Türk TV dizilerinin “dışarıdaki” yansımalarına “dışarıdan gözler”in yorumlarını aktardığımız serimiz sürüyor. Konuğumuz bu kez, tüm Latin Amerika’da etkin olan TV ve medya endüstrisi grubu TodoTVMedia’nın Basılı Yayınlar Genel Yayın Yönetmeni Sebastián Amoroso. Amoroso’ya göre diziler, “kültür, bilgi, düşünce biçimleri ve dünyayı anlama araçlarının ihracatçıları”.
Sebastián Amoroso Kimdir?
Sebastián Amoroso Pereira (Montevideo, Uruguay, 1976) gazeteci, editör ve yapımcıdır. Uruguay İletişim ve Enformasyon Üniversitesi’nde okudu. TV ve medya endüstrisinde uzmanlaşmış uluslararası medya platformu TodoTVMedia’da 14 yıldır çalışıyor. Burada dergilerin yayınlarını denetlemekte, ABD’deki Natpe Miami ve LA Screenings, Cannes-Fransa’daki Mipcom gibi önemli endüstri etkinliklerini de kapsayacak şekilde uluslararası yapımların üretimi, dağıtımı ve geliştirilmesini yönetmektedir.
-Kişisel bir soruyla başlamak istiyorum. Sadece Türk dizilerini izleyen biri olsaydınız Türkiye’yi ve Türk kültürünü nasıl tanımlardınız?
Türk kurgu dizilerine dayanan Türk kültürünü anlatmak, Latin Amerika’da yayılan dramaları, özellikle de kendi ülkemde (Uruguay) izlediğim Türk dramalarını anlatmak zorunda kalsaydım, dürüst olmalıyım, bu dizilerin biraz muhafazakar olduğunu söylerdim. Muhafazakar kültür, ataerkil toplum, güçlü bir dini (zaman zaman Ortodoks) unsurla birlikte aile içindeki kadının, kız çocuğun veya sevgilinin genel olarak aileye ve topluma tabi olduğu bir yer derdim Türkiye için. Sorunun özünü anlıyorum, ancak bu “fikrin”, belli bir hiperrealist öznellik inşasının yapılarını vurgulamanın yanı sıra, klişelerin altını çizen bu tür kurgu yapısını oluşturan unsurlara dayandığını söylemek isterim. Benzer bir şey Latin Amerikan “telenovela”larında da var. Günün sonunda, ikisi de sadece kurgu.
– Latin Amerika halkının Türk dizilerini sevmesinin ana nedenleri nelerdir? Türkiye ile Latin Amerika arasında hikaye anlatıcılığındaki benzerlikler, biçimler, sosyolojik yapıya aşinalık (büyük şehirlere göç, banliyöler, daha parlak bir yaşam arzusu vs.)? Ya da diğer başka faktörler?
Tüm bu faktörlerin, Türk dramalarının Latin Amerika izleyicileri tarafından bu kadar kucaklanmasının birer nedeni olduğunu düşünüyorum. Her iki kültür arasında bağlantı kuran bazı sosyo-kültürel yönler var. Latin Amerika’nın tek bir homojen kültürü temsil etmediğini, tek bir dilin paylaşılmasına rağmen birbirinden çok farklı 18 ülke olduğunu anlamak gerekir. Türk dramaları, bölgenin amiral gemisi janrı (tür-genre) olan Latin Amerika telenovelasına benziyor. Bu bakımdan, belirli anlatı yapılarını ve görsel-işitsel dilleri paylaşan her iki kültür arasındaki benzerlikler çok açık. Oyuncu seçimleri de dikkat edilmesi gereken bir husus. Latin Amerika ve Türk aktörler/aktrisler arasındaki aşinalıklar, Türk dramalarını Latin Amerika’daki izleyicilere “tanıdık” hale getiriyor. Öyküler açısından, Türk dramalarının Latin Amerikan telenovelasına yakın biçimde, ebedi ikiliklere (dikotomi) dayandığını belirtmeye değer: erkek ve kadın, iyi ve kötü, güç ve boyun eğme … Yapım kalitesi, ayrıca dikkat çekici. Türk kurgu dizileri harika bir teknik düzeye sahip.
– Türkiye’nin Latin Amerika’ya yaptığı dizi ihracatının “geçici bir dalga” olduğunu düşünüyor musunuz? Stil ve tematik olarak benzer TV dizilerinin ihraç edilmesi devamlılık sağlar mı?
Bu fenomenin başında geçici bir şey olduğu düşünülebilirdi. Fakat gerçek şu ki, “fenomen” Latin Amerika’daki hemen hemen tüm sınırları aşan gerçek bir “patlamaya” dönüştü. Latin Amerika endüstrisinde olan, özellikle bölgenin yayın TV ağları için satın alma ve programlamadan sorumlu “büyük oyuncular”la olan sürekli diyaloğuma dayanarak Türk dramasının kendi başına bir tür olarak görüldüğünü ve genişlemesinin sınırsız olduğunu söyleyebilirim. Günümüzde, Latin Amerika’daki bazı ülkelerde (bu bölgede Türk drama eğiliminin öncüsü Şili’dir) 1001 Gece gibi dizilerin yeniden yayımları bile rating rekoru kırılmasına neden oluyor.
– TV dizisi ihracatı “kültür ihracatı”na ne gibi somut katkılar yapabilir? ”Kültürel ihracatı“ sadece ”bu ülkelerden daha fazla turist çekmek” olarak görmek yeterli mi? TV dizilerinin ”kültürlerin kaynaşması“ ve hatta ”kültürel diplomasi”üzerinde de bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
“Kültürel makine”lerin bir parçası olarak televizyonun yukarıda belirtilen her şeyi ve daha fazlasını temsil ettiğine inanıyorum. Diziler kültür, bilgi, düşünce biçimleri ve dünyayı anlama araçlarının ihracatçıları olabilir. TV dizileri, bir coğrafyanın belirli bir zamandaki hikaye ve karakterlerinin, çeşitli duygularının yoğunlaştığı kültürel ifadelerdir. Onlar hem güzel hem de çok güzel olmayanlar için katalizörlerdir. Gerçek şu ki, en azından Latin Amerika’da, diziler izleyicileri kültürel ürünü yaratan ülkeye götürürler. Ve kültürler arasında birleşmeler kuruldu bile. Bu arada, ben şahsen bilmiyorum ama ülkemde bebeklerin Onur ismini (1001 Gece dizisinde Halit Ergenç’in canlandırdığı baş karakterin adı-ZY) aldığından eminim.