“O gece, ne diye bağırıyordunuz?  Anneni arasana şimdi? İşte, annesi geldi”

Genel olarak kısa bir giriş yapalım. Film 2017 yapımı bir Hindistan filmi. Ravi Udyawar tarafından yönetilmiş filmde senaryoyu Ravi Udyawar’ın yanında Girish Kohli ve Kona Venkat üstleniyor. O yıl 11 adaylıkla birlikte kendi ülkesinde çeşitli ödül törenlerinden 5 ödül alıyor.

Konusu ise bir öğretmen olan Devki Sabharwal ile Devki’nin tüm çabasına rağmen yıldızları barışmayan üvey kızının başına gelenler ve bu olayların ardından sağlanamayan adalete karşı bir annenin yapabileceklerinin sınırı olmadığını gösteren bir sistem eleştirisi. Gelin, hep beraber karakterler ve sahnelerde benim gördüğüm detaylar üzerinden filmin alt metinlerini okumaya çalışalım.

Filmde Devki ve üvey kızı Arya’nın ilişkisine odaklanılmış. Bunu ilk sahneden son sahneye kadar açıkça görebiliyoruz. Aslında olayları tetikleyen en önemli şey de Devki’nin çaresizce Arya tarafından kabul edilme isteği. Bunu filmin son sahnesinde Arya’nın onu kabul edişini haykırdığı sahne ile Devki’nin hareketine yansımasıyla daha da hissedeceğiz.

İlk sahnelerde ikisinin ilişkisinin düzeni gösteriliyor. Dersin ortasında Arya’nın elinde telefon yakalayan öğretmen, onu acımasızca sınıftan atarken Devki’nin tüm enerjisiyle üvey kızının ördüğü duvarı yıkmaya çalışan bir anne bile olsa, işiyle evi arasındaki çizgiyi net olarak koruduğu ve öğrencileri arasında bir ayrım yapmadığına, onun adaletli ve anlayışlı tavrına vurgu yapılıyor. Aslında

bakarsanız Devki biraz fazla mükemmel bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Hiç bir eksiği olmayan bir süperkadın o. Hemen sonrasındaki yemek sahnesindeyse bu kez Devki’nin yumuşak başlılığına karşı Arya’nın sert  ancak asla saygısızlığa vurmayan öfkesini görüyoruz. Üstelik Arya, babasının eşini asla evin bir ferdi olarak kabul etmiyor ve bizzat öğretmeni olup da babasıyla evlenmiş olmasındaki etiksizliği yüzüne vururcasına ona “öğretmenim” diye sesleniyor. Görünürde saygısızca olmasa da herkes bunun Devki açısından kırıcı olduğunu biliyor. Sonra’dan Arya’nın bu kadar acımasız biri olmadığını ve bu tavrının korkudan kaynaklandığını öğreneceğiz.

Arya’nın bir de kız kardeşi var. Devki’nin öz kızı. Onun filmdeki var oluş nedeni Devki ve Arya arasındaki dengeyi vurgulamak çünkü Arya’nın onunla olan sıcacık ilişkisinin yanında Devki’nin de iki kızı birbirinden ayırmadan aynı hassasiyetle sevdiğini görüyoruz.

Her şeyden öte Arya, annesini kaybetmiş olmanın acısıyla sarsılmış, standart aile düzeninin  bozulmuş olması stresiyle boğuşan, üstüne aynı zamanda okulda öğretmeni de olan bir üvey anneyle karşı karşıya kalmış; ancak bunlara rağmen hayatını normal bir genç kız gibi yaşamaya çalışan bir ergen.

Güzel arkadaşlıklar ediniyor, aşık oluyor, hayatın ona sunduğu şeylerden tat almak için uğraşıyor. Ve korkuyor. Arya, öğretmenini ailesinin bir parçası gibi gördüğünde annesine ihanet etmiş olma korkusuyla yüzleşiyor, babasının yaptığını düşündüğü gibi öz annesini unutmaktan korkuyor. O öfkeli bir ergen olmanın yanında sadece babasının yanında gösterdiği tarafıyla ürkek bir kız çocuğu. Filmin devamında Arya, Delvi’nin desteğiyle okul arkadaşlarının da katıldığı sevgililer günü partisine gidiyor. Orada onun ağırbaşlı ve seviyeli biri olduğunu görüyoruz. Yeni insanlara açık ancak seviyesini ve mesafesini korumayı tercih ediyor.

Bu noktadan sonra bir başka ergen karakter olan Mohit’e dönmek istiyorum. O anladığım kadarıyla ailesi düzenli olarak şehir dışında olan ve kuzeniyle takılarak yanlış ortamlarda yanlış bakış açıları edinmiş bir çocuk. Aslında bakarsanız filmdeki suçlular arasında yanlış yönlendirme ile doğru ve yanlışı ayırt edemeyen çocuk olarak nispeten masum gösterilen bir karakter kendisi. Sadece yanlış yönlendirilmiş ancak bu yanlış yönlendirilme aile ilgisizliğinin getirdiği yanlış öğretilerle birleştiğinde sonunda yaptığını alışkanlık haline getirip pişmanlık bile duymayan bir tecavüzcü çıkıyor ortaya.

David Lisak tarafından yazılmış Undetected Rapist isimli bir araştırmada tespit edilmemiş tecavüzcülerin, kadın ve erkeğin toplumdaki münasip rolleri hakkında kendi oluşturdukları kalıplar ve katı bakış açısına bağlı oldukları görülüyor. Söz konusu şahıslar, katı çizgilerle şekillenmiş cinsiyet kimlikleri sahiplenmeye ve bu katı çizgiler içinde kalıplarına bağlı olarak hareket etmeye meyillidirler ve bu şekilde kendilerini bizim deyimimizle “erkek adam” olarak kabul ederler. Onlar, aşırı bağlı oldukları cinsel kimliklerine karşı risk oluşturabilecek herhangi bir tehdite karşı tetikte ve erkekliklerine şüphe uyandıracak durumlara karşı kaygılı olurlar. Bu yüzden saldırganlık ve şiddete yatkınlık onların nezdinde feminen özelliklere kıyasla daha erkeksi olmak olarak algılanır ki söz konusu tecavüzcüler bu durumu da erkek olmak olarak kabul etme eğilimindedirler.

İlk sahnede, Arya’ya telefonla porno sahnesi gönderen Mohit, erkekliğini kendince kanıtlamış ve çocuksu bir içgüdüyle kıza ilgisini göstermiş olduğunu sanıyor. Ardından telefonu, yani erkekliğini gösterme aracı olarak bağlandığı nesnesi aynı zamanda bir kadın olan öğretmeni tarafından pencereden atılarak “erkekliğe tehdit” unsurunu işe katılıyor. Bu tehdit aynı zamanda ona küçümseme hissi de veriyor ki sahnenin sonunda bu küçümsenme hissiyle gelen tehdite karşı kafa karışıklığını Mohit’in yüzünde görebilirsiniz.

Olabildiğince çok kadınla cinsel ilişki kurmanın, pornografi ve diğer sosyal modern aktivitelerin etkisiyle erkeklerin bilinç altlarına yerleşen ve birbirleri arasındaki statü ve popülerliği gösteren hassas bir ölçü birimi olduğunu, David Lisak aracılığıyla söyleyebiliriz ve Mohit’in kuzeni Charles ve çevresi de playboyluğu benliklerinin bir parçası olarak cazibelerine addeden ve gurur kaynağı olarak gören insanlar ki reddedilmek gibi feci bir senaryoyla karşı karşıya kaldıklarında bunu erkekliklerine yapılmış açık bir saldırı olarak değerlendirebilirler. Nitekim partide Arya tarafından “sapık” olarak aşağılanmış Mohit yanlarına geri döndüğünde “en iyisinden izle ve öğren” diyerek Arya’ya yaklaşan Charles, içine ilaç kattığı içkisi kız tarafından reddedildiğinde tam olarak bunu yaşıyor. Öfkeyle geri döndüğünde kıza baygın halde tecavüz etmekten tüm acıyı ona hissettire hissettire şiddet uygulayıp tecavüz etme kararı alıyor. Bu karar, psikopat arkadaşıyla birbirlerine kilitledikleri bakışlarla mühürleniyor ki içinde hiçbir kelimenin geçmediği bakışma sahnesi, bu yaşanılan şeyin ne ilk ne de sayılı olmadığını bize anlatan ufak bir detay halini alıyor.

Kızın tecavüz sahnesi gösterilmiyor. Sadece arabaya bindirildiği ve içeride bağırdığı ilk ana şahit oluyoruz. Ardından Mohit “şimdi de anneni arasana” diyerek kızla dalga geçiyor ve kız bağırırken boş sokaklarda giden arabayı yukarıdan dik bir açıyla, arka planda uğultumsu bir alarm sesi eşliğinde takip ediyoruz. Sonunda kızı arabadan atıyorlar, öldüğüne emin olmak için kanala itiyor ve gidiyorlar.

Kız henüz hastanedeyken yaklaşık 40 gün sürecek bir hukuk savaşı başlıyor. Suç birimi dedektifi olaylara dahil oluyor ve sistemin adaletli tarafsızlığının simgesi olarak yer ediniyor. Tek problem, adaletin hiçbir zaman köşelere sahip olmaması.

Bu süreç içerisinde Sabharwal çiftinin birbirine karşı anlayışlılığı, nezaketi ve destekleyici tavrına şahit oluyoruz. Devki’nin mükemmel kadın olması gibi Anand da mükemmel erkek rolünü üstleniyor ve birlikte mükemmel aile kavramına hayat veriyorlar. 40 günlük savaş bitip de davanın kaybedildiğini, tecavüzcülerinin hala rahatça dolaşabildiğini öğrendiğinde zihinsel bir kırılma anı yaşayan Arya çığlıklar içinde Devki’yi görmeye bile tahammülü kalmadığını gösterdiğinde babası onu sakince teselli edip uyuttuktan sonra eşinin yanına giderek onu da teselli ediyor ve desteğini gösteriyor.

Arya’nın bu travmatik tepkisi olayın başında Mohit’in “anneni arasana” cümlesinden şekilleniyor ve kız başına gelen şeyleri Devki ile ilişkilendiriyor. Devki ise var gücüyle kazanmaya çalıştığı kızını kaybettiğini, kızı böylesine acı çekip olayı her gün yeniden yaşarken asıl suçluların normal hayatlarına güzelce devam ettiğini fark ettiğinde, sorumluları bizzat kendisi cezalandırmaya karar veriyor. Böylece daha önceki sahnelerde karşılaştığımız özel dedektif ile anlaşıyor. Dedektif, olayı en başından beri takip ediyor; dahası, televizyonda olayın suçluların lehine sonuçlandığını gördüğünde Arya ile yaşıt olan kızı üzerinden olay ile duygusal bir bağ kurduğunu da görüyoruz.

Bu saatten sonra Devki, dedektif DK aracılığıyla suçluları tek tek avlamaya başlıyor. Süper anne, atağa geçtiği ilk sahnede kırmızı kumaşların arasında yürürken görülüyor. Ardından suçlulardan biri kaçırılıyor. Kaçırıldığı sahnenin hemen öncesinde, sarhoş olmuş adam, bir arkadaşıyla oturduğu içki masasında kadın ve erkeğin statüsüne dair atıp tutmakla meşgul. Söylediğine göre bir insan dünyaya 1000 kez kadın olarak geldikten sonra erkek olarak doğma ayrıcalığına sahip oluyormuş. Tecavüzcüler, kadın ve erkeğin toplum içindeki rollerine dair kalıp inançlar oluşturup bunlara sıkı sıkıya bağlanmaya ve buna dair atıp tutmaya meyillidirler. Filmde, bu harekete örnek olarak başka bir sahnede daha, Mohit’in partide kız tarafından aşağılandıktan sonra arkadaş ortamına dönüp “Sevgililer günü partisine mi gelmiş ayine mi? Çok kibirli!” sözlerinde karşılaşıyoruz. Devki, ikisinin de bu basit seviyedeki düşünce yapısı ve kalıplaşmış cinsel ayrıştırıcılığını farklı cezalarla yerle bir ediyor.

Kırmızı renginin bu filmde özel bir yeri var anladığım kadarıyla. Devki’nin kırmızı kumaşların arasında yürüdüğü o sahnenin ardından Devki ve DK bir sahnede,  Mahabharata, Devki’nin deyimiyle eski bir intikam masalını konu edinmiş bir sanat sergisinde buluşuyorlar ve sohbetleri Draupadi’nin buklelerini Dushasha’nın kanıyla yıkamasını anlatan kıpkırmızı bir tablo önünde yapıyorlar. Kırmızı renk, intikamın, adaleti sağlayan kanın imgesi olarak seçilmiş.

Devletin suç birimi polisi olan Küçük Emrah bakışlı Mathew Francis, her zaman sisteme sadık, adaletli ve umut vaadeden bir polis olarak resmediliyor. Adeta yozlaşmış ve halkın tüm inancını çoktan yitirmiş olduğu sistemin ışık kaynağı. Yanlış olan her şeye karşı ve herkes için doğru olanı yapmak için çırpınıyor ancak son sahnede, iyi ve kötü arasında varlığını kabul ettiği net çizginin bir aracı olarak durmaya çalışan polisimizi artık o çizginin şeffaflığına kabul etmiş durumda görüyoruz. “hangi silahla yapacağını bilmelisin” diyerek silahını anneye uzatması, işlenen suç ve arkasında bıraktığı yaraların mevcut yozlaşmış sistem tarafından sarılmasının mümkün olmamasına ve sistemin gerekli adaleti sağlayamamasına karşı bir polisin bıkkınlığını dile getiren bir tepkiydi.

Mom, asla yakalanmayan suçlulardan, hukuk sistemindeki boşluklardan, kadın ve erkek arasındaki dengesizlikten yakınılan ve kan bağının iki insanı aile yapan şey olmadığını bize içtenlikle gösteren kısmi bir süperkahraman filmi. İsminin Mother yerine Mom olmasını da yakınlığın ve bağlılığın göstergesi olarak düşünüyorum.

Kaynakça: David Lisak, Ph. D. (Mart, 2002), The Undetected Rapist, University of Massachusetts, Boston.