Türkiye’de Başka Sinema’nın filmlerini BluTv’de gösterime sokacağı haberi(1) üzerine, Çin’de Netfix benzeri ByteDance platformunda sinema filmlerinin gösterimini gündeme getireyim istedim. Han Fanghang, Shanghai merkezli bir film eleştirmeni ve serbest çevirmen. Çin’in eğlence endüstrileri ve kentsel yaşamı hakkında düzenli yazmakta. Lost in Russia filminin ByteDance’da gösterim meselesi üzerine yazısını özetleyeyim. Çin’de sinema salonları, film yapımcılarının TikTok’un da sahibi olan ByteDance ile bir anlaşma imzalamasından yakındı. Analistler, Çin’de sinema endüstrisinin bu sene aile dostu filmler üretmesinden dolayı, sinema salonlarının gişe hasılatının daha yoğun olacağını bekliyordu. Ama bu COVID-19’dan önceki tahminlerdi. Viral salgından dolayı başta Hubei Eyaleti’nin karantina alınması ve tüm ülkede kamusal alanların kullanımında uygulanan kısıt nedeniyle, sinema salonları da dahil olmak üzere, halka açık yerler neredeyse 70 gün boyunca kapatıldı. Sinema salonlarında gösterimden çekilen filmler nedeniyle, bazı medya kuruluşlarının sadece Şubat ayı için toplam kayıplarının 13 milyar yuan – veya 20 milyar yuan- olabileceği tahmin edilmekte.
Ancak, bir film nispeten bu kötü durumdan zarar görmekten kurtuldu. 24 Ocak’ta – Çin Yeni Yılının Arifesinde – Çin teknoloji devi ByteDance, popüler bir komedi filmi olan Lost in Russia’ya planlanan tatil sürümü için 630 milyon yuan ödedi. Ertesi gün şirket, filmi, popüler uygulama TikTok’un portföyünde özellikle yayınladı. Çin halkının büyük bir kısmı karantina altındayken ve evlerinde sıkışmışken, bu yayın bir hit oldu: Lost in Russia ilk üç günlük yayınında 180 milyon kez izlendi.
Bununla birlikte, herkes filmin bu başarısından hoşnut olmadı. Lost in Russia’yı yapımcıları ByteDance’a haklarını sattıktan sonra, Wanda Sinemaları ve Dadi Sineması gibi sinema endüstrisinin büyük oyuncuları da dahil olmak üzere, 22 sinema salonu zincirinden oluşan bir grup, bu durumun mevcut Çin film endüstrisini ve dağıtım sistemini baltalamakla suçlayan açık bir mektup yayınladı. Bu açık mektup bizdeki tartışmaya da bu noktada benziyor. Salon zincirleri ByteDance’i Çin’in Netflix’i olmakla ve sinema endüstrisine zarar vermekle eleştirdi. Han’a göre, ancak Çin’de sinema salonları ölümcül bir tehlike altındaysa, bunun Lost in Russia’dan gelme olasılığı düşük. Ülkenin film yapımcıları, büyük olasılıkla öngörülebilir gelecek için hala sinema salonlarında gösterime bağlı kalacaklar.
Üstelik, Lost in Russia çevrimiçi prömiyeri olan ilk büyük Çin filmi değil. Han şu olayı da hatırlatmakta. LeEco’nun bir yan kuruluşu olan Le Vision Pictures, 2015 yılında The Vanished Murderer adlı filmi, yayınlanmasından bir gün önce LeEco marka televizyon sahiplerine göstermeye karar vermişti. Sinema salonları da buna hızla misilleme yapmıştı. Bazı önde gelen salon zincirleri, şirket bu ürünü yayınlarsa, müşterilere tam para iadesi teklif edeceklerini açıkladı. Çok geçmeden Le Vision geri adım attı. Daha yakın zamanlarda, 2018 yılında, Akıllı Sinema adlı bir uygulama izleyicilere akıllı telefonlarında en yeni filmleri izleme şansı sundu. Ancak üç gün içinde sinema salonlarının protestoları, uygulamayı bir dizi popüler filmin yayınlanmasına yöneltti.
Son yıllarda Çin’de sinema endüstrisinin gişe hacminin büyüklüğü ve güçlü büyümesi, salonların yapımcılara karşı muazzam bir finansal kaldıraç elde ettiği anlamına geliyor. Biletleme platformu ücretleri düşüldükten sonra bile, Çin’de gişe geliri 2019’da 59,4 milyar yuan oldu ve bu gelir 2015’teki gelirin yaklaşık % 30’undan daha fazla. Çin pazarının büyüklüğü göz önüne alındığında, herhangi bir muhtemel gişe rekoru, yapımcılar için oldukça avantajlı durum yaratıyor. Yılın en yüksek hasılatını yapan “Ne Zha” (2) (哪吒之魔童降世; Nézhā zhī Mótóng Jiàngshì) adlı animasyonun yapımcıları, filmin yaklaşık 5 milyar yuan olan brüt kazancının 1 milyar yuan’ını elde etti. Bu rakam, herhangi bir çevrimiçi akış platformunun da ne ödeyeceğini göstermekte. Endüstri lideri iQiyi 2019’un ilk yarısında toplamda sadece 10.3 milyar yuan harcadı; “Ne Zha” tek başına bu miktarın onda birine mal olacaktı. Görüldüğü üzere, sinema filmlere büyük harcama yapmak, Çin’de çevrimiçi akış platformlarının iş modeline uymuyor. ByteDance’ın Lost in Russia’nın yayın haklarını alması biraz özel koşulların sonucu. Şirketi, uygulamalarını tanıtmak ve salgın sırasında iyi bir tanıtım yapmak için filmin gösterimini fırsat olarak gördü.
Ancak, Çin’de çevrimiçi akış hizmetlerinin gerçekten istediği filmler değil dizilerdir, demekte Han Fanghang. Çünkü, 30 veya 80 bölümlük bir drama ile karşılaştırıldığında, film izler kitleyi elde tutma yolunda çok daha az olanak sunmakta ve daha çok aboneliğe dayalı hizmetlerin bile güvendiği reklamların yayınlanması konusunda daha az fırsat sunmaktadır.
Han’a göre, Çin’de çevrimiçi akışım platformlarının iş modelinin yakın zamanda değişeceğine dair işaret yok. Orijinal içeriğe milyarlarca dolar döken Netflix’in aksine – sadece 2019’da 15 milyar dolar – teknoloji devleri Alibaba ve Tencent’in çevrimiçi akışım plaformlarına yönelik üretim çabaları son beş yılda çok az ilerleme kaydetti. Bu arada ByteDance, Şubat 2018’de yalnızca şirket içi uzun vadeli bir video ekibi oluşturmaya başladı. Şirketin daha önce, odak noktası tamamen 15 saniyeden beş dakikaya kadar kullanıcı tarafından oluşturulan kısa videolardı. Şirketin yüksek kaliteli uzun süreli video içerik üretmek için gerekli deneyimi, parayı ve kararlılığı biriktirmesi daha zaman gerektirmekte.
Yine de bu gelişmeler, Çin’deki sinema salonların sinema endüstrisindeki yerinin sorgulanamaz olmadığını gösteriyor. Salon zincirleri son yıllarda genişlemeye yatırım yaparak, sinema seyircisi kitlesinin büyümesini göz ardı ve şiddetli fiyatlandırma savaşlarına yol açtı. Henüz Çin’de Netflix düzeyinde bir rakip ortaya çıkmamış olsa da, ülkede faaliyet gösteren çok sayıda yayın sitesi sektöre baskı yapıyor.
Şimdilik, Çinli film yapımcıları önümüzdeki yıllarda da büyük olasılıkla sinema salonlarına bağımlı kalacaklar: Han şöyle diyor: “Çevrimiçi akış yalnızca bir teatral sürümün getirdiği ticari rekabete veya kültürel kaşe ile eşleşemez. Lost in Russia, kendine yeni bir çıkış modeli bulabilir, ancak diğer birçok filmin onu takip etmeye istekli olduğunu göremiyorum”.
Sineblog’da daha önce ele aldığım Time to Hunt’un Netflix’de prömiyer gösterimi’de, filmin yurtdışı dağıtımcısı Contents Panda’nın başvurusu üzerine Seul Merkez Mahkemesi tarafından sadece Kore ile sınırlandırıldı, dünya gösterimi engellendi(3). Sinema filmlerinin çevrimiçi akışım platformlarında prömiyeri tüm dünyada endüstride giderek daha yoğun konuşulacak bir konu haline gelecek. Türkiye’de de Yaren adlı belgesel pandemi nedeniyle, yönetmen Burak Doğansoysal tarafından YouTube’da gösterime sokuldu (4).
Sinema endüstrisi ve platform kapitalizmi arasındaki ilişki, hiç kuşkusuz sinema endüstrisinin işleyiş modelini ve emekgücünü -olumlu ve olumsuz – bir çok şekilde etkileyecek.
2) https://en.wikipedia.org/wiki/Ne_Zha_(2019_film)
3)https://www.koreatimes.co.kr/www/art/2020/04/689_287636.html
4)https://www.youtube.com/watch?v=upH2636y5Ew
Kaynak:
https://www.sixthtone.com/news/1005239/lost-in-russia-and-the-search-for-a-chinese-netflix