Bong Joon-Ho’yu Türkiye’de Snowpiecer (2013), Okja (2017) ve Gwoemul (2006)  filmleriyle tanıyoruz. Altın Palmiye kazanan son filmi Parazit (2019), Kore toplumu üzerinden oldukça başarılı Konfüçyen ahlâk ve kapitalizm eleştirisi. Bilindiği üzere, Konfüçyen ahlâka temellenen ataerkil Kore ailesi ve toplum yapısı eğitim durumu, toplumsal köken, ekonomik sermaye, meslek  ve toplumsal mevki gibi farklı sermaye sahipliğine göre bireye toplum içinde değer ve yer biçer. Toplumsal cinsiyetler ve sınıflar arası güç farkları Konfüçyanizmin çağdaş Kore toplumunda hala süre giden kalıtlarıdır. Günümüzde, genç işsizliği ve intiharı rakamlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Güney Kore’de, sınıflar arası  hareketliliğin olanaklılığı kısıtlıdır: Ya Seul National, Yonsei gibi iyi bir Üniversite’den diplomanız olmalı, ya da ailenizin iyi bir ekonomik-sosyal sermayesi. Ivy lig üniversitelerinden diplomanız yoksa, İngilizce konuşamıyorsanız, iyi bir şirkette kalıcı iş sahibi olmanız oldukça zordur. Belki de bu nedenle Kore’de K-pop seçmelerine ve şöhret olmaya bu kadar yoğun ilgi vardır? Koreli gençler, ilkokuldan üniversite son sınıfa değin yoğun etüd çalışmalarına katılmak ve dershanelere ekstra eğitim için gitmek zorundalar, Konfüçyen kapitalizmde varolabilmek için. Konfüçyen kapitalizm, pazar ekonomisini ve ekonomik sistemin kendisine ahlaki anlamlarla yükler: Yao Souchou’a göre, “Konfüçyen kapitalizmin ideali, eşitsizliğin olduğu bütün durumlarda yöneticiyle, işçi, devletle vatandaş, satıcıyla müşteri arasında “iki tarafında menfaatine olan bir durum” yaratmaktır” (2007:49). Böylece Konfüçyen kapitalizm ideal toplum ve ilişkiler mitini yaratır.

Bong’un filmi de, sınıf ilişkilerinin oldukça katı bir şekilde kurulduğu Kore toplumunda, yoksul bir ailenin çeşitli hilekarlıklarla varsıl bir aileye yaklaşmasının öyküsünü komediden gerilime uzanan türlerarası bir kurgu ile işliyor. Film, bir ritim[1] ve mekan oyunu. Özellikle, yoksul ve varsıl ailenin evleri, evlerin içindeki mekanlar her iki aile arasındaki sınıfsal farkı, güç ilişkisini somutlayacak şekilde kullanılmakta:yoksul ailenin bodrum kattaki evine karşı varsıl ailenin bahçeli ve iki katlı villası. Varsıl ailenin de mahzeni var evinde, ancak villanın mahzenine de inmek-çıkmak, toplumsal hiyerarşinin altındakilerin işi… Dolayısı ile, bodrum katlarına, mahzenlere, yerin altındakilere  bir küf ve nem kokusu sinmiştir. Varsıl aile yoksul aile ile her karşılaşmasında bu kokuyu duyumsar ve karşısındakilere de anımsatır. Görünüşte Konfüçyen ahlâk ve kapitalist düzen sınıflar arası ilişkide uyum ve kabulleniş yaratmıştır. Bu nedenle, yoksul aile sınıflarının görünmez kokusuna yönelik eleştirilere sabır gösterir. Üstelik yoksul Kim ailesi bireyleri yaşadıkları yeni “evin/bedenin”in ayrıcalıklarını yitirmemek için başladıkları oyuna devam etmek zorundadır. Ancak, bir kere üstlerine sinen “sınıflarının” o görünmez ve silinmez kokusunu silmek olanaksızdır. Hele de, aynı sınıftan bireylerin mevzi savaşı için birbirlerine karşı öldüresiye verdikleri mevzi savaşı, ayrımı derinleştirmekten öteye gitmeyecektir.  Bodrumda başlayan komedi anlatısı,  mahzende sonlanan bir gerilime doğru bilinçli bir şekilde evrilir. Anlatıda yoksunlar arasında dayanışmanın bir zemini kurulmazken; sonunda yoksun Ki-woo’nun geçici süreliğine yerleştiği “bedeni” ve onun simgelediği dünyayı sahiplendiği bir düşü kurarken görüyoruz. Bu nedenle filmin adının “Parazit” olması, sınıf, yabancılaşma ilişkisine yaptığı diyalektik referans nedeniyle anlamlı. Yao, Marx’dan aktararak, “İnsan nesnel dünyada sadece düşünme eylemiyle değil, bütün duyumlarıyla tasdik edilir. Duyumların meydana gelişi, günümüze dek bütün dünya tarihinin işidir” (Marx, 1972:140-1’den aktaran Yao, 2007:43) demektedir.

Kore’de yoksulların sınıf eşitsizliğini aşmaları değil, tam tersine Konfüçyen ahlâkın dayatmalarını ve değerler inşaasını benimsemeleri gerekmekte. Böylece gerçek parazit,  ezilenlerin üzerinden kokusuz yaşam sürenler olduğunu gösteriyor anlatı. Her ne kadar bu anlatı da varsıl ama ama naive olsalar da. Kim ailesi aslında bu anlatıda Konfüçyen ahlâkı ters yüz ederken, evin/bedenin emektar hizmetkarı ve onun mahzende yaşayan eşi ile geçici “bedenlerini sahiplenme” üzerine verdikleri mücadele ile bu farklı rol performanslarını kaybediyorlar.  Varsıllığın dünyasına iliştirilmiş yaşamak, Kim ailesi için bir plan haline geldikçe, sınıf kokusu onların peşindeki bir hayalete/ize dönüşüyor.

Yao, Souchou (2007). Konfüçyen Kapitalizm. Ankara:Küre Yayınları.

[1] Filmin ritimi ile ilgili yönetmen şu açıklamayı yapmaktadır: https://www.imdb.com/list/ls090647824/videoplayer/vi598130457?ref_=tt_tiff_par_vod_i_1