“Hepimiz ilahi bir planın parçalarıyız. Hepimiz birbirimizin devamıyız.”

Baştan uyarmakta fayda var. Bu yazı Atiye’deki oyunculukları, özellikle Beren Saat’in ‘başarısız’ oyunculuğunu ya da dizide ‘sadece’ kadınlar üzerinden medyada yer alan abartılı sevişme sahnelerini konu almayacak. Bunlar yerine Atiye’yi semboller üzerinden okumaya çalışacak ve Atiye’yi dünyayı kurtaracak, dünyanın sırrını çözecek bir kahraman olarak anlatmak yerine kendini özgürleştiren, ruhundaki gücün farkına varan bir kadın figürü olarak anlatmaya çalışacağım. Bir başka uyarı da bu yazıda bol miktarla spoiler bulunmaktadır.

Her şeyden önce ben de çoğu izleyici gibi Atiye’yi tek bir günde bitirerek, hem de yılbaşı gecesinde, gözlerimi bir hayli yordum. Ancak üzerine yapılan tartışmalara; yazılara, tweetlere, ekşi’deki entry’lere baktığımda aslında pek de buralardaki görüşlere katılmadığımı fark ettim.  Bu nedenle diziyi tekrar açıp tüm sahnelere feminist bir kadın gözüyle bakmaya başladım; ama bu yazıda feminist metodolojiyi kullandığımı iddia etmeyeceğim. Şimdi asıl anlatmak istediğimizi anlatmaya başlayalım.

Dizi bugünlerde her yerde karşımıza çıkıyor; kampüslerde reklam panolarında youtube’daki video aralarındaki reklamlarda, sosyal medyanın her mecrasında. Dizinin oyuncu kadrosu neredeyse tüm Türkiye’nin sevdiği oyunculardan oluşuyor. Özellikle uzun bir dönem setlere ara veren Beren Saat’in bir internet platformu dizisiyle dönüşü hayranlarını pek mutlu etti ama bir saniye konumuz oyuncular değil. Dizinin konusu bohem bir ressamın kişisel yolculuğunda kendini bulması ve kendini özgürleştirmesi ancak bunu Anadolu’nun tarihi ile, dünyanın ilk tapınağı özelliğini elinde bulunduran Göbeklitepe aracılığıyla yapıyor. Dizi çokça mistik öğe, gizem, sembol içermekte. Dizinin konusunun merkezini Göbeklitepe kaplamasına rağmen 90’ların ortalarında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından keşfedilmesine rağmen senaristler onu anmayı tercih etmemiş.

Dizinin uyarlandığı kitap olan Dünyanın Uyanışı’nın yazarı Şengül Boybaş verdiği bir röportajda kitapta  Türk mitolojisine dikkat çekmek istediğine ve bu mitlerinde dizide sahnelenmesinden dolayı amacına ulaştığını söylese de dizide gördüğümüz semboller ve mitler şamanizm ve paganizm inançlarından izler taşımakta. Yazarın bu açıklamasını, Türklerin de tarihin bir döneminde bu inançlara mensup olması ile okumak gerek. Diziyi sembollerin üzerinden okumaya başlarken, ilk sembol elbette Göbeklitepe’de Erhan’ın keşfettiği ancak Atiye’nin çocukluğundan beri rüyasında gördüğü ve yıllardır çizdiği sembol olacak zaten bu sembolden başka da birşey çizmiyor dizi boyunca. Bu sembol sonsuzluğu temsil ederken, geleceğe de işaret ediyor. Ancak bu sembolün başka anlamları da var. Bu sembol Kelt mitolojisinde gücü ve dönüşümü temsil ediyor. Sonsuzluk evreni içerisinde bir döngüyü ifade eden bu sembol, dizinin sonunda bir sarmala dönüşüyor ve bu sarmalı Atiye’nin anneannesi Zöhre’nin ona verdiği kolyenin içerisinde görüyoruz. Atiye sembolün ortasında yer alan kapı benzeri işaretten çıkarak özgürleşiyor. Ben bu özgürleşmeyi, güçlenen ve özgürleşen bir kadın hikayesi olarak okumayı tercih ediyorum.

Atiye’nin annesinin anneannesinde almayı istemediği bu güç armağanı Atiye’yi buluyor. Atiye’nin anlamı dizinin İngilizceye çevrildiği gibi The Gift. Atiye’nin gücü ona ailesindeki kadınlardan geçiyor. Ancak Atiye’nin bu gücü keşfetmesi için önce hayatındaki ona iktidar uygulayan erkeklerden kurtulması ve özgürleşmesi, yeniden doğması gerekiyor ve bu yeniden doğuş anneannesiyle birlikte gittiği Nemrut Dağı’nın zirvesinde gerçekleşiyor. Atiye’nin anneannesi Zöhre dizideki bilgeliği temsil ediyor elbet, bazı özellikleriyle tanrıça İştar’a benzerken, bazı özellikleriyle Minerva’ya benzemekte. Tanrıça İştar Akad mitolojisinde aşkı ve cinselliği temsil etmesinin yanında, Venüs gezegenini de temsil ediyor. Bereket, aşk ve savaş tarıçası olan İştar’ın batı dillerindeki anlamı ise yıldız. Bu yıldızı dizi boyunca birçok yerde görüyoruz. Ancak Zöhre, Atiye’nin annesine göre bir cadı ve insanlara, sevdiklerine sadece zarar veriyor. Zöhre yüzünden babası öldürülüyor ve kardeşi yakılıyor. Atiye’ni teyzesinin yakılma sahnesi Orta Çağdaki cadı avlarına,yakılmalarına ne kadar da benzer. Güçlü ve kudretli olan kadınlar, erk tarafından cezalandırılıyor ve yok ediliyor. Tıpkı Serdar’ın Atiye’ye kontrol altında tutmaya çalışması gibi. Nemrut’u zirvesinde dizinin başında Atiyenin mağarada keşfettiği ve peşinden gittiği yıldızlı kız yeniden karşımıza çıkıyor ve onu Nemrut’un için çekiyor. Atiye’nin kendini bulması ve özgürleşmesi asıl burada gerçekleşiyor. Ozan ile düğününden kaçarak Nemrut’a giden Atiye mağaranın içinde Ozan ile olan ilk birlikteliğini yani Ozan’ın ona tecavüz edişini hatırlıyor. Belleğinin geriye ittiği bu anları yeniden yaşaması onun Ozan’a karşı olan duygularını netleştiriyor ve Ozan’ı hayatından çıkararak ondan kurtuluyor.

Atiye’nin mağarada karşısına çıkan bir diğer kadın ise Animus. Animus, Jung öğretisinde bilinçaltındaki feminen ve maskülen arketipleri temsil ediyor. Anima erkek bilinçaltındaki feminen içsel kişiliğe işaret ederken, animus kadındaki maskülen içsel kişiliğe işaret ediyor. Animus’un kadınlara erkeksi özellikler vermek ve kadınların erkeklerle olan ilişkisine yön vermek gibi güçleri vardır. Atiye de bu mağarada Amimus’u yol göstericiliği sayesinde hayatındaki erkekleri sorguluyor ve fikrimce burada  en önemlisi Erhan onu kurtarmaya çalışırken Atiye’nin mağaradan cenin pozisyonunda yükselmesi ve topraktan yeniden doğmasıdır. Bu Atiye’nin yeni hayatının ilk anları, yeniden doğuşudur. Tıpkı Zöhre’nin gücünü Atiye’ye armağan edip güneşin doğuşuyla, başka bir gün başlarken, başka bir evrene yol alması gibi, çünkü Pagan inancında varlıklar yok olmazlar, yeni bir formla evrene geri dönerler, bu bir nevi reenkarnasyondur. Herhangi bir varlığın görevini tamamlamadan başka bir evrene gitmesi mümkün değildir. Zöhre de bu dünyada görevini tamamlamış ve Atiye’ye görev verip öteki evrene yol almıştır. Belki de dizinin ikinci sezonunda Zöhre’yi başka bir formda yeniden görebiliriz.

Dizide daha pek çok sembol bulunmakta, kimisinin mitolojiye, kimisinin dinlere, kimisinin de Pagan inancına, cadılığa referans verdiği düşünülmekte ama bana göre oyunculuğu, sahneleri ve efektleri tartışılırken bize anlatmak istedikleriyle de Atiye’yi tartışmak gerek. Atiye bize bir diğer Türk yapımı Netflix dizisi olan Hakan Muhafız ‘daki Hakan gibi bir kurtarıcı, kahraman olarak sunulmuyor. Önce kendini kurtaran, özgürleştiren bir kadının hayatını sunuyor. Belki bu nedenle Muhafız’da bir erkek başrol seçilirken, Atiye’de kadın başrol seçiliyor. Atiye geleceği temsil ediyor ve geleceği kurmak için önce kendi geçmişinden kurtulması gerekiyor. Geçmişin karanlık sırlarını çözmesi gerekiyor. Sen kimsin Atiye’nin cevabı belki de kendisini patriyarkaya karşı özgürleştiren tüm kadınlardır.