Kerpiç evler, lastik ayakkabılar, taş değirmenler…

27 Mayıs 1960 darbesine giden süreçte aynı bahçede yaşayan farklı siyasi görüşlere sahip iki kardeşin aralarındaki düşmanlık ve filmin sonunda gerçekleşen darbeyle yeniden inşa edilen kardeşlik müessesesinin hikayesi.

İki kardeşin ortak avluyu ayırmak için ördükleri duvar Demokratik Almanya ile Federal Almanya’yı birbirinden ayıran Utanç Duvarı gibi bahçenin ortasında yükselir. Bu duvar iki kardeşin birbirine sataşmasını engellemez. Duvara karşılıklı merdiven dayanır ve duvarın üzerinde ideolojik savaş gerçekleştirilir. Bir Demokrat Parti eleştirisi olarak okunabilir bu durum. Tarihimizin karanlık sayfalarından, onlarca belki yüzlerce yıldır birlikte kardeşçe yaşayan evleri, aynı avluya açılan, içtikleri suyun bir, ekmek yedikleri fırının bir olduğu Rum ve Türklerin siyasi amaçlar uğruna, 6-7 Eylül olaylarında nasıl birbirine düşürüldüklerini ve aralarına bir daha yıkılmayacak duvarlar örüldüğünü biliriz.

Marshall yardımlarından faydalanmış, NATO’ya girerek Sovyet tehdidinden kurtulmuş, bu sayede ülke içinde büyük destek almış, aldığı destekle adeta bir güç zehirlenmesi yaşayan Demokrat Parti’nin, uyguladığı baskı ve sansüre tanık oluruz.Unutulmamalıdır ki uçuruma en yakın yer zirvedir ve zirvedeyken düşmenin bedeli her zaman daha ağır olur. Demokrat Parti’nin zirveden düşüş hikayesidir bu. Süleyman’ın(Ali Sürmeli’nin canlandırdığı karakter) dediği gibi İsmet Paşa ne demişti “Bu yolda devam edersiniz; ben de sizi kurtaramam”. Nitekim öyle de oldu Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Başbakanı Adnan Menderes’i, İsmet İnönü de kurtaramadı. Menderes 17 Eylül 1961’de İmralı Adası’nda idam edildi. Kimine göre devrim kimine göre kirli bir darbe ile…

Üstad Tuncel Kurtiz’in canlandırdığı Selim usta, iki Dünya Savaşı görmüş ve bu yüzden bir savaş karşıtıdır. Türk askerinin Kore’ye gönderilmesinden rahatsızlık duyar. Çekmecesinde sakladığı Stalin fotoğrafı ve gizlice dinlediği Moskof radyosuyla Selim Usta, o dönemin “kısıtlı” şartlarında komünist olmaya çalışan bir berberdir. Radyoda Sovyetler’in Laika isimli bir köpeği uzaya gönderdiğini duyan Selim usta, Nazım Hikmet’in “akın var akın, güneşe akın, güneşi zapt edeceğiz güneşin zapti yakın”cümleleriyle sevinçten çılgına döner.

Bir sonraki sahnede Cemal, ustası Selim’e, “usta komünizm nedir?” diye sorduğunda, ustasının ağzında bir şeyler gevelemesi, cevap veremeyip sadece “o da bir insan” diyebilmesi Türkiye’de sosyalizmin tarihi açısından çok önemli bir sahnedir. Özellikle Carlos Marighella’nın, Şehir Gerillası kitabı 1970 Ekim’inde yayımlanıp Türkçeye çevrilene kadar Türkiye’de, sosyalizm kitabı bulmak oldukça zordu. Yasaklıydı ve toplatılıyordu. Bu yüzdendir ki Selim usta, Cemal’e komünizmi anlatamamıştı. Çünkü Selim usta, komünizmin ne olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği şey bu düzenin böyle devam etmemesi gerektiğiydi…

Selim usta, dükkanına gelen Demokrat Partilisine de Halk Partilisine de Sam Amca’nın işgalciliğinden bahseder. Ona göre işgal; bir ülkeyi tankla, tüfekle toptan ele geçirerek değil aynı zamanda onu kendine bağımlı hale getirerek de yapılabilir.

Marshall yardımları kapsamında Türkiye’ye gönderilip öğrencilere içirilen süt tozu, Selim ustaya göre eşek sütüdür. Eşek sütü ise İslam’a göre haramdır. Bir komünist olan Selim usta dini söylemlerden kopamamaktadır. Burada yine komünizmin söylem ve pratiklerinin Türkiye’de ne kadar farklı işlediğini görmekteyiz.

Demokrat Parti’nin kredi bulamaması ekonomik olarak ülkeyi sıkıntıya sokarken bu sıkıntının minör bir örneğini Harbiye’de görürüz. Futbol sahası inşaatı yıllardır devam etmekte, sanayi atılımları için ilk kazmayı vurmaktan öteye gidilememektedir. Bardağı taşıran son damla ise Defne’nin göz bebeği Harbiye Şelalesi’nin, baraj yapılacak diye dinamitle patlatılıp kurutulmasıdır.

İki kardeşin, politik görüş ayrılığından dolayı avlularına ördükleri utanç duvarını kol kola vererek yıkması, “Demirkırat” iktidarına vurulan ilk darbedir.

İkinci darbe ise radyodan yapılan bir anonsla gerçekleşir. Bu anons Türkiye’de silsileler halinde gerçekleşecek ve sonu gelmeyecek bir darbe kültürünün oluşmasında ilk aşamadır:

“Türk Silahlı Kuvvetleri Türk vatandaşlarını radyolarının başına davet ediyor…”

Ve o ünlü ses:

“Sevgili vatandaşlar, dün gece yarısından itibaren bütün Türkiye’de Deniz, Hava, Kara Türk Silahlı Kuvvetleri ele ele vererek memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekat silahlı kuvvetlerimizin müşterek iş birliği sayesinde kansız başarılmıştır. Sevgili vatandaşlarımızın sükun içinde bulunmalarını ve resmi sıfatı ne olursa olsun hiç kimsenin sokağa çıkmamalarını rica ederiz…