Merhabalar sayın okuyucular,
Nasılsınız? İyisinizdir umarım. Şu anki belirsizlik gerçekten yoruyor ve pandemi dönemi bütün hayatları altüst etti. İnsanlar vakitlerinin büyük bir kısmını evinde geçiriyor. Dışarı çıktıklarında ise maske ve mesafe zorunluluğundan dolayı insanlar eski ilişkilerinde değiller. Bu durum rahatsız edici olsa da alınacak önlemler ve aşı sayesinde bir gün düzeleceğini biliyoruz. Bu düzelmeye kadar hepimiz kendi çapımızda dizi-film izliyoruz, kitap okuyoruz, insanlarla eski samimi ortamı kurmuyoruz kısacası bireyselleşiyoruz. Ben de bu zaman içerisinde izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum: Fauda
Fauda dizisi, yaratıcılarının Lior Raz ve Avi Issacharoff olduğu İsrail yapımı Netflix dizisidir. Dizi 2015 yılında yayın hayatına girmiş ve 2020 yılında final yapmıştır. Dizinin konusu şöyle: Doron Kabilio adlı bir İsrail ajanı iki sene önce Abu Ahmad adlı bir Hamas’lı bir teroristi öldürdükten sonra ailesiyle normal hayat yaşamaya başlar. Bir süre sonra eski patronu olan Moreno, Abu Ahmad’ın hala yaşadığını, bunun için ondan tekrar göreve dönmesini ister. Sonuç olarak Doron eski görevine döner ve dizi bundan sonra yaşanacak konuları ele alır.
Dizi, Filistin’in yaşantısını başarıyla aktarmıştır: İnsanların geçimlerini sağlamak adına zorlu koşullara uyum sağlaması, aile gibi yapıların birbirine bağlılığı fakat birbirlerine düşmelerinin de kolay olduğu bir yaşantıdan söz ediyoruz. Filistin halkının çoğunluğu Hamas’a üye olmasa bile İsrail’in operasyon yaptığını gördüklerinde operasyon yapılan kişiyi korumak adına yardım ediyorlar. İkinci sezonda Al-Makdasi, Doron ve ekibinden kaçarken bir çocuğun onu bodruma saklamasını söyleyebiliriz. Halk, İsrail ajanlarını fark ettiğinde onlara taş atması, linç etmeleri bunlardan bazılarıdır. Her ne kadar iş birliği olsa da fikir çatışmaları ve aile bağlılığından dolayı planları sekteye uğruyor ve kurtuluyorlarsa şans eseri kurtuluyorlar.
Birinci sezonda Abu Ahmad’ın dizide ilk bölümünde öldürülen kardeşinin intikamını almaya çalışmasıyla Hamas’ın yetkin kişisi olan Abu Samara’yla ters düşmesi gibi. Ve bu insanların kendi hedefleri uğrunda canlarını vermek konusunda en ufak tereddütleri bile olmuyor. Ayrıca sadece bununla değil, hedefleri konusunda sadece kendi canlarını vermek konusuda tereddüt değil, ailesinin canını vermekten de çekinmiyorlar. Abu Ahmad’ın takas sırasında kızını esir alan Doron’u öldürmek için kızının ölmesini göze alması gibi.
Ancak durum her zaman böyle değil, dirençlerini kaybedip bildiklerini anlatıyorlar. Bu kişiler fark edilirse, her kim olursa olsun öldürmekten çekinmiyorlar. İhanet katı bir şekilde cezalandırılıyor. Kısacası Filistin ve Hamas’ı başarılı bir şekilde yansıtmışlardır ve elbette şunu unutmamak gerekir ki dizi İsrail odaklı olduğu için propaganda kaçınılmazdır.
Şimdi gelelim İsrail’e; dizi İsrail odaklı olsa bile kendi taraflarına eleştirel yaklaşıyor. Gazze’deki Bashar’ı geri getirmek adına ailesinin evini patlatan Komutan Gabi ve ekibinden birisi kaçırıldığı için deliye dönen Doron’un Abu Ahmad’ın kızını kaçırması buna örnektir. Hamas ve diğer örgütler ne kadar kendilerinden ödün vermiyorlarsa İsrail de istediğini alana kadar acımasız oluyor. Gabi’nin Samir’e bilgi almak için yaptığı zaafı olan bir yerden psikolojik baskı yapması. Ama her zaman bu tür baskılar olmuyor, istedikleri bilgiyi vermeleri karşılığında vaatlerde bulunulması, Gabi’nin Abu Ahmad’ın karısına bildiklerini anlatması halinde onu ve çocuklarına Almanya’ya göndereceğini söylemesi buna örnektir.
Her ne kadar tam olmasa da dizinin konusu ve taraflar hakkında bilgiler verdim. Son olarak bahsedeceğim şey diziyi nasıl işledikleridir: dizi normal bir aksiyon filmi gibi ilerliyor, kritik olayları çok farklı bir şekilde bağlamıyorlar. Diziye eklenen gereksiz sahneler, insan ilişkilerindeki yüzeysellik ve en önemlisi karakterlerin büyük çoğunluğunun silik olması sanki normal bir figüranmış gibi oraya konulması sinir bozucu. Dizinin başrol Doron’da sürekli kendini tekrar eden, gelişmeyen, klişe olan aşk hayatı; rakip karakterlerin de önemsizliği ve önemli gördüğüm karakterlerin harcanması göze çarpıyor. Tek sevdiğim karakter Gabi’dir, diziyi bir nebze ilerleten o; sakinliği, zekası ve bazen duygularının ön plana çıkması bunu sağlıyor ama yine de yeterli değil.
Böyle yüzeyselliklerin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta bu bir sinema ve sinema bir sanattır. Ticari kaygılar öne geçerse yapılan şey sanat olur mu? Bence olmaz. Ama şurası bir gerçek: Dizi gerçekten konuyu güzel işlemiş, bu tür şeylere rağmen seyirciye aktarmak istediğini başarıyla aktarıyor. Eğer siz de izlemek isterseniz tavsiye ediyorum. Bir sonraki yazıya kadar kendinize iyi bakın, eleştirilerinizi bekliyorum :)