“Allah9753 fotoğrafınıza yorum yaptı, dün gece iyi tıklandınız kızlar”

Skam dizisi bir grup lise öğrencisinin Norveç’te geçen lise hayatlarını anlatan bir gençlik internet dizisidir. Dizinin adı Türkçe’de ‘Utanç’ anlamına gelir.Dizi her sezon farklı kişileri ve farklı bir konuyu,toplumsal mesajı ele alır.(Her sezon farklı bir konun işlenmesi ve türü bakımından bir Skins havası taşıyor.)Bu konular genelde ilişkilerde yaşanan zorluklar,kimliğini bulma sorunsalı,cinsel saldırı,yeme bozuklukları, homoseksüellik, akıl sağlığı sorunları,din ve yasak aşk.Dizi ikinci sezonda yoğun geçen cinsel saldırı konusunda ve üçüncü sezondaki LGBT haklarını savunmasıyla yoğun bir beğeniye ve talebe ulaştı.Orijinal seri Norveç’te başlamış olmasına rağmen şu an Amerika dahil çoğu ülke telif haklarını alıp aynı senaryodan devam edip farklı dillerde, farklı ülkelerde ve kültürlerde dizinin aynısı çekildi ve dizinin popülaritesi çok fazla dilde ve yeni oyuncularla çekilmiş olmasına rağmen hiç düşmedi.Her bir dizinin adı ülkesine Skam: USA, Italy, Germany vb. şeklinde değiştirildi(Türkiye uyarlaması söylentisi bile olmadı sebebini izleyince anlarsınız). Tabi orjinali Norveçce versiyonu ve bana göre kesinlikle diğerlerinin yerini tutamıyor.Dizi de yoğun bir şekilde Norveç kültürünü ve 16 yaşındaki gençlerin hayat tarzının bizim ülkemizden ne kadar farklı olduğunu hissediyorsunuz.

Dizinin konusuna gelecek olursak 1. sezon ‘Eva’ isimli karakter üzerinden şekilleniyor. Bergen şehrinden yeni Oslo’ya taşınmış olan karakterimiz doğal olarak arkadaş bulma ve bir yere ait olma konusunda zorluklar çekiyor.Arkadaşlık sorunları sıkıntılı giderken üstüne ilişkisinde oluşan problemler de eklenince derin bir depresyona giriyor.Sonrasında ise ‘Noora’ isimli karakterle tanışıp tesadüfen yeni bir arkadaş grubu oluşturuyorlar.

2. sezon Noora ‘nın ilk başta nefret ettiği ve sonrasında aşık olduğu ‘William’ isimli bir çocukla olan hikayesi üzerine kurulu.Dizi asıl çıkışını bu sezonla yapıyor çünkü izleyici ikisinin arasında ki uyumdan ve imkansız aşktan etkileniyor.Dizi çok fazla toplumsal mesaj veriyor ve bu sezonda kadın haklarına ve kadınların bir seks objesi olarak görülmesine karşı çok olgu var.Reşit olmayan liseli bir genç kızın çıplak resimlerinin çekilip tehdit edilmesi ve tek başına zekasını kullanarak emin adımlarla ona bunu yapan kişiye cezasını vermesi daha 16 yaşında ki bir kızın (Avrupa’da yaşıyor olsa bile) kimsenin ona inanmaması ve bu siber zorbalığa karşı dik durması özellikle kadın izleyicilerin diziye olan ilgisini arttırmış olan bir unsur.Bu olaydan ötürü çiftimizin arasında çok sorun çıkıyor.Yine de çiftin yaşadıkları sorunlara rağmen birbirlerini bırakmıyorlar ve ilişkilerine kaldıkları yerden devam ediyorlar.Bana göre dizide ki en uyumlu ve gerçekten aşkı hissettiren çift diyebilirim.

3.sezonda ‘Isak’ isimli karakterin hayatına dönüş yapıyoruz.Kendi cinsel benliğini bulmaya çalışan liseli gencimiz insanların onu dışlamasından korktuğu için kızlardan etkileniyormuş gibi yapıp gerçek olmayan ilişkiler kuruyor.Sonrasında tanıştığı çocuk sayesinde hayatı değişiyor. Çünkü tanıştığı çocuğun bir kız arkadaşı var! Kısacası bu çift birbirlerini bularak cinsel yönelimlerinin ne olduğuna karar veriyorlar.Kulağa biraz aldatmak gibi gelebilir ama Isak çocuğun ve kız arkadaşının ayrılmasına sebep olacak bir şey yapmıyor.Kısacası “love is love…”

4.sezon dizinin dönüm noktası oluyor. ’Sana’ isimli Müslüman ve Norveç’te yaşayan bu kızımız dizinin en dobra, en zeki ve belki dizinin şuan ki popülaritesinin nedeni.Öncelikle dizi sadece bu saydığım karakterlerden oluşmuyor.1. sezonda bahsettiğim gibi Eva’nın oluşturduğu arkadaş grubunu bir arada tutan kişi Sana çünkü aralarında ki en akıllısı o.Yani en önemli hikaye en sona saklanmış gibi bir şey.Sana Avrupa’da yaşayan Müslüman bir gencin gerçekçi hikayesini sunuyor. Arkadaşları eğleniyor, ilişki kurabiliyor, alkol tüketebiliyor ve onun bu parti ortamlarında sadece bulunması bile diğer insanlara tuhaf geliyor ve çoğunlukla dini yüzünden dışlanıyor.Buna rağmen arkadaş grubu hep arkasında olup onu destekliyor. Sana’nın hayatındaki asıl dönüm noktası Müslüman olduğunu sandığı ‘Yousef’ adlı karakterin Ateist olduğunu öğrenmesiyle yerle bir oluyor.Çok spoiler vermek istemiyorum ama sezonun sonunda kızımız asıl önemli olanın iç güzellik olduğunu kavrıyor deyip ikisinin arasındaki ilişkinin sonucunu izleyip görmeniz gerekir diyelim.

Dizinin genel analizine gelirsek benim anladığım arkadaşlığın öneminden bahsetmesi.Her şey olur,herkes sizi bırakır,zorluklarla tek başınıza mücadele etmek zorunda bile kalabilirsiniz ama günün sonunda dostlarınız siz fark etmeden aslında her şeyi düzeltmiştir bile.Tüm sezonlar birbiriyle bağlantılı ana konuya bağlı olmayan karakterler bile baş kahramanlarımızın hayatının gidişatına yön veren kişiler oluyor.

Son olarak diziyi izlerken ‘ah biz lisedeyken evimizde otururduk nerede bunların anneleri babaları?’ diyeceksiniz çünkü ben izlerken bunlar gençse ben neyim? Ruh halindeydim.Bunun etik olup olmadığını tartışmak bu yazıda uygun olmaz ama benim anladığım kesinlikle her şeyi yaşamanın bir yaşının ve zamanı olduğu.Dizi de oynayan oyuncular bile röportajlarda ailelerinin rollerini tam olarak bilmediğini,dizi yayınlandıktan sonra izlediklerini çünkü bunu net bir dille onlara ifade edemeyeceklerini söylüyorlar.Yani çoğu yaşanan şeyin biraz kurgu olması ihtimal.

Kısacası eğer sıcacık bir arkadaşlık görmek istiyorsanız ve playlistinize yeni müzikler eklemek istiyorsanız (dizide çalan şarkılar kesinlikle sizi de o ana götürüyor) ve Norveç’cenin o fonetik yapısını dinlemek istiyorsanız bu diziye bir şans vermenizi tavsiye ederim.1 haftadan daha uzun sürede bitiremeyeni görmedim açıkçası…

Ve Sana yargı dağıtıyor…