Uganda’daki insan kaçakçılığını konu alan “Asiya: The Last Queen” filmi kıt kaynaklarla çekiliyor. Filmin senaryo yazarları gerçek kurbanlardan 3 kadın. Yapım Yöneticisi Betty Ssekirevu Lunkuse, filmin hikayesini SineBlog’a anlattı…
Betty Ssekirevu Lunkuse Kimdir?
Serbest yazar ve blog yazarı. Uganda doğumlu ve 25 yaşında. Birey ve toplum üzerine kuruluşlarla çalışıyor. Girişimcilik, toplum, sürdürülebilir kalkınma; kadınların ve gençlerin güçlendirilmesi konularında çalışmalar yürütüyor. Ayrıca şu anda çekilmekte olan uzun metrajlı film “Asiya: TheLastQueen”de Yapım Yöneticisi olarak çalışıyor.
Filmin adı ne anlama geliyor? Asiya kim? Neden son kraliçe?
Asiya, ana karakterimizin adı. Film gerçek olaylardan esinlenilmiş ve kurbanlar tarafından, “kraliçeler gibi lüks yaşam tarzına sahip olacakları, çok para kazanacakları vaadiyle kandırılıp insan ticareti yapanların kurbanı olan insanlar” tarafından yazılmıştır. Bu da karakterimizin “yaşayan son sahte kraliçe” olma arzusuna işaret ediyor.
Kişisel olarak bu filmi yapmaya karar vermenize ne sebep oldu?
Çünkü insan kaçakçılığını önlemeye yönelik çabaları ve diğer sürdürülebilir kalkınma hareketlerini destekliyorum. Bu kötülük, yalnızca birçok hayatı tehlikeye atmakla kalmaz, aynı zamanda bildirilmeyen birçok ölüm ve kargaşanın da sebebidir. Kurbanlarını maddi açıdan herhangi bir ilerleme kaydedip kaydetmemelerine bakılmaksızın, ilk travmanın sonrasındaki yaşamlarında zihinsel ve duygusal olarak taciz etmeye devam eder. Bazıları hayatlarının geri kalanında iyileşemezler. Genel olarak insan ticareti kurbanlarının % 70’i kadın, % 25’i erkek ve% 5’i trans birey. Dahası, insan ticaretine maruz kalanların büyük bir yüzdesi insan ticaretine maruz kaldıklarını bile bilmiyorlar.
Ben de bu yolculuğun bir parçası olmak istedim, bu ahlaksızlığa bir ket vurmak istedim. Bu kötülüğün engellendiğini bir an bile görebilen insanlardan biri olmak ve ayrıca mağdurların neler yaşadıklarını bildiğimizi ve onların destekçileri olduğumuzu anlamalarını sağlamak için kurbanların yanında duranlardan biri olmak istedim. Ayrıca, filmi yapmamızın diğer nedenlerinden biri de olayın mağdur olmayanlara ön yargıları, beklentileri ve davranışlarıyla bu mağdurlardaki travmayı yeniden canlandırmaktan ziyade, onları tedavi etmenin daha kibar bir yolu olduğunu hatırlatmaktır.
Filmin senaryosunun insan kaçakçılığının kurbanı olan üç kadın tarafından kendi acı verici deneyimlerine dayanarak yazılması, filmi daha da anlamlı kılıyor. Kadınları kendi hikayelerini yazmaya yönlendiren sen misin? Onları buna iten motivasyonlar neydi?
Yazarlarımızın senaryoyu oluşturmak için bir araya gelmelerini sağlayan bir koordinatörümüz var. Filmin istediğimiz gibi olmasını sağlamak için el ele çalışıyoruz. Ve tabi ki, yazarlarımızın bu korkunç deneyimlerden bir çıkışa / iyileşmeye ihtiyaçları vardı, başkalarını dikkatli olmaları için uyarmaları gerekiyordu. Filmi bunu yapabileceğimiz mükemmel bir ortam olarak gördük.
Filmin senaryo yazarlarından, insan kaçakçılığı kurbanı Aisha Nam Tetubatya
Oyuncu kadrosu ve film ekibi profesyonel aktrisler, aktörler, teknisyenlerden mi oluşuyor?
Evet, profesyoneller ama elbette bazı yeni yüzler ve yetenekler de var.
Film gördüğüm kadarıyla bir stüdyo filmi değil. Filmi finanse etmek ve / veya desteklemek için farklı yöntemler uyguladığınızı görüyorum. Bunlar neler?
Bazı bağış toplama kampanyalarımız var. Bunun yanında diğer kimi ekiplerle ortaklıklar başlatıyoruz. Ayrıca, yürütme kurulunda kimi işler için bazı gönüllülerimiz, bireysel bağışçılarımız ve iyi dilekleriyle yanımızda olan destekçilerimiz var.
Filmin yapımı için bağış toplamanın hem izleyicinin filme sahip çıkması hem de filmin bağımsızlığı için önemli olduğunu düşünenlerden biriyim. Bu bir seçim miydi yoksa yapmak zorunda mıydın?
Kesinlikle haklısın. Bağış toplamak gerçekten çok önemli. Çünkü izleyicilerimiz bu büyük hedefin parçası olduklarını hissediyor, filmi sahipleniyor. Ve bütün mesele bu. Ne de olsa sadece raflarımızda saklamak veya istediğimiz, hedeflediğimiz kişilere satmak için bir film yapmak istemiyoruz. İzleyicilerimizin yolculuğun bir parçası olmasını çok istiyoruz, bu yüzden çoğunlukla gönüllülük odaklıyız. Ve Tanrı’ya şükür, bunu bir şekilde başarabildiğimizi gördük. Çünkü oyuncu kadromuz ve ekibimiz bir aile olduğumuzu biliyor ve izleyicilerimiz de öyle.
Bu işte beraberiz; birbirimiz için, birbirimiz ile ama aynı zamanda genç bir ekip olmamız ve yazarlarımızın yani kurbanların ağır tıbbi ihtiyaçları ve faturaları olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, filmi bağımsız olarak çekmek oldukça zor olurdu. Dolayısıyla bu yaklaşımı benimsememiz o nedenle kaçınılmazdı.
Filmin finanse edilmesi için düzenlenen kampanyalardan birisi: t-shirt ve şapka 50.000 UG Şilini (yaklaşık 100,42 TL).
İnsan ticareti gibi son derece önemli sosyal sorunlara dikkat çekmede ve farkındalık yaratmada sinema sanatının ne gibi roller oynayabileceğini düşünüyorsun?
Oynayabileceği roller kesinlikle kelimelerin ötesinde. Bu neslin elektronik aletleri ve sosyal medyasıyla internet odaklı bir nesil olduğu ve sinema filmlerinin günlük yaşamımıza hakim olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak ve “sinema sanatı”nın oynadığı ve henüz oynamadığı rolü küçümsemeye cesaret edemeyiz. Ve bu sadece başlangıç. Artık pek çok insan okumaktan çok izlemekten zevk alıyor. Akıl sağlığı, travma gibi diğer konularda gençler sorunların üstesinden gelebilmek için izolasyon içeren uygulamalara başvuruyor. Diğerleri ise sürekli olarak bir eğlence ya da seslerini duyurmanın yolunu arıyor.
Sinema göz ardı edilemez. Bu yaklaşımla bir şeyler paylaşabileceğimiz, değerlendirebileceğimiz, amacımızı savunabileceğimiz ve insanları eğitebileceğimiz fırsatı kullanabiliriz. Kullanmalıyız ve kullanmak zorundayız. Sinema, istediğimiz her yönü, sektörü ve alanı iyileştirmek için kullanılabilir. Elbette faydaları sayısızdır.
Yakın tarihli bir raporda, dünyada hala insan ticareti mağduru, yani modern köle denebilecek yaklaşık 25 milyon insan olduğunu okudum. Aynı rapor, bazı uluslararası şirketlerin ve bunlarla bağlantılı yolsuz politikacıların rolünü vurguluyor. Ne yazık ki Uganda, dünyadaki insan ticaretinin önde gelen mağdur ülkelerinden biri. Senden bunun en önemli üç nedenini listelemeni isteseydim, bunlar neler olurdu?
1) İlki, “daha yeşil otlaklara duyulan istek” olacaktır. Ugandalılar kıtadaki en girişimci insanlar arasında yer alsa ve küçük ölçekli işletme sahipleri olarak yüksek oranlarda görülse de, enflasyon oranı oldukça yüksek. Ugandalıların % 9,2’si işsiz ve bunların % 78’i 30 yaşın altındaki gençler. Aynı biçimde insanların Uganda parasının değerinden memnun olmadığı, düşük para birimi gibi sosyal sorunları da var. O yüzden hepsi gerçekten sadece bir yere gitmek, biraz daha fazla para kazanmak, ailelerinin geçimini sağlamak ve daha mutlu bir hayat sürebilmek istiyorlar. Tecrübelerime göre, ortalama bir Ugandalı uygun şartlar altında yaşayabilmek için en az dört sabit gelir kaynağına ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle, şiddet ve ölüm raporlarının sayısı ne kadar yüksek olursa olsun, Ugandalılar özellikle Ortadoğu’ya kayıt dışı iş gücü ihracatı için hala kaydoluyorlar. Bir dereceye kadar bunu yapmaları akla yatkın ancak sonuçları sizin gibi farkındalık sahibi olanlar için rahatsız edici.
2) Akran baskısı ve gençler arasında iç rekabet: Şimdi bu basit görünüyor ama küçümsenemez. Mali ihtiyaçlarının diğerlerininki kadar fazla olmadığı gerçeğine rağmen birçok genç basitçe çoğunluğu izliyor. Ve bazıları kendi alın terinden iyi bir şey çıkabileceğinden umutsuz. Ya geçmişteki ekonomik başarısızlıkları yüzünden ya da tutarsızlık, sabırsızlık ya da azimlerinin az olması yüzünden, tıpkı hepimizin kendine özel sorunları olduğu gibi farklı farklı sebeplerden dolayı. Örneğin, Jude orada zenginleşirse, o da olabilir diye düşünebilir. Yine de sonuç olarak, bireyler olarak hepimiz farklı farklı düşüncelere sahibiz.
3) Cehalet ve sermaye arayışı : Daha önce paylaştığım gibi, para biriktirmekte zorlandıkları ileri sürülebilir. Yine de, bir iş kurmak ve o işi diğerleriyle eşit hale getirmek için hepimizin biraz sermayeye ihtiyacı var. Bu yüzden birçok genç işsiz olduğu için, emeğinin ihraç edilmesini, biraz para kazanmayı, biraz daha zengin olmayı, biraz daha tasarruf etmeyi, sonra eve gelip işlerini kurmayı veya dükkan kiralamayı tercih ediyor. Ama bunun bedeli? Neleri feda edebileceğine, neleri gözden çıkarabileceğine bağlı. Ancak bazı kaçakçılar, onlara ihtişam ve lüks vaat ederek, hatta uçak bileti satın almaları için arazi gibi bazı mülkleri sattırarak kurbanlarının bilgisizliğinden faydalanma konusunda yarışıyorlar.
Filmin 29 Şubat 2020’de gerçekleşen oyuncu seçmelerinden bir fotoğraf
Büyük Batı devletlerinin insan ticareti konusundaki artan hassasiyetini görüyoruz. Raporlar hazırlıyorlar ve başka ülkelere tavsiyelerde bulunuyorlar vb. Ancak diğer yandan Kanada, ABD ve Avustralya, bazı Ortadoğu ülkeleri ile birlikte insan kaçakçılığı varış rotalarının başında geliyor. Bunun bir çelişki olduğunu düşünüyor musun?
Pekala, bu çelişkiyi görüyorum ve bu gerçekten şaşırtıcı. Ben insan ticareti endüstrisinin güçlü bireyler ve şirketler için bir gelir kaynağı olduğuna inanıyorum. O nedenle, onları ortadan kaldırmak, ülkelerimizi yöneten sistemlerde ve insanlarda kapsamlı bir kontrol gerektirecektir. Ama o zaman, onları yani ülkemizi yönetenleri besleyen eli nasıl indireceğiz? Bu zorlu bir iştir. İnsan kaçakçılığı milyar dolarlık bir sektör olduğu için, dahası büyüyen bir sektör olduğu için, bu ahlaksızlığın önüne geçmek için daha fazlasına ihtiyaç duyulduğu ve bizim sadece yüzeyi kazıdığımız anlamına gelir. Birbirimizi sarsmak ve yolsuzluğun üstesinden gelmek, zalimlere ket vurmak için hepimizin kolektif sürdürülebilir çabalara, açıklığa ve şeffaflığa ihtiyacı var.
Filmin yapım sürecinde ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz? Örneğin, çeşitli şekillerde tehditler aldınız mı?
Projemiz gönüllülük odaklı olduğundan, en büyük zorluğumuz hala finansal. COVID-19 gibi diğerleri de bir aksilik oldu. Çünkü toplantılar yasaklandı ve bu filmin kimi sahnelerinin çekimini geciktirdi. Karantinadan çok sayıda cüzdan etkilendiği için bazı istekli bağışçılar kesildi. Elbette filmimizin kendi çalışmaları için bir tehdit olabileceğini düşünenler tarafından bize meydan okundu. Böyle hepimizin birlikte gelişebileceği bir sektörde bile diğer kimi insanlar çok az şey bildikleri bir filmi diskalifiye etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama sanırım, bu beklenen bir durumdur.
Film için hangi hedefleri belirlediniz? Uluslararası gösterimler, festivaller?
Önceki yanıtlarımın hepsinde hedeflerimizi paylaştığımı düşünüyorum… Hem ulusal hem de uluslararası alanda gösterimler yapmayı planlıyoruz. Diğer insanların yolumuzu açmak için gönüllerinden kopan her türlü yardım ve desteğe açığız. Dolayısıyla bu kişilerin kendi ülkelerinde ve hatta festivallerde de film gösterimi yapabileceğimizi belirtmek isterim. Lütfen bize e-posta yoluyla veya sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla ulaşmaktan çekinmeyin; filmcasting@aol.com, https://twitter.com/AsiyaFilm, https://www.instagram.com/asiyathelastqueen/, https://www.facebook.com/asiyathelastqueen/
Filmin tanıtım fotoğraflarından birisi