Paralel Yaşamlarda Eril Tahakkümün Reddiyesi: Tereddüt Filmi Üzerine Notlar
Farklı sosyo-kültürel ve ekonomik yapıda olan iki kadının kesişen hayatları ve benzerlikleri, kadın olmanın toplumsal gereklilikleri ile bu gerekliliklerin reddini içeren yapım, Yeşim Ustaoğlu yönetmenliğinde 2016 yılında çekilmiştir.
Film, Sakarya’da, çekildiği zaman dilimini kapsayan bir süreçte geçmektedir. Şehnaz ve Elmas farklı dinamiklere ait çevrelerde yetişmiş kadınlar olarak benzer hayat örgülerine sahip iki kişidir. İkisi de mutlu olmadıkları bir evlilik içindedir ve deneyimledikleri, farklı yaşam tarzlarına sahip olsalar da, birbirinden uzak değildir. İki kadın da kocasından dolaylı dolaysız şiddet görmektedir. İkisinin yaşamlarının kesişmesi Elmas’ın kocası ve kayınvalidesinin evde ölü bulunmasıyla Elmas’ın hastaneye yatırılması yoluyla gerçekleşir. Mutsuzluklarıyla başa çıkmak için kimi yöntemler deneseler de iyileşmeleri yüzleşmelerden geçecek ve ikisinin de hayatında yeni bir sayfa açılacaktır.
Elmas, 15-17 yaşlarında, geleneksel aile kodlarına içkin bir çocuktur. Kadın olmak ile yaşının gerektirdiği davranışlar arasında bölünmüş bir yapıya sahip olduğu gözlenir. Yaşamı, kocasını işe uğurladıktan sonra ev işlerini yapmak, kayınvalidesinin sağlık durumuyla ilgilenmek- hemşireliğini yapmak- ve geceleri kocasının cinsel arzularını karşılamasını sağlamaktan ibarettir. Kadın olmaya, ev işlerini yerine getirmeye, kayınvalidesinin ve kocasının karşısında edilgen davranışlarla çalışırken çocuksu yanlarını, dümdüz ettiği çarşaflarda para kaydırarak oyun oynaması, karşı komşunun yaşıt kızının dans edişini içten içe bir heves ve ilgiyle izlemesi ve ürkek yapısıyla dışa vurmaktadır. Elmas’ın kocası, film içinde ismi ile bilinmez, 30’lu yaşlarının ortalarında, şehirde esnaflık yaparak hayatını kazanan, karısını kendi yollarıyla seven biridir. Elmas’a iyi davranır ama kısıtlayıcı bir kocadır. Elmas’ın kayınvalidesi, oldukça yaşlı, memnuniyetsiz bir kadındır. Fiziki olarak, kilo ve sağlık durumunun iyi olmamasından dolayı serbest değildir. Elmas’ın bakımına ve varlığına muhtaçtır. Elmas’la ilişkisinde davranışlarında O’na yönelik bir şikayette bulunmazken oğluna Elmas’tan memnun olmadığını belli etmekten çekinmez. Şehnaz, 20’li yaşlarının ortasında veya sonlarında olduğu tahmin edilen, modern yapıya ait bir yaşam tarzına sahip, zorunlu görevlendirmesiyle Sakarya’da psikiyatristlik yapan, ekonomik özgürlüğü olan, hayat içinde aktif bir kadındır. Kocası ile ilişkisi uzaktan imrenilecek şekilde görünse de Ustaoğlu’nun kamerası detaylara indiğinde birbirinden memnun olmayan, aynı hayat görüşünü paylaşmayan ve manipülatif bir evlilik resmi vardır. Cem, Şehnaz’ın kocasıdır. İşi gereği hafta içi İstanbul’da yaşar. Şehnaz’la aralarında aşk var gibi görünür ancak bahsedilen yakınlık cinsel çekim özelindedir. Narsistik özelliklere sahiptir ve Şehnaz’a olan yaklaşımı şefkatten uzaktır. Yaş olarak 30’ların sonu, 40’ların başında göstermektedir. Umut, Şehnaz’ın aynı hastanede görev yapan kadın doğum uzmanı arkadaşıdır. Şehnaz ile ilişkileri arkadaşça görünse de Şehnaz’ın kocasıyla yaşayamadığı sevgiyi, arkadaşlığı Onun’la yaşar. 30’larının başında görünmektedir.
İki kadın karakter arasında farklı yaşam standartları, eğitim, kültür vb. arasında farklılıklar bezeli olsa da yaşamları neredeyse her yönüyle ortaktır. Buna travmalar da dahildir. Baskın olmasa da eşler arasında da benzerlikler örülmüştür. Elmas’ın kocası O’ndan istediği cinsel tatmini Elmas için bir işkenceye döndürerek, O’nun istemediği haliyle sağlar. Elmas, kocasıyla deneyimlediği cinselliği tecavüz olarak tanımlar. Elmas’ın ilişki sonrası yürümekte zorlanması ve tuvalette acı çekmesi, seans sırasında Şehnaz’a söylediği, “Üzerime abanıyor.” cümlesi buna işaret etmektedir. Cem de cinsellik içerisinde şiddeti kullanır. Hatta bunu özellikle uygular. Cinsellikten aldığı haz, şiddetin derecesiyle doğru orantılıdır. Şehnaz’la arasında geçen bu deneyim Şehnaz için acı verici ve psikolojik olarak yıkıcıdır. Porno bağımlısıdır ve Şehnaz bunu ilk fark ettiğinde tepkisiz kalır. Doğru ifade etmek gerekirse eylemsizlikle Cem’den uzak durmaya çalışır ancak Cem’in talepkar davranışları Şehnaz’ın kocasına olan sevgisinden dolayı reddedilemezdir. Manipüle edildiğinin ve evliliğinin gerçek olmadığını fark ettiğinde ise Şehnaz’ın tepkisi sarsıcı olacaktır.
[1] Çalışma öncesinde Emine Uçar İlbuğa’nın YEŞİM USTAOĞLU SİNEMASINDA KADIN KARAKTERLERİN ÖZGÜRLÜK ARAYIŞLARI (2018) ile Semiha Salman’ın YEŞİM USTAOĞLU SİNEMASINDA AİLE: ARAF VE TEREDDÜT FİLMLERİNİN ANALİZİ (2019) çalışmalarından parçalar okunmuştur. Doğrudan referans verilmese de yazı içerisinde düşünceye zemin hazırlama olarak katkıları bulunmaktadır.
Film, hırçın dalgalı bir deniz görüntüsüyle açılır. Önce deniz altında olan kamera su yükseldikçe yukarı yükselir ve en son deniz, izleyiciyi yutar gibi kameraya atılır. Su, yağmur ve deniz karakterlerin travmalarının görselleştirilmiş halidir. Ayrıca bir yorum olarak, bulunan duygu durumunu ve bu durumun iki karakter özelinde(Elmas ve Şehnaz) dışarı vurumu olarak da cümleleştirilebilir, bu anlamda filmi anlatan bir prolog olarak adlandırılması yanlış olmayacaktır. Şehnaz’ın kaçtığı, kendini sürekli bulduğu yer, deniz kenarıdır. Bu sahnelerde deniz, hırçınlığını ve büyük dalgalı halini korur. Ayrıca camdan dışarıyı izlediği sıra yüzüne yansıyan yağmur damlaları evliliğinde henüz yüzleşmediği çatırtıları ve duygu kırıklıklarını görselleştirir. Deniz kenarında kimi zaman coşkulu olsa da içindeki parçalar hala oradadır ve dışarı atılmamıştır. Elmas ise yağmuru camın ardından izler. Dışarı çıkma özgürlüğünden bahsedilemez. Film boyunca evden yalnızca bir kez kayınvalidesinin isteği doğrultusunda çıkar. Bu sırada sahile gider ve uzun uzun dalgalı denizi izler. Elmas’ın duygularının dışa vurumunun su ile ilişkisi Şehnaz’a göre daha azdır. Şehnaz, kocasıyla ilgili sorunlara vardığında yansımalı görüntüler ve yağmur da bu nispette azalır. Elmas’ın seans sırasındaki katarsisi ve Umut ile yaşadığı birliktelik Şehnaz için öğretici olmuştur. Şehnaz, Umut ile olan birlikteliğinde hazza varmasıyla eşiyle olan deneyimini karşılaştırarak gerçekliğe dönmüştür. Ayrıca Cem’in O’na deneyimlettiği acı verici cinsellikte bağırmamak için kendini sıkmasıyla haz aldığı sıra bunu sakınmadan dışa vurması Cem’in tahakkümünü kabul etmediğini gösterir. Bu olaylardan sonra Şehnaz, Cem’den uzaklaşır, duş aldığı sıra Cem’in banyoya girip yemeğin hazır olduğunu söylediğinde yüzünde belirgin bir rahatsız olmuşluk vardır. Dışarıda akan, Şehnaz’a camlar ardında rastlayan yağmur ise yüzleşmeler sonunda Şehnaz’ın duşta yüzüne akan suya dönüşür. Bu sahne devamında Şehnaz ve Cem’in yüzleşmesi sarsıcıdır. Şehnaz, Cem’in şiddetini bu sefer öfke yoluyla deneyimler. Elmas’ın suyla ilişkisi ise hastaneye yatırıldıktan sonra duygu dışavurumu olarak sürekli ağlamasıyla kendini gösterir. Bu travmanın bilince taşınmasını, yani artık karakterden ayrılmasıyla ilişkilidir. İç sıkıntısı veren, bireyi, farkında olsun olmasın, kedere hapseden durumun kaynağı karakterin bilincine yükselerek göz yaşlarıyla yüzleşmesini yani dışarı atılmasını ifade eder. İki karakter de su, yağmur ve denizle duygularını yaşar ve yansıtır.
İki kadının eşlerinin boyunduruğunu kabul etmeyişleri farklılıklar barındırır. Elmas, kocası gittikten sonra sigara içerek kendini rahatlatır. Evde kendine ait, yapmayı istediği ve belli nispette yapabildiği tek eylem budur. Ayrıca kocası gittikten sonra ve kayınvalidesinin yanında değilken tavırlarındaki ürkeklik kaybolur, kendinden eminlik Elmas’ı sarar vaziyettedir. Yine de sigara içtiğini saklar ve kokuyu silebilmek için her içişinden sonra sakız çiğner. Şehnaz ise, kocasının istemediği rakıyı içerek bunu gösterir. Bu anlamda rakı ve sigara aynı işlevi gösteriyordur denebilir.
Elmas ile Şehnaz’ın karşılaşması filmin yaklaşık 40.dakikasına denk gelir. Elmas, kocası ve kayınvalidesinin öldüğü gecenin sabahı balkonda hipotermi geçirmek üzereyken bulunur. Yatırıldığı hastanede psikiyatr servisine yönlendirilir ve Şehnaz’la olan aktarımları ve karşılıklı olarak birbirlerini iyileştirmeleri böylece başlamış olur. Elmas hastaneye gelmeden önce Şehnaz’ın bazı seanslarına bakış atılmaktadır. Dikkat çeken iki tane vakadan birinde 9-10 yaşlarındaki bir çocuk hayvanları öldürmesi sebebiyle babası tarafından Şehnaz’la görüştürülür. Çocuğa neden hayvanları vahşice öldürdüğü sorulduğunda bir süre sessiz kalsa da “Sinir oluyorum” diye yanıt verir. Bu olay ile Elmas arasında bağlantı bulunabilir. Elmas, evde karbonhidrat zehirlemesine yol açmıştır. O gece kocası tarafından yine cinsel birlikteliğe zorlanmış ve öncesinde, yemekte, kayınvalidesinin çocuk sahibi olmakla ilgili söylemlerinden rahatsız olmuştur. Bu eylem artık Elmas’ın, yaşadıklarını durdurmak için yaptığı bir girişimdir. Çocukla bağlantısı, ilişkide bulundukları kendinden olmayana karşı besledikleri duygular ve bu duygularla başa çıkabilme becerileri ölçüsünde kurulabilir.
Şehnaz’ın yaşadığı sorunlar karşısında verdiği tepkiler ise kendini yıpratıcı konumdadır. İlk zamanlar bu su ile ilişkisi ölçüsünde yansısa da başa çıkmakta zorlandığı zamanlarda yakınında bulunan battaniye veya kazağın boynunu yüzüne kapatarak nefessiz kalmaya çabalayan bir eylem gerçekleştirir. Bu eylemler yok olma isteğiyle örtüşür. Bu birikmeler, duyguların kaynağı olan kocasına ise fiziksel şiddetle, karşılıklı olarak, kendini dışarı atar. İkisinin yaşadığı mutsuzlukta Elmas bu mutsuzluğun bilinçli olan tarafıdır. Şehnaz ise, yüzleşmeye kadar içindeki sıkıntının tanımlamasını yapamaz ve kaynaktan yoksundur.
Şehnaz ve Elmas’ın aralarındaki diğer paralelliklerden bahsetmek de ilişkilerini daha iyi anlamlandırmaya yarayabilir. Şehnaz’ın psikiyatristlik yaparak sağlık işinde olması ve Elmas’ın kayınvalidesinin iğneleri ve kaşıntılarıyla ilgilenmesi yani bir anlamda hemşireliğini yapması bir noktadır. Elmas’ın çocukluğu yaşı ve davranışları nispetinde belli edilmiştir, Şehnaz ise vücut ve yüz yapısı olarak minyon tiptedir ve ikisinin de kocasından yaşları küçüktür. İkisinin de çocukları yoktur ve ikisinde de bu anlamda bir istek görülmez. Plaka numaraları üzerinden bir benzerlik ve farklılıklara göndermede bulunulmuştur denebilir: Sakarya- 54, İstanbul -34. Şehnaz, İstanbul plaka arabasıyla Sakarya’ya ait olmadığını, kültürüne veya sosyal yapısına uyum sağlamadığını belli ederken Elmas’ın dışarı çıktığı sahnede arkada hep 54 plaka araçlar vardır. Elmas, hastaneye ilk yatırıldığında kollarındaki morluklar Umut’un dikkatini çeker ancak nedeni öğrenilemez. Bunun cevabı, Şehnaz’ın kocasıyla yaşadığı zorlayıcı birliktelikte gösterilir. Örnekler çoğaltılabilecekse de bunlar daha görünür ve destekleyici olduğu düşünülenlerdir.
Filmde sona bakıldığında Elmas ve Şehnaz’ın travmalarını aşabildiği görülmekte ancak yeni sayfa açılan hayatlarında geleceğe dair ne yol izleyecekleri öngörüsüz bırakılmıştır. İki kadının da travmalarını aşabildiği filmde, Elmas’ın hastane odasında, imrendiği karşı komşunun kızıyla müzik çalardan müzik dinlemesi ile Şehnaz’ın zor da olsa Cem’le yüzleşmesini gerçekleştirdikten sonra evden çıkışı ve araçta ağlayarak nereye gittiğini bilmediğimiz yolda giderken verilmiştir.
Filmde, genel olarak, kadınların erkeklerden yardım almadan kendi çabaları ve birbirlerinin hayatına dokundukları ölçüde iyileşip hayatta yol aldıkları görülmektedir. Film, erkeklerin başrol oynadığı bir izlence yerine ikinci koltukta yer aldıkları bir çalışma olmuştur. Tereddüt filmi kadın dünyasına, kendisiyle baş edebileceği önerisini sunarak, dertlere çareler aramakta ya da yaşanan travmaların kaynağını duyurarak, izleyicinin görmesini sağlamaktadır. (Özen, 2017, s.148) Filmin sonunun özellikle kadınların özgürleştiği, iyileştiği zaman bitirilmesi ve yaşamlarının devamının ucu açık bırakılması bu anlamda önemlidir. Görünür olan odur ki, erkeğin karar verdiği yaşam kadının özgürlüğünü, hayatını kısıtlamakta, kadının reddettiği nokta da ise yıkıcı hamleler yapılsa da kadının dileği yerine gelmektedir. Bu sürecin iyileştirici yanı kuşkusuz çözülme aşaması ne olursa olsun vardır. Bireyin, üzerinden attığı tahakküm örtüsü kimi noktaları kırsa da bireyin doyum sağlayabileceği bir yaşamı hayatına alması için gereklilik taşımaktadır.
Kaynakça
Özen, YEŞİM USTAOĞLU SİNEMASINDA TOPLUMSAL CİNSİYET VE KADIN, MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, 2017