Banker faciaları, Jet Fadıl, İhlaszedeler, Çiftlik Bank, Thodex ve tüm diğerleri yakın Türkiye tarihinin parçaları halinde. “Bu adamlar nasıl bu kadar insanı kandırabiliyor” diye düşünüyoruz ve durum değişmiyor, yenileri üstüne yenileri geliyor. Ama bu sadece bizim başımıza gelmiyor.

Netflix’de yeni bir belgesel serisi (docuseries) var; Wanna Marchi. Serinin kısa bir tanıtım parçasını (fragman) yazının altında görüyorsunuz. Yazının girişinden de anlayacağınız üzere Wanna bir çeşit dolandırıcı ve bu sefer İtalya’dan. Zamanında İtalya medyası onu ‘tele-alışveriş kraliçesi’ olarak tanımlamış.

Bugün hayatta ve 80 yaşında olan, Wanna 4 bölümlük seride kendisini gayet açıklıkla anlatıyor. Başlıktaki cümle de 3.bölümün en sonunda ettiği kendi sözleri. Çok çarpıcı ve dolandırıcıların kafa yapısını gösterdiği için başlığa aldım.

Dolandırıcılığı Zamanla Gelişmiş

Seride 40 yaşlarındayken TV’dan satış yapmaya başlayan Wanna’nın adım adım dolandırıcılığa geçişini görüyoruz. Benim ilgimi çeken 4 nokta oldu, birisi insanların hakaret eden birinden 20 yıl alışveriş yapması, diğeri insanların son derece aptalca hikayeleri yutmaları/kanmaları, ama ilginç bir husus, Wanna’nın “satışta veri kullanmak” ve “çağrı merkezi kurmak” gibi öncü satış yöntemlerine ilk dikkat edenlerden olması ve sonuncusu da Wanna’nın dolandırıcılığa geçişteki “kadın” yönü oldu. Bunlarla ilgili düşüncelerimi anlatmadan önce kısaca olayı özetleyelim.

Wanna Marchi, zengin olduğu söylenen kocasına rağmen parasız olduğu için çalışıyor. Tesadüfler sonucu 1970’lerin sonunda televizyonda –o zaman İtalya’da çok yaygınmış– satış yapmaya –doğal olarak– kozmetik ile başlıyor. 2000’lerin başlarına kadar geçen sürede bu satışın kademe kademe çeşitlendiğini görüyoruz. Daha sonra bir kahinimsi ile birlikte ruhsal ürünler satıyor ve sonlarda dolandırıcılığa iyice bulaştığını anlıyoruz.

Bunu yaparken kızının da işin içine girdiğini —muhtemelen de kendisinin de seride ifade ettiği üzere yeni satışları yönlendirdiğini— ve annesine nazaran daha da ruhsuz olduğunu görüyoruz.

Neredeyse 20 yıl satış yaptıktan sonra (kızı 5+ yıl) 2006’da ikisi de dolandırıcılıktan 9 yıl hapis ve 2 milyon euronun üstünde tazminata mahkum oluyorlar. 6 yıl sonra 2012’de iyi halden serbest kalıyorlar.

İnsanlar Hakaret Edenleri mi Dinliyor?

Dikkat ettiğim noktalardan birisi, Wanna’nın TV’daki tarzı tamamen hakarete ve bağırıp,  çağırmaya  dayalı olması. Müşterilerin vücutlarına vs sözlü saldırıyor. Mesela “koca g..” ve “sen komşunu da mı yedin?” gibi cümleler kuruyor. Mikronize karahindiba ve yosun özlerinden yapılmış zayıflama ürünlerini almayı reddeden izleyicilere ise, çılgınca el kol hareketleri ile daha büyük hakaretler ediyor.

Sadece TV’dakilere değil, sokakta gördüğü insanlara da bulaşıyor. Görünüşlerini ve saç bakımlarını eleştirip, sorunu çözmek için onları kendi dükkanına davet ediyor.

Seride o zamanki kimi gerçek TV sahneleri yer alıyor. Bunlarda hayli agresif bir kadın görüntüsü var. Kızının katıldığı zamanlar daha da tuhaf. Gülünecek ve sorgulanacak manzaralar gibi duruyor ama anlaşılan çok sayıda ciddiye alan ve alışveriş eden varmış ve neredeyse 20 yıl sürmüş. Aşağıda 1989’da İtalyan müzik listelerine giren, Wanna Marchi’nin The Pommodores grubuyla yaptığı “Kabul Ediyor musun? ” single’ını dinleyebilirsiniz. İçinde geçen “Kabul Ediyor musun (D’Accardo?)” ifadesi ve bağırış, çağırışlar Wanna’nın sembolleri arasında. 

Sömürülecek Gerzekler mi?

Bu inanılmaz tarzını önceleri şişmanlara krem satarak sürdürürken, ileriki yıllarda daha tuhaf şeyler satmaya başlıyor.  Mesela belli bir ücret ödeyenlere kazanacak loto numaralarını, yanında bir tuzla beraber gönderiyor. Numaralar tutmayıp, kişi arayınca “tuz eridi mi?” diye soruyor. Tabii ki erimeyen bir tuz bu ve dolayısıyla Wanna’nın ekibi, “nazar var, bu nazarı kaldırmak lazım” diyerek yeni bir para istiyor. Bu işi 5-6 yıl filan sürdürdüğü için inananılır gibi değil. Wanna başlıktaki ifadeyi 3.bölümün sonunda söylüyor.

Verileri ve Çağrı Merkezi Kullanmış

Bana ilginç gelen başka bir taraf, zamanına göre öncü yaklaşımı oldu. Başka TV satıcıları da var ve hepsi de erkek ama Wanna onlardan daha başarılı. Neden biliyor musunuz?

Wanna’nın TV satışlarına yönelik olarak bir çağrı merkezi kurduğu ve çalışanları da eğittiği görülüyor. Öyle ki, bu çalışanlar, alışveriş edenleri sürekli arayarak ilişkinin kesilmemesini sağlıyorlar. Sonrasında da bu çağrı merkezinin kendilerinden 20 yıl içinde alışveriş edenlerin kayıtlarını tarayarak, hedef kitleler belirlediği yani bir nevi “big data analizi” yaptığı anlaşılıyor.

Mesela yaşlı kadınları hedeflemişler ve onlara tümörleri ve diğer hastalıkları tedavi ettiklerini iddia ederek ürünler satmaya uğraşmışlar. Daha da ileri gidip gerek kandırmaca, gerek ise tehditlerle bu kadınları dolandırmışlar.

Mali müfettişler, Manchi, Nobile ve kahin Nascimento’nun 300 binden fazla müşteriyi dolandırdığını ve beş yılda 33 milyon Euro’dan fazla para kazandığını tespit etti. Üçlü Ocak 2002’de tutuklandı ve dolandırıcılıkla suçlandı. O yılın Mart ayında cezaevinden serbest bırakıldılar ve yargılanmayı beklerken ev hapsine mahkum edildiler. Duruşma Mayıs 2004’te başladı ve 2006’da hapis cezası ile kurbanlara geri ödeme (2+ milyon Euro) cezası aldılar.

Kadınlar Kendi Yolunu Bulmaya Çalışıyor

Bu noktada başka bir şey dikkatimi çekti. Aynı dönemin erkek TV satıcılarına da söz veriyorlar ve her birisi Wanna için hınç dolu sözler söylüyor.

10 çocuklu bir çiftçi ailenin çocuğu olarak hayata başlayan Marchi makyaj işlerinde çalışırken, 1961’de zengin bir ailenin oğlu olan Raimondo Nobile ile evlenmiş ve 2 çocukları olmuş. Wanna satışçı olan eşinin eve para getirmemesi ve sevgilileri nedeniyle çocuklarına bakmak için kendisinin para kazanmaya çalıştığını anlatıyor. Zaten hikaye buradan sonra doğuyor.

Dolayısıyla sonrasında dolandırıcılık açgözlülüğe girse de, başlangıçta çok zeki ve yetenekli bir kadının kendine yer bulma çabasını seyrettiğim düşüncesindeyim. Yaptığı işten ve başarı kazanmış olmaktan çok zevk almış olmalı. Yoksul bir çiftçi ailesinin kızı olan Wanna sadece ilkokul mezunu ama –dolandırıcılık bir yana– yaptıklarına bakıldığında, keşke eğitimli olsaymış diye düşündüm. Muhtemelen –cahil cesareti olmadığında hukuki sınırlar içinde kalan– çok başarılı bir satış yöneticisi olurdu.

Dünya kadınları ikinci sınıfa iterken, onların yeteneklerini ve bilgilerini görmezden geliyor. Wanna Marchi, için kısa bir araştırma yaparken, bir kaynakta “sınırsız bir tayfun” ifadesi gördüm. Netflix’te yayınlanan Wanna Marchi’yi anlatan belgesel dizisinin yazarı Alessandro Garramone, çekimler için şunu söyledi :

“Kameralar kapalıyken, o sakin bir kadın. Çok daha alçak konuşuyor, çok az küfür söylüyor. Bu, onu özel olarak gördüğünüz gibi aşağı yukarı sizin gibi olan kızının aksine, yalnızca videoda olduğunu bildiğinde açılır. Ancak, onu çok kibar buldum. Ve bunu kavga etmemize rağmen söylüyorum”

Bazı Notlar

Duruşma sırasında Mali Polisi, Wanna Marchi ve kızı Stefania Nobile’nin toplam kazancının 63 milyar liret (2000 yılı $’ı ile takriben 3 milyar $) olduğunu tahmin etti.

2017’de kızıyla birlikte Bari’deki Volta enstitüsünde satıcılar için bir eğitim kursu yapması istendi. Ardından gelen tartışmalar enstitünün geri adım atmasına neden oldu. Ayrıca Netflix serisinin ardından bir kitap  planlandığı kaydediliyor. 

Serinin son bölümünde Wanna kendisine sorulan “dolandırıcı mısınız?” cümlesine cevaben “herkes dolandırıcı, siz de şu anda bu diziyi çekerken beni dolandırıyorsunuz” gibi bir ifade kullanıyor. Yani muhtemelen yaptıklarına –eğitimsiz her beynin yaptığı gibi– bir bahane yaratıyor. Dolandırılma sonucunda hayatları mahvolan bazı insanların mahkemedeki ifadelerini de dinlediği halde, kendisini suçlu görmüyor.

Sadece kızından özür diliyor. Dizide bu kızın hayli insafsız ve ölçüsüz olduğu görülüyor. 

Güzel bir belgesel seri.  İnsana bir sürü şeyi aynı anda düşündürüyor. Dolandırıcılıklara içeriden bir pencere açıyor.