Nijeryalı senarist, yönetmen ve film kültürü yazarı Olu Yomi Ososanya, SineBlog için Nollywood’u entellektüel bir bakışla analiz etti. Ososanya “Nijerya’dan bir ‘Naija Yeni Dalgası’ çıkacak” potansiyelin oluştuğunu belirtiyor.
Olu Yomi Ososanya Kimdir?
Senaryo yazarı ve yönetmen. Bir sanat formu, kültür, zanaat ve değişim ajanı olarak gördüğü sinemaya tutkuyla bakıyor.
Babcock Üniversitesi, SAE Enstitüsü Londra, Londra Metropolitan Üniversitesi ve Durban Talents’tan mezun oldu. TV için talk şovlar, yetenek şovları, eğitsel/kurumsal videolar yaptı. The Station, Edge of Paradise, The Johnsons, Inspector K, Battleground, Ajoche ve Badt Guys gibi televizyon şovları için senaryolar yazdı.
Filmleri Afrika Uluslararası Film Festivali (AFRIFF), BFI Blackstar ve Cannes Short Film Corner gibi yerel ve uluslararası film festivallerinin resmi seçkisinde yer aldı.
Shadow & Act, TNS, The Spark, Native Magazine, Awotele, The Guardian’da film üzerine yazıları yayımlandı. Durban Uluslararası Film Festivali (DIFF) için film eleştirileri yazdı.
– Nollywood, sektörel boyut bakımından dünyada ikinci. Nijerya sinemasının Afrika’ya egemen olduğunu ve hatta Afrika kıtası adına konuştuğunu ve tüm kıtanın hikayelerini anlatmayı üstlendiğini söyleyebilir miyiz?
Nollywood Afrika’da popüler. Futbol yıldızları dışında, kıtadaki en tanınmış yüzler Nollywood’un ilk on yılı (1990-2000 arası dönemi kast ediyor – ZY) oyuncuları Nijerya’nın en büyük eğlence ihracatlarından biri.
Ancak Nollywood’un Afrika kıtası adına konuştuğunu söylemekte tereddüt ediyorum. Nollywood, kendi hikayelerimizi anlatmada bile zemine zar zor ulaştı. Bollywood’un Hindistan’ı temsil etmemesine benzer şekilde, Afrika’nın geri kalanını geçtim, Nollywood’da temsil edilmeyen Nijerya’nın büyük bir yüzdesi var. O nedenle henüz anlatacağımız bir sürü Nijerya hikayesi var.
Tür ve alt türler açısından hala tam olarak ortaya koymamız gerekenler var; Biyografi, Dönem Filmleri, Gerilim, Korku, Fantezi, Hiciv ve geçmişten günümüze edebiyat devlerimizden romanların uyarlanması.
Hikaye anlatma bağlamında da araştırmamız gereken çok şey var; “Bizler insan olarak kimiz, nereden geldik ve önümüzde ne var?”. Önümüzdeki on yılda ortaya çıkacak sinemacılar işte bunları belirleyecek.
– Nollywood’un ülkede (örneğin, ulusal birliği güçlendirmek vb.), Afrika kıtasında (örneğin kıtanın birliği, vb.) ve dünyadaki sosyolojik ve kültürel misyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Nollywood sosyolojik ve kültürel bir ajan olarak hizmet edebilir, ancak film üreticilerinin önemli bir bölümünü bu yöne yönlendirmek biraz zaman alacak. Şimdi Hollywood’a benzer biçimde, en sıcak trend ne ise ona atlayıp karı maksimize etmek var. Film yapımcıları yemek zorunda ve şu anda, kitleler büyük ölçüde gerçeklerden kaçmak (escapism) istiyor.
50’li ve 60’lı yıllarda bilinçli filmler yapan Nijeryalı sinemacılardan bir geçmişimiz olsa da, şu anki nesle ulaşamadı. Sinema tarihimizin büyük bölümü, 1. Nesil film yapımcılarından erken dönem ve şimdiki Nollywood film yapımcılarına geçmedi ve bence şimdi bunun bedelini ödüyoruz.
Ancak, farklı şeyler yapmaya ve Nijeryalılar olarak bizim için söyleyecek şeyleri olan filmlerle küresel bir etki yaratmaya kararlı olan genç sinemacılar var.
– Nollywood’un, özellikle 2000’li yıllardan beri profesyonellik anlamında büyük bir dönüşüm geçirdiğini görüyoruz. Tabii bunun öncesi de vardı. 1990’ların muhteşem doğrudan-video-filmleri dönemi, teknik olanaklar ve hikaye anlatımı olarak sona erdi diyebilir miyiz? Yenilikler ve süreklilikler neler?
Nollywood’un ilk on yılında, insanlar çeşitli kökenlerden geldi; Tiyatro, Radyo, Televizyon ama çok büyük bir kısmının TV ya da sinema eğitimi yoktu, sadece tutkuları vardı. Bu durum, filmlere yansıdı. Yapımların teknik kalitesi her zaman mükemmel değildi ve film yerine “pembe dizi”ye benziyorlardı. Ayrıca sinemasal anlatıya göre tasarlanmış olmadıkları için ekipman sınırlamaları vardı.
Ancak son on yılda film okuluna giden ve resmi eğitim alan yönetmenlerimiz ve sinematograflarımız mevcut. Teknik kalite iyileşti, bu yüzden hala uzun bir yol olsa da bir hayli yol kat ettik.
10 yıl öncesinde yoktu ama şimdi, Toronto Uluslararası Film Festivali(TIFF), BFI Film Festivali ve Durban Uluslararası Film Festivali’ne (DIFF) resmi seçimler olarak katılabilen Nijeryalı filmlerimiz var.
– Nollywood filmlerinin günümüzde tematik olarak kentlileştiğini ve derinleştiğini görüyoruz. Melodramlar hala vazgeçilmez elbette, ancak “korku ve sihir”in gündemden çıktığını söyleyebilir miyiz? Sizce “Yeni Dalga”nın temaları nereye evrilecek?
Büyü içeren filmler, sinema filmlerinde çok yaygın değil. Ancak yine de sinemaya gitmeyen kitlelerin izlediği doğrudan video pazarında varlığını sürdürüyor.
Yeni bir dalga ile ilgili olarak, henüz “taşma noktası”na noktasına ulaştığımızdan emin değilim, ulaştığımızı düşünmüştüm ama hala oraya doğru ilerliyoruz. Filmleri farklılıklar taşıyan sinemacılar ortaya çıkıyor ve bu iyi bir şey elbette. Bazıları dünya çapındaki film festivallerinde harika tepkiler alıyor ve uluslararası film atölyeleri için seçiliyorlar.
Gerçeküstü 16 (Surreal 16) , Dogma 95 ve “Fransız Yeni Dalgası”nın ideolojisinden etkilenen Nijeryalı sinemacıların bir kolektifi. Filmleri The Lost Okoroshi(2019) ve The Man Who Cuts Tattoos(2019), Toronto Uluslararası Film Festivali (TIFF) ve BFI Londra Film Festivali’nde “resmi seçim”e kaldılar ve oralarda dünya prömiyerlerini yaptılar.
Yani önümüzdeki on yıl içinde bir “Naija Yeni Dalgası”nın (“Naija” günlük dilde ve teklifsiz konuşmada “Nijeryalı” anlamına geliyor – ZY) ortaya çıktığını görebiliriz.
Olu Yomi Ososanya’nın çalışmalarından örneklerin yer aldığı video profili
– Diğer ülke sinema endüstrilerinden farklı olarak, Nijerya’da yapımcı, yönetmen ve oyuncu olarak güçlü bir kadın ağırlığı var. Bunun nedenleri neler?
Nollywood’un ana izleyici kitlesi her zaman kadınlar oldu. Erken dönemde VHS ve VCD’leri şimdi de kablo TV/video yayın abonelikleri ve sinema biletleri satın almada etkileri belirleyici.
Nijeryalı kadınların benimsemesi ve etkileri olmasaydı Nollywood, Afrika’da bugün olduğu kadar popüler olmazdı. Bu yüzden ağırlıklı olmaları doğal.
Sanırım sadece müşteri olmaktan bıktılar ve şekillendirici, sahiplenici, yaratıcı ve öncü olmaya karar verdiler.
Bugün sinema ve televizyonda en önemli karar verici ve nüfuz sahibi olanlar kadın. Televizyon kanalları; Africa Magic, ROK ve Ebony Life kadınların liderliği altında. İki büyük film festivali, Afrika Uluslararası Film Festivali (AFRIFF) ve Lights Camera Africa (LCA) kadınlar tarafından kuruldu ve yönetiliyor.
Son 10 yılın en iyi 10 gişe hasılatına sahip filmlerden birçoğu ve Nollywood’un ilk günlerinden beri en sevilen klasiklerden bazıları kadınlar tarafından yönetildi.
– Nollywood kendi içinde ve dünyada hak ettiği üst sınıra ulaştı mı? Nollywod’un telif hakkı sorunu sürekli olarak dile getirilen bir olgu. Sizce daha yapacak neler var?
Nollywood, olabileceği yere yakın bile değil, sektör için mümkün olanın sıfır noktasına ancak ulaşmış olabiliriz.
Nollywood, tüm Siyahilerin film yapımı ve Afrika’nın sinema sesi için bir Mekke olma potansiyeline sahip, ancak sadece niyet ve odaklanma ile oraya ulaşabiliriz.
İngiliz ve Avustralyalı aktör ve yönetmenlerin Hollywood’da çalışmaya gittiğini görüyorsunuz değil mi? Bu, gelecek yıllarda doğru yapıları kurar ve doğru kararları alırsak, Nollywood’un Afrikalı Amerikalı ve Afrikalı İngiliz aktörleri ve yönetmenleri cezbedebilecek, henüz kullanılmamış potansiyelidir.
Siyahiler tarafından ve Siyahi insanlar için en büyük film ve televizyon üreticisi olarak Nollywood’un olanakları sonsuz. Anlatıyı kontrol edebilir ve Hollywood’un ve diğer Afrikalı olmayanların ortaya koyduğu, Afrika hakkında birçok basmakalıp ve olumsuz arketipleri sona erdirebiliriz.
Film ve televizyon yapımcılığına giren gençlere yönelik kitlesel örgün eğitime hala ihtiyaç var, çünkü birçok insan hala kendi kendini eğitiyor. Diğer bazıları da acemi olarak başlıyor, tecrübeyle öğreniyorlar. Filmlerimizin dil ve kültürel engelleri aşabilmesi ve küreselleşebilmesi için “film dili”ni benimsemeye de gereksinimi var. Eğer sinemalarımız Hollywood ve Bollywood filmlerini gösterime sokarlarsa, gelecekte filmlerimizin dünya çapında ticari olarak yayılmaması için bir neden göremiyorum.
Telif hakkı sorunuyla ilgili olarak, fikri mülkiyet, yasalar ve bunlara değer vermek bir eğitim meselesi. Ayrıca telif hakkı ihlali / hırsızlığı konusunda daha güçlü yasal işlemlere başvurmak bir gereklilik. Çok sayıda insan ağır para cezaları ödediğinde veya telif hakkı hırsızlığı için hapse girdiğinde, korsancılığın ev-dükkan soygunculuğu veya beyaz yakalı suçtan farklı olmadığını belirten güçlü bir mesaj verilecektir.