Künye: Komple Muamele: Sinemada Erotizm ve Pornografi

Orhun Yakın

Nika, Ankara, 2022, 263 s.

Doç. Dr. Orhun Yakın’ın “Fragman” olarak adlandırdığı giriş bölümünde belirttiği gibi Komple Muamele: Sinemada Erotizm ve Pornografi kitabı Yakın’ın 2002-2003 tarihlerinde Geceyarısı Sineması’nda yayınlanan ve Türkiye’de pornografiyi “ciddi” olarak irdelemeye değer bulan ilk yazılardan olan üç yazı üzerinden temellenmekte ve toplam dokuz yazıdan oluşmakta. Bu dokuz yazının ortak noktası tamamının pornografiyi odak noktasına koyması. Kitapta yer alan ilk sekiz yazı sinemada pornografiyi ele alırken, “bonus” olarak kitapta yer verilen son yazı My Secret Life isimli 11 ciltlik pornografik otobiyografi üzerine. Yakın bu otobiyografinin neden beyaz perdeye uyarlanmadığı konusunda şaşkınlığını giriş bölümünde ifade ediyor ve belli ki bu kitap ile beyaz perde arasında da bu şekilde bir bağlantı kuruyor. Ancak yazının sinemaya tek bir film ile uyarlanamayacak uzunlukta olduğunu da ekleyen Yakın, kendisi açıkça belirmese de belki özellikle Hollywood sinemasında sıklıkla görülen devam filmlerine, belki de günümüzde yaygınlığı oldukça artan dijital platform yayıncılığı dizilerine işaret ediyor. Kitapta yer verilen yazılara konu olan filmler ustalıkla, porno filmler tarihindeki önem dereceleri göz önünde bulundurularak seçilmiş durumda. Kitap pornografik sinemanın neredeyse bütün mihenk taşlarına -anaakımlaşan ilk porno film olmasıyla ve sansürle giriştiği mücadelesiyle pornografi tarihinde önemli bir yer tutan Deep Throat (1972), porno filmlerde o güne kadar ve o günden sonra da pek rastlanmayan estetik ve sanatsal sinema tekniklerine yer veren, dramatik ve varoluşçu özellikler taşımasıyla hardcore porno filmler arasında farklılaşan The Devil in Miss Jones (1973), videonun pornografi pazarına girişi ile Amerikan pornografisinin altın çağını kapatan Debbie Does Dallas (1978) ve son olarak Martin Scorcese’in meşhur Taxi Driver (1976) filminde kendine yer bulan ve “o pis filmlerden olmayan” The Opening of Misty Beethoven (1976) filmleri ile auteur sayılabilecek yönetmenlerin ve Marilyn Chambers gibi yıldız oyuncuların porno filmler tarihlerindeki önemleri gibi- uğruyor ve değiniyor. Konu porno filmler olunca da sansür, sinema ekonomisi, mafya ile ilişkiler, porno filmlerin hem toplumsal tabuları hem de porno filmlerin bir tür olarak konvansiyonlarını kırma konusundaki rolleri ve en önemlisi bu filmlerin oyuncularının -özellikle kadın oyuncularının- kişisel tarihlerindeki yerleri sıklıkla okuyucuya sunuluyor. Orhun Yakın konu ile ilgili -sayısı çok da fazla olmayan- akademik kaynaklarla edinebildiği ve belki de edinilebilecek bütün malzemeyi (röportajlar, dergi yazıları, afişler, DVD ile birlikte eklenen fazladan materyal gibi) harmanlayarak kitapta yer verdiği yazılara konu olan filmler hakkında derin ve kullandığı mizahi, yaratıcı dil sayesinde eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor. Ağırlıklı olarak Amerikan porno filmleri kitabın seçkisinde yer alıyor olsa da Yeşilçam Seks Filmleri Furyası dönemi üzerine yazılan “Mâlum Filmler” yazısı ile özellikle bu dönemde Türkiye sinemasının girdiği bunalımda “bu tarz” filmlerin ekonomiyi nasıl canlandırdığı ortaya konularak erotik/pornografik filmlerin Türkiye sinema endüstrisindeki yeri de okuyucuya sunuluyor.

Kitabın son yazısında Foucault’dan (1986) alıntılandığı gibi cinsellikle iktidar arasındaki ilişki bir baskı ilişkisidir. Dolayısıyla sinemada cinsellik ve pornografi de iktidar tarafından bastırılmaya, yasaklanmaya ve sansürlenmeye çalışılmıştır. Kitapta ifade edildiği şekilde “Amerikan Pornografisinin Altın Çağı” olan 1970’li yıllarda bile kitap boyu görüldüğü üzere filmler sık sık sansürlenmiş, tepkilerle karşılaşmıştır. Dönemin bir altın çağ olması belki de 1960’lı yıllarda yaşanan (özellikle Amerika’da) cinsellik özgürleşmesi, Hayes Code’un 1966’da ortadan kalkması ve eyaletten eyalate değişen sansür yasaları ile pornografik film yapımcıların oynadığı köşe kapmacada başarılı olması (Roloff, SeeBlen ve Weil, 1996) gibi özellikler gösterilebilir. Ancak bütün bu gelişmelere rağmen Amerikan toplumunda “ulusal parasını “güvendiğimiz tanrının adıyla” ifadesiyle kutsayan, mahkemelerinde “gerçeği sadece gerçeği söyleyeceğime yemin ederim, tanrı yardımcınız olsun”suz tanıklık yaptırmayan Püriten geçmişinin izlerini yaşamının her alanında yaşayan/ hisseden insanların çoğunluğu oluşturduğu (Yakın, 2022. s. 21) unutulmamalıdır. Dolayısıyla pornografik sinema hem dünyada hem de Türkiye sıklıkla “üvey evlat” muamelesi görmüştür. Ancak özellikle Yakın’ın hem bu yazıya konu olan Komple Muamele: Sinemada Erotizm ve Pornografi kitabında hem de daha önceki kitabı Bir Avuç Sinema Yazısı’nda yer alan “Malum Filmler” yazısında Türkiye sinema endüstrisi açısından erotik/pornografik filmlerin önemi üzerine söyledikleri belki de Türkiye sineması üzerine yazılan bütün yazılardan farklı olarak bu filmlere yaklaşmıştır. Yazıda öncelikle seks filmleri furyası dönemi olarak adlandırılan dönemde bu filmlere yapılan eleştirilerin geçersizliklerini/eksikliklerini dile getiren Yakın (2022), bu filmlere dönem hükümetlerinin yaklaşımlarını, filmlerin seyircilerinin kimliklerini ve oyuncularını inceler ve özellikle sansür konusunda “düzensizlikten düzen oluşturma gayretinin hüküm sürdüğü ülkemizde, çeyrek asır önce sürüp gitmiş bu furyanın etkilerini günümüzün RTÜK uygulamalarında ya da geniş anlamda medya ve yayıncılık üzerine yüklenmek istenen baskıda görmek mümkün” (s. 91) tespitinde bulunur. Gerçekten de sinema kanunu sayılabilecek 5224 Sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması İle Desteklenmesi Hakkında Kanun’da yer alan “genel ahlâk ile küçüklerin ve gençlerin ruh sağlığının korunması” maddesinin muğlaklığı bu durumu gösterir niteliktedir. Yakın yazıyı Can Yayınlarının geliştirdiği yaratıcı sansürden kaçma mekanizması örneği vererek ve yazı boyunca anlatılan televizyon ve videonun Yeşilçam’ı can çekişecek noktaya getirdiği durumdan kurtaranın arz-talep mekanizması ürünü olan “malum filmler” olduğunu söyleyerek bitirir.

Kitapta hem dertleri hem de içerikleri açısından tamamen erotik/pornografik sayılamayacak ancak pornografi ile bir şekilde iliştirilebilecek iki filme daha yer veriliyor. Bu filmlerden ilki Mezarına Tüküreceğim (1978), ikincisi ise 8mm (1999). Mezarına Tüküreceğim üzerine yazılan yazıda tecavüz-intikam filmlerinin özelliklerine değinilmiş ve bu filmin türün özelliklerinden farklı şekilde kurbanın kendi intikamını kendisi alması ile türe ait diğer filmlerden ayrıştığı belirtilmiştir. Orhun Yakın kurbanın intikam duygusunu ve eylemini doğuranın ne olduğu sorusuna yanıtını Friedrich Nietzsche’nin “hınç” (ressentiment) kavramı ile verir. Yakın “hınç” kavramının kökenleri konusunda bir takım bilgiler vererek Nietzsche’nin kavrama yüklediği kökeninden aşkın anlamı anlatır. Sonrasında ise filmin kadın karakteri Jeniffer’ın tecavüz sonrası zar zor hayatta kalmasının ardından geçirdiği değişim ile üstinsan olmasa bile bir Özgür insan olma yolunda adım attığını ve “hayır”lar aşamasına geçtiğini belirtir. Gerçekten de Jeniffer amor fati’yi benimsemiş görünmekte, hukuka, kiliseye, polise “hayır” demekte, kendi meselesini tek başına kendisi halletmektedir. İntikam duygusuna “hayır” dememesi ve hıncın davranışlarına yön veriyor olması ise o ile üstinsan arasındaki ayrımdır. Filmin sonunda Jeniffer intikamını almış, Yakın’ın deyimi ile;

“Mona Lisa’dakine benzer o belli belirsiz ‘gülümsemesi’, sonuçta- en azından bize yansıtıldığı kadarıyla- başlangıçta ‘iyi’ sayılabilecek bir ruha sahip olan bu genç kadının taşıdığı- hatta o son kareye baktığımızda halen taşıdığını sezdiğimiz- hıncın büyüklüğünden dolayı ‘bozulduğunu’, ve gene bir anlamda (ruhen) çürüdüğünü ve büyük bir olasılıkla artık başka bir ‘şey’e dönüşmüş olabileceğini göstermektedir.” (s.185)

Bu yaklaşım doğru olabileceği gibi, farklı bir yorum olarak zannediyorum ki o gülümsemenin “iyi” ya da “kötü”ye değil, “İyinin ve Kötünün Ötesine[1]” işaret ediyor olabileceği de söylenebilir.

Kitapta yazı yazılan son film olan 8mm ise pornografi ile bağlantısını konusu ile kuruyor. Bir Hollywood efsanesi olan snuff (öldürme-tecavüz) filmleri konu edinen filmde ana karakter (Nicolas Cage) bu tarz bir filmi çekerek 8mm bir filme kaydeden karakterin peşine düşüyor. Yakın yazı boyunca hem bu tarz filmlerin gerçek olup olmadığı yönündeki izlerin peşine düşüyor hem snuff filmleri kimin izlediğini ve bu izleyiciler için filmlerde yer alan cinayet ve tecavüz sahnelerinin “gerçek” olup olmamasının taşıdığı önemi sorguluyor. Bir yandan snuff filmlerin “efsanesi”, bir yandan bu efsaneyi konu edinen 8mm eleştirisi hem de filmin yönetmen-senarist gerginliğine yol açan serüveni yazı boyunca okuyucu ile paylaşılıyor. Orhun Yakın’ın bu noktada filmin yönetmenine (ve bir ölçüde senaristine), afişine, 8mm formatına ve film hakkındaki eleştirilere detaylı şekilde yer vermesi bu konu hakkında bilgi edinmek isteyenlere bir ansiklopedi işlevi görmeye yetecek genişlik sağlıyor.

Kitabın editör notunda, fragmanında ve yazılardaki çeşitli bölümlerde sık sık erotizm ve pornografiyi odağına alan bir akademik çalışmanın gerekliliği konusunda görüşler dile getirilmekte ve özellikle Orhun Yakın bu çalışmaların önemi konusunda oldukça yoğun mesai harcamaktadır. Günümüz neoliberal, Yeni Sağ hükümetlerinin ekonomik olarak liberal, sosyal yaşama müdahale konusunda ise muhafazakâr tutumları ve cinselliğe uygulanan iktidar baskıları göz önünde bulundurulduğunda porno filmleri merkezine alan bu kitabın Türkiye gibi bir ülkede sansüre takılmadan ve poşetlenmeden satılabilmeyi başarabilmesi bile bence oldukça önemli. Öyle ki cinselliğin bahane edilerek eğlencenin (örneğin festivaller) bile yasaklanmasının meşruiyet kazandırılmaya çalışıldığı bu dönemde hem pornografi ile ilgili sunduğu akademik bilgiler hem de eğlenceli anlatım tarzı ile kitap okunması gereken kitaplar arasına girmekte. Toplu taşımada okurken kitapta cesur filmlerden yer verilen cesur sahnelere yan koltuktakilerin bakışlarının yarattığı ve toplumun cinselliğe yaklaşımını hissettiren gerginliğe rağmen kitabı ve cesur çıplaklık sahnelerini okumaya devam edebilmek güzel bir “hayır”, ve güzel bir hayata “evet” benim düşünceme göre. Bu bile tek başına kitabı okumak için bir neden olabilecekken bunun yanı sıra Orhun Yakın’ın porno filmlere sıklıkla görmezden gelinenin aksine bu filmlerin sanatsal meziyetleri üzerine düşünmesi, filmlerde kullanılan ve sinemanın plastik malzemesi ile ortaya konulan anlatım tekniklerini analiz etmesi ve bu filmlerin oyuncuları, yönetmenleri, senaristlerinin hem kariyerlerine hem de kişisel tarihlerine yaptığı etkilere değinilmesi ile sinema endüstrisi açısından önemlerinin ortaya konulması (ki bu önem günümüzde hem sinema endüstrisinin yaşadığı dijital platformlarla ilişkili problemler hem de porno film endüstrisinin ulaşmış olduğu büyüklük göz önünde bulundurulduğunda artmış dahi olabilir) kitabı diğer çalışmalardan farklı ve nevi şahsına münhasır bir noktaya koyuyor.

Referanslar

Foucault, M. (1986). The Use of Pleasure: The History of Sexuality Vol. II. New York: Vintage.

Nietzsche, F. (2021). İyinin ve Kötünün Ötesinde. (Çev. İnam, A.) 10. Baskı. Say.

Roloff, B., SeeBlen G., Weil, C. (1996). Erotik Sinema: Cinsellik Sinemasının Tarihi ve Mitolojisi. (Çev. Veysel Atayman. Alan Yayıncılık.

Yakın, O. (2022). Komple Muamele: Sinemada Erotizm ve Pornografi. Nika.

[1] Bkz. Nietzsche, F. (2021). İyinin ve Kötünün Ötesinde. (Çev. İnam, A.) 10. Baskı. Say.