından değil. Belki de gerçek bir hikayeye dayanmasından geliyordur bu özgünlüğü.