Northumbria Üniversitesi (Newcastle) Film ve Medya Bölüm Başkanı Dr. Steve Jones ile “Snuff”un tarihsel seyrini çok boyutlu olarak ele aldık.

Dr. Steve Jones Kimdir?

Northumbria Üniversitesi (Newcastle) Sanat Fakültesi Film ve Medya Bölüm Başkanıdır. Daha önce Brighton Rockschool’da müzik öğretmeni olarak çalıştı. Leicester Üniversitesi’nde İngilizce ve Modern Edebiyat alanlarında lisans ve yüksek lisans dereceleri var. 2006-2010 yılları arasında Doktora tezini tamamladığı Sussex Üniversitesi’nde Medya, Film ve Kültür Teorisi dersleri verdi. 2010 yılında başladığı Northumbria Üniversitesi’ndeki görevine ek olarak Carleton Üniversitesi (Ottawa) Hukuk ve Hukuk Araştırmaları Yardımcı Araştırma Profesörü olarak görev yapıyor.

Öğretim alanları arasında Kültürel Siyaset, Ahlak Felsefesi, Benlik Felsefesi ve Kimlik (özellikle toplumsal cinsiyet) var. Araştırmaları ağırlıklı olarak korku, pornografi ve şiddet temsili üzerine yoğunlaşıyor. Bu konularda bir çok makalesi mevcut.

– Eğlence ve kar amaçlı olarak çekilen ve içeriğinde gerçek cinayet, işkence ve benzerlerinin yer aldığı öne sürülen filmlere “Snuff” deniyor. Snuff filmleri gerçekten var mı?

Belgelenen vakalar söz konusu olduğunda, hayır. Bildirildiğine göre, FBI’ın “snuff” konusundaki cezai soruşturmaları böyle bir materyal ortaya çıkarmadı. “Snuff”ı tanımlamak için temel kriter, görüntülerin cinayet içermesi. “Snuff” terimi, bir yaşamın söndürüldüğünü (“snuffed out”) ifade eder. Varsayımsal görüntüler, cinsel şiddet, işkence vb. gibi diğer şiddet türlerini de içerebilir. Ancak bu diğer eylemler, bir filmin “snuff” olarak sınıflandırılması için kendi başına yeterli değil. Ayrıca, belirttiğin gibi, motivasyon önemlidir: “snuff” eğlence ve kâr uğruna filme alınır.

Burada “cinayet” terimine dikkat edin: görüntüler kasıtlı olarak insan öldürmeyi içermelidir. Örneklemek gerekirse: Cannibal Holocaust (1980) gibi bir film, kar elde etmek amacıyla çekildi ve amacı bir izleyici kitlesini eğlendirmekti. Film, özellikle film için sahnelenen gerçek hayvan ölümlerini içeriyor. Örneğin, oyuncu büyük bir kaplumbağayı öldürür ve hep birlikte yerler. Kaplumbağanın ölümü başka türlü gerçekleşmezdi. Bununla birlikte, bir hayvanı öldürmek cinayet olarak sınıflandırılmaz ve o nedenle bu tür görüntüler “snuff” değildir.

Birçok kurgusal film “snuff”ın nasıl görünebileceğini taklit etmeye çalışır ve bu durum gerçekten de “snuff” filmler olduğu efsanesini sürdürür. Bu kurgusal öykünmelere “sahte(faux)-snuff” filmler diyorum. Genellikle görüntülerin profesyonel film yapımcıları yerine amatörler tarafından çekildiğini göstermek için vérité teknikleri (doğal ışık, ortam sesi, el tipi kamera vb.) kullanılır. “Snuff”un bu alt-dalı neredeyse kesin olarak sinemada vérité tekniklerinin kullanımından (ve belki de özellikle Cannibal Holocaust‘ta ) ve “Mondo film”lerden etkilenmiştir. “Mondo filmleri”, normalde filme kaydedilmeyecek olayları detaylandıran (ve bazen kurgulanan) belgesellerdir. Ünlü örneklerden biri, hayvan ölümlerinin otantik görüntülerini, ölü insanların gerçek görüntülerini (örneğin, haber görsellerinden alınmıştır) ve insan ölümlerinin kurgusal öykünmelerini içeren Faces Of Death‘tir (1978). Bu filmde yer alan unsurların derlenmesi bir belgesel olarak sunulur ve vérité yaklaşımı insan ölümlerinin kurgulanmasıyla görüntüleri “gerçek” gibi yansıtmak için kullanılır.

Dahası, “sahte-snuff” türü kesinlikle kurgulanmış “gerçek” bir cinayet içeren Snuff (1976) filminden de kök buluyor: çoklu kameralar kullanılıyor ve sözde sürekliliği sağlamak için geleneksel kurgu teknikleri işe koşuluyor. “Sahte-snuff” film yapımcıları bu vérité stiline yönelirken, görüntülerin kasıtlı olarak kurgulandığını belli eden açık işaretlerden kaçınmaya çalışır.

Bazı film yapımcıları da ilave-gerçekçilik ararken kurgu ile “gerçek” arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmak için ek teknikler kullanır. Shane Ryan’ın Amateur Porn Star Killer serisinde (2007-2009) kurgu cinayetin yanında genital olarak açık cinsellik görüntüleri yer alıyor. Cinsel ilişkinin kesin olarak gerçekleştiğini görebildiğimiz için, görünürdeki cinayetin de meydana gelebileceği ima ediliyor. Fred Vogel’in August Underground Mordum‘u (2003) gibi başka filmlerde de kendini kesen ve kendini kusmaya zorlayan bir oyuncunun görüntüleri var. Burada da eylemin bir kısmı gerçek olduğundan, kurgusal görsel efektli cinayetin de “gerçek” olduğu ima ediliyor.

2010’larda yayımlanan iki Sırp filmiyle (Život I Smrt Porno Bande ve Sırpski Film) de “snuff” konusu gündeme geldi. Diğer coğrafyalardaki “snuff” miti ile ilgili ne dersiniz?

“Snuff” çok çeşitli kültürel bağlamlarda ortaya çıkar. Çoğu “sahte-snuff” filmi veya “snuff” efsanesi hakkındaki filmler Amerikalı. İsim vereyim: Snuff (1976), Hardcore (1979), Run If You Can (1988), 8MM(1999) bunlardan bazıları. The Great American Snuff Film (2004), The Poughkeepsie Tapes (2007) ve The Cohasset Snuff Film (2012) gibi daha yeni filmlerden bazıları isimlerine Amerika veya Amerikan yer isimleri koydu. Kümülatif olarak bakıldığında kimi Amerikalı film yapımcıları bir şekilde “Snuff” mitinde hak iddia ediyormuş gibi geliyor.

Bu Amerikan filmlerinden bazıları başka ülkelerde geçiyor. Çok bilinen Snuff (1976) mesela “hayatın ucuz olduğu Güney Amerika”da çekildi. Diğer filmler örüntüyü takip ediyor: King of the Kickboxers (1990) bir “snuff” şebekesini ortaya çıkarmak için Tayland’a seyahat eden bir New Yorkluyu konu alıyor. Live Feed (2006), Çin’de snuff” film üretimi ile karşılaşan Amerikalı turistleri içeriyor. Bu filmler yabancı düşmanlığı veya oryantalizmle suçlanıyor çünkü Amerikalıların “yabancı” topraklarda “egzotik” davranışlarla karşılaştıklarını tasvir ediyorlar. Diğer ülkeler de bu ilişkiyi yansıtmış durumda: belki cevaben Güney Amerika’nın “Snuff” filmi uyarlaması olan Reel Savages (1977) örneğin, Kuzey Amerikalı olduğunu taklit eden Brezilyalı bir “snuff” filmciyi gösterir. Bir İtalyan filmi olan Emanuelle in America (1977), açıklanmayan bir yerde (özel jet tarafından erişildiği düşünüldüğünde ABD dışında olduğu ima ediliyor) bir “snuff” filmi üretimiyle karşılaşan Amerikalı bir gazeteciyi tasvir ediyor.

İspanyol “snuff”ı Tesis (1996), Belçika filmi C’est Arrivé Près de Chez Vou (1992), İtalyan filmi Snuff Trap (2003) ve İngiliz filmleri The Last Horror Movie (2003), Cradle of Fear‘ın (2001) “Sick Room” segmenti, İrlanda yapımı Red Room (2017) dahil olmak üzere Avrupa merkezli “snuff” temalı filmlerin çok sayıda örneği var. Ayrıca mesela Japonya “sahte-snuff” ve “snuff” temalı filmlerden payını, en ünlüleri olan Guinea Pig serisi (1985) dışında Abnormal: Ingyaku (1988) ve Muzan-e (1999) filmleri üreterek aldı.

Önerdiğim şey, “snuff” temasının uluslararası bir fenomen olduğudur. Bu filmler muhtemelen farklı kültürel geçmişlerle bağlamsallaştırıldığında farklı sonuçlara ulaşılır. O konuda bir otorite değilim. İngiltere’de “snuff” hayaleti hala “video nasties” paniği ve bu tartışma ile ilişkili “medya etkileri” çağrışımlarına bağlı. Filmlerin – özellikle kayıtsız, gizli yollarla dağıtılan ve özel olarak tüketildiği ve bunun bir şekilde gerçek dünyadaki şiddet ile yakından bağlantılı olduğu fikri, İngiliz korku filmi kültüründe pişirilmeye devam ediyor. Bu çağrışımlar neredeyse kesinlikle Birleşik Krallık’taki “snuff” mitini şekillendirmeye ve sürdürmeye yardımcı oluyor.

– “Sözde snuff” filmlerinin tarihinde bir dönüm noktası olarak Snuff (1976) filmini ve bu filmi abartan pornografi karşıtı feminist hareketi gösteriyorsunuz. “Snuff” miti ve pornografi arasındaki ilişki nedir?

Evet, bilinen bir hikaye olarak, protestolar Snuff‘un gösterimlerinin yapıldığı sinemalarının dışında bir erkeğin gerçekten bir kadını öldürdüğü iddiasına dayanarak yapıldı (ki açıkçası bu sahte idi). Bu protestoların gerçek feminist protestolar olup olmadığı, filmin tanıtım kampanyasının bir parçası olarak sahnelenip sahnelenmediği ya da her ikisinin bir kombinasyonu olup olmadığı, hangi kaynaklara başvurduğuna göre değişir. Her halükarda Snuff , WAVAW (Kadınlara Karşı Şiddete Karşı Kadınlar) gibi feminist kampanya gruplarında dikkat çekti. Snuff‘a yönelik dikkat, bir yatakta cinsel senaryonun sonunda gerçekleşen kurgu öldürme ile güçlendi. Snuff o zamanlar çeşitli feminist grupların pornografiyle ilgili endişelerini artırdı. Genel olarak konuşursak, bu tür kampanyacılar (çeşitli derecelerde), hardcore pornografinin düzenli ve açık bir şekilde cinsel şiddeti tasvir ettiğini, kadınların pornografi yaparken yaygın olarak zarar gördüğünü, pornografinin izleyicileri arasında cinsel sadist tutumları teşvik ettiğini ve pornonun izleyicileri gerçek dünyada cinsel şiddete maruz bıraktığını öne sürdü. “Snuff” bu fikirlerin bir uzantısıdır. Bu görüşe göre, erkekler rutin olarak zarar gören kadınların görüntülerini tüketerek cinsel zevk alırlar, bu yüzden erkeklerin kamerada öldürülen bir kadını görmekten cinsel zevk alacaklarını iddia etmek bu paradigmanın kaba bir açıklamasıdır… Bu modelin kökeninde, pornonun kadın düşmanı olduğu ve porno tüketicilerinin kadınların zarar gördüğünü veya aşağılandığını görmeyi istedikleri yatmaktadır. Bu görüşe göre, “snuff” porno biçimlerinin erişimi kolay ve ana akım olduğu düşünülmektedir, o nedenle “medya etkisi” normatifmiş gibi sunulmaktadır.

Catharine MacKinnon, Gloria Steinem ve Jane Caputi gibi porno karşıtı feministlerin yazılarında “snuff” sıklıkla bir tür pornografi olarak sunulur. “Snuff”un bu sunum şekli popüler kültürde de tekrarlanır. Hardcore (1979) filminde bile, sert pornoların bir dalı veya uzantısı olarak “snuff” filmler temsil edilir. “Snuff” sadece bir efsane olduğundan, tipik bir “snuff” tüketicisini tespit etmek veya ortalama “snuff” tüketimi modunu belirlemek mümkün değildir. Bunun yerine, daha tanıdık bir model (porno üretimi ve tüketimi) kullanılır.

Bu kayma, pornoların “yasadışılık” ve “tabu” içeriği ile daha da doğallaştırılmıştır. Bir cinayet yalnızca ticari bir film için sahnelenirse, görüntülerin sadece bir suçun kanıtı olduğu için değil, aynı zamanda saldırgan olduğu için dağıtımdan yasaklanacağı düşünülüyor. Bu tür görüntüleri dağıtmanın ne kadar uygunsuz olacağını ifade etmek için mevcut çerçeve, onu “müstehcen” olarak adlandırmaktır. Müstehcenlik yasaları genellikle cinsel tasvirlere odaklanır, çünkü cinsiyetin “özel” eylemini açıkça ve ayrıntılı olarak sunmak genel olarak uygunsuz olarak kabul edilir. Bu nedenle, “snuff” ve porno arasındaki ilişki, “snuff” hakkında kesin olarak neyin sakıncalı olduğunu açıkça ifade etme girişimini de ifade eder. Varsayımsal bir “snuff” filmi çekimi için gerekli olan bir cinayet açıkça sakıncalıdır. Ancak böyle bir cinayet filmle ilgisiz olarak yargı konusu olursa ve çekimleri ticari olarak dağıtmak niyeti varsa çoğunun bundan tatmin olmayacağını varsayarım – ikincisi ek bir yanlıştır ve “müstehcenlik” bu yanlışlığı tanıdık bir yasal modele göre tespit etmeye yardımcı olur.

– Sizce insanları “snuff” mitine inanmaya hazırlayan sosyo-psikolojik ve kültürel temeller nelerdir? “Medyanın etkileri” modelinin bu konuda ne kadar açıklayıcı olduğunu düşünüyorsunuz?

İnsanlar “snuff”ın varlığına inanmaya hazır çünkü olasılık tahayyülleri içinde. Bir cinayeti filme almak ve sonra görüntüleri dağıtmak kayda değer derecede akılsız bir faaliyettir (çoğu katil suçu ‘çoğaltmak” yerine kanıtları ortadan kaldırmak ister). Bununla birlikte, insanlar finansal kazanç için diğer ciddi suçlara karışabilirler. Finansal kazanç yeterli olursa birinin “snuff” film üretimine dahil olabileceği düşünülebiliyor.

Çoğu insan bir cinayetin gerçek görüntülerini görmek istemese bile, kolayca bir başkasının görmek isteyebileceğini hayal edebilir. En azından niş bir kitlenin cinayet hakkındaki marazi merakına dayanarak (varsa) “snuff” izleyebileceği varsayılabilir. Bu hastalıklı merak başlangıçta yabancı görünebilir, çünkü cinayet çok korkunçtur. Ancak cinayet fikrine olan kültürel bir hayranlık oldukça yaygındır. Kuşkusuz, birçok insan cinayet kurgusunu cazip bulabilir çünkü katillerin adalete teslimini hayal etmekten hoşlanırlar. Kovuşturma yoluyla ahlaki normların yeniden uygulanmasında kuşkusuz rahatlık veya memnuniyet vardır. Bununla birlikte cinayet ve katillere odaklanan suç kurgusunun yaygınlığı, insanların öldürmeyi ve başkalarının hayatını alabilecek türden insanları merak ettiğini düşündürüyor. Bu merak muhtemelen çoğu insan tarafından o tür eylemlerde bulunmaktan aciz olduklarından (kendini savunma dışında) veya cinayet işlemeyi ciddi bir şekilde kavrayamadıklarından ortaya çıkıyor. Suç kurgusu, gerçek bir cinayet ya da katille ilişki kurmanın ahlaki bagajı olmadan ve kurbanın yas tutan sevdiklerinin gerçeğinden soyutlanarak bu fikirleri keşfetmenin güvenli bir yolunu sunar. Belgeseller ve yaşanmış suçları konu alan kitaplar gerçek cinayet davalarıyla ilgilenenlerden oluşan büyük bir okuyucu ve izleyici kitlesi kazanıyor ve bu metinler katilleri cinayete sürükleyen şeyleri açığa çıkarmaya daha doğrudan yatırım yapıyor gibi görünüyor. Yine, itirazın bir kısmı ahlaki sınırların güçlendirilmesi talebinden kaynaklanabiliyor (katil ve izleyici arasına kesin çizgi çizmek). Her durumda, ne kadar iğrenç bir cinayet olsa da, birçok nedenden dolayı birçok insanı büyüleyebiliyor.

“Sahte-snuff” veya “snuff” temalı kurgu, cinayet korkularına alternatif pencereler sunar. Vérité estetiği dolaysızlık anlamına gelebilir, ancak ben izleyicilerin bir kurguyla karşı karşıya olduklarını hemen anladıklarını varsayıyorum. Eminim çoğu izleyici, gerçek bir cinayet içerdiğine inanırsa sahte bir “snuff” filminden uzaklaşır. Sadece kurgu olduğunu bilerek, sahte “snuff” izleyicileri katile yakın olmaktan (katilin ne gördüğünü görmekten) vicdanlı heyecanlar bulabilirler, ancak çoğu izleyici neredeyse kesinlikle kurbanın konumuna ve görüntüler gerçek olsaydı izleyecek kişilere odaklanırlar. Kurgu, katil-kurban-tüketici üçgeninde ve bu farklı pozisyonlar arasında salınarak ahlaki karmaşıklıkları keşfetmek için güvenli bir alan sağlar. Özellikle sahte-“snuff” izleyicisinin, “snuff” tüketicisine benzer (ama önemli ölçüde farklı) bir pozisyonda olması nedeniyle, sahte-“snuff”, “snuff” tüketicilerinin parasını ödediği cinayetten ne ölçüde etkileneceklerini ve sorumlu olacaklarını keşfetme fırsatları sunar. Bu soru sahte-“snuff” yapısının özünü oluşturur.

“Medya etkileri” modeli, izleyici ve film arasındaki ilişkiyi tersine çevirir. Model, böyle bir kurgunun çeşitli boyutlarıyla ilgilenmiyor – birisinin neden izleyebileceğini açıklamıyor – bunun yerine izleyiciyi, gerçek dünyada ekranda gördüklerini mekanik olarak çoğaltan akılsız bir boşluk olarak sunuyor. Medya etkileri modeli o kadar indirgeyicidir ki, sunduğu izleyici resmini ben tanımıyorum.

– Tarihte cinayet göstererek insanları eğlendirmeyi ve hatta bazı terör örgütlerinin propaganda cinayeti videolarını “snuff” sınıflandırmasına dahil eden bir yorum var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Eğlence ve kazanç, sözde bu tür için vazgeçilmez midir? Kapitalizm ile enfiye arasında ne gibi bağlar var?

“Snuff”ın bir cinayetin görüntülerini filme aldığını, cinayetin film için kasıtlı olarak sahnelendiğini ve filmin izleyiciyi eğlendirmek ve kar elde etmek için ikili amaçlarla yaratıldığını düşünürsek, bu örnekler sınıflandırmaya uymayacaktır.

Gerçek ölümleri çeken görüntüler çok fazla ve bu görüntülerin bir kısmı eğlence için yeniden tasarlandı ve satıldı. Traces of Death (1993) gibi filmler, böyle görüntüleri eğlence şemsiyesi altında derlediler. Ancak, bu görüntüler ölümü genellikle tesadüfen yakalar. Örneğin, ölümcül bir kazanın video kamera veya CCTV görüntüleri bunlara dahil edilebilir. Ama dikkat edin, ölüm görüntüleri satılabilmesi için kurgulanmadı.

Bir teröristin kafa kesme videosunun gerçek bir cinayeti yakaladığı iddia edilebilir, ancak burada da görüntülerin kâr için satılması veya bir kitlenin eğlenmesi amaçlanmamıştır. Öylesi görüntüleri yeniden düzenlemek ve bir tür eğlence için izlemek mümkündür; örneğin (…) gibi siteler, ölüm, kan dökülmesi ve yaralanma görüntülerinin kullanıcılarının marazi merakı için yeniden-üretimi konusunda uzmanlaşmıştır. Bununla birlikte, görüntüler “snuff” için yapılmamıştır ve o nedenle “snuff” kriterlerini karşılamaz. Yeniden kurgulanan görüntüler ticari bir girişim olarak da ortaya çıkmaz. Sayılanların amacı, kar elde etmek değil bir tepkiyi ortaya çıkarmak ve/veya politik bir açıklama yapmaktır.

Bu ayrımlar tamamen semantik görünebilir, ancak “snuff nedir?”i ve mitin neden devam ettiğini tespit etmek için çok önemli. “Snuff” miti gerçek bir ölümün olduğu ve onun filme alındığı kaba gerçeğiyle ilgili değildir: ahlaki ihlal ile ilgilidir. Üzerine basarak söylemek gerekirse: öldürmek kötüdür, ancak bazı yaşam alma biçimleri ahlaken diğerlerinden daha kötü sayılır. Adam öldürme veya ikinci derece cinayeti birinci derece cinayetten daha az cezalandırırız ve bazıları için ötenaziye izin verilebilir olduğunu düşünürüz. Ahlaki değerlendirmelerimizde “güdü” önemlidir.

“Snuff” güçlü bir efsanedir, çünkü bir yaşamı almak için özellikle duygusuz iki güdüyü işaretler: film yapımcısı kar arıyor ve izleyici eğlenmeye çalışıyor. Etkileşimden elde edilen parasal değer ve eğlence değeri, kaybedilen yaşamın değeri ile karşılaştırıldığında açık bir şekilde önemsizdir. Ve “snuff”ın özü yaşamın sadece cinayeti görmek için ödeme yapanları eğlendirmek için kaybedildiğidir. Seyir zevkinin cinayetin sadece eğlence amaçlı olduğu fikrine bağlı olduğu da öneriliyor. Bu etkileşimin katıksız iğrençliği ve ahlaki ihlallerin birleştirilmesi efsaneyi sürdüren şeydir. Snuff’ı destekleyen sorular şunlar: Bu tür bir filmi sadece kâr için kim yapacak ve kim izlemek için para ödeyecek (ve neden)?

– “Snuff” mitinin önümüzdeki dönemde (Covid-19 süreci ve demokrasinin askıya alındığı iddialarının arttığı bir dünyada) nasıl bir seyir izleyeceğini düşünüyorsunuz?

Bir düzeyde, “snuff” mitinin son olaylar ışığında değişmesini hiç beklemem. Belirttiğim gibi, “snuff”ın özü çok daha temeldir, yaşamın değeri hakkında daha derin ahlaki sorulara dayanır. Gerçekten de, “snuff” efsanesi 1970’lerden bu yana birden fazla ekonomik durgunluk, hükümetlerde değişiklikler, dijital devrim vb. büyük olaylara rağmen kültürel hayal gücünde aşağı yukarı aynı biçimde devam etti.

Bununla birlikte, ahlaki ihlalin kalbinde parasal bir bileşen vardır. “Snuff” gücünün çoğunu cinayetten kâr etmenin, sadece kâr için öldürmenin ya da cinayeti izlemek için ödeme yapmanın ahlaki açıdan iğrenç olacağı fikrinden türetir. Yaşamlara bir fiyat etiketi koyma fikri, son yıllarda birçoğunun neoliberal ya da geç kapitalist devlet olarak adlandırdığı şey altında giderek daha fazla baskın olmaya başladı. Aslında şu anda, sömürü (exploitation) filmlerinin geç kapitalizm altında insan yaşamına ve haysiyetine yönelik değişen tutumları nasıl keşfettiğine dair bir kitap yazıyorum. Covid-19, ekonomik normlar haline gelmiş şeyleri bozarsa, “snuff” efsanesi yön değiştirebilir. Kapitalizm çökerse “snuff” ya yok olur ya da gelişir. “Snuff” yeterli paranın herhangi bir şeyi satın alabileceği fikrine dayanır  ve insanların ahlaki açıdan en iğrenç fantezilerini şımartmasına izin verebilir. Paraya karşı daha geniş tutumlar ve algılanan önemi radikal bir şekilde değişirse, bu düşünce tarzı (para her şeyi satın alabilir) pek de bir anlam ifade etmeyebilir ve efsane yok olabilir. Kapitalizm bozulursa, yaşama bir fiyat etiketi koyma konusundaki endişeler, kültüre yabancılaşabilir. Alternatif olarak, “snuff” gelişebilir – kaybolan bir dönemin eskimiş ürünü olarak karşımıza çıkmak yerine, parasal işlemin mutlak dehşeti, “aslında yok” rahatlamalarını geride bırakabilir.