Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi S. Zeynep Varlı Gürer, Türk TV dizilerinin yurtdışındaki serüveniyle ilgili yaptığımız söyleşileri anlatı ve kültür, kültürel etkileşim ve kültür ihracatı boyutlarıyla analiz ederek bizlere rehber olacak bir perspektif çizdi.
Dr. Öğr. Üyesi Saadet Zeynep Varlı Gürer Kimdir?
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkan Yardımcısı.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden mezun oldu. Kocaeli Üniversitesi’nden “Türk Reklamlarında Marka İmajı ve Gençler Üzerine Bir Değerlendirme” teziyle Yüksek Lisans, İstanbul Üniversitesi’nden ise “Cumhuriyet Türkiye’sinde Siyasal İktidarların Benimsedikleri Giyim Tarzları ile İdeolojileri Arasındaki İlişkisellik ve Siyasal İçerikli Giyim Kodları Arayışı” teziyle Doktora derecesi aldı.
“Giyimin Dili-Siyasal İletişimde Giyim Kodlarının Rolü” isimli kitabı 2015 yılında Volga Yayıncılık’tan çıkmıştır.
Varlı Gürer’in çalışma alanları şunlardır: İletişim Çalışmaları, Görsel İletişim

– Cassam Looch dünyadaki, Corina Chirileasa Romanya’daki, Sebastian Amoroso ve Assoc. Prof. Dr. Lorena Antezana Barrios ise Latin Amerika’daki trendi aktarıp; Türk dizi ihracatının kültürel boyutlarını açıkladılar. Romanya’daki kültürel etkileşimi ortak tarih, yakın coğrafya ve kültür üzerinden anlayabiliyoruz. Fakat Latin Amerika ile bu yakınlıklar yok. S. Amoroso (“telenovela” ile Türk dizilerinin) anlatı yapılarındaki benzerlikleri (dikotomiler vb.) öne çıkarıyor. Sizce Türk dizileri “kültürel zemin” olarak neyi/neleri yakaladı da bu kadar “satıyor”? 

Belki de şuradan başlamak doğru olabilir, insanlığın ortak ürünleri olan mitler, destanlar ve masallar anlatı şeması olarak birbirine benzemektedir. Tabii ki içinden çıktığı kültüre göre değişimler (coğrafya, karakterler vb.) gösterse de aslında temel yapı aynıdır. Bunu ortak bilincin yansıması olarak düşünmek doğru olur.  Dolayısı ile Propp’un “Masalın Biçimbilimi” çalışmasında Rus masallarını inceleyerek ortaya koyduğu işlevler hemen hemen her anlatıda kendini bulmaktadır. Dolayısı ile dizilerde de temel yapı kahraman/ların bir konu bağlamında çıktığı yolculuğu ve çektiği zorlukları anlatmaktadır. Ayrışma, kültürel değerler, karakterlerin görünümleri, çekilen mekanlar ve konu bazında olmaktadır.

Türkiye’de televizyonun hayatımıza yeni yeni girdiği günlerde de biz “Brezilya” dizileri ile yaşıyorduk. Türk dizilerinin son zamanlarda gelmiş olduğu bu noktayı belki konu, oyunculuk, mekan seçimindeki çeşitliliğe bağlamak olabilir. Artık oyuncunun sadece yakışıklı ya da güzel olması değil rolünü iyi oynayarak karakteri karşı tarafa iyi yansıtması da aranmaktadır.

Genç Türk izleyicileri üzerine yapmış olduğumuz küçük ölçekli bir ankette de bunun ortaya çıktığını belirtmek faydalı olacaktır. Sadece zengin kız fakir oğlan hikayelerinden çok daha zengin içerikli ve temalı dizileri görmekteyiz kanallarda. Ayrıca dijital platformların hayatımıza girmesiyle farklı yapımları izleyen Türk dizi seyircisinin beğeni çıtasının yükseldiğini dolayısı ile ortaya konan işlerde kalitenin de doğru orantılı olarak artığını belirtmek faydalı olacaktır.

Bir diğer husus da kültürümüzde aileye ve geleneklerimize verdiğimiz önemin de diziler de işleniyor olması. Toplumların yavaş yavaş unuttuğu kültürel değerler, tarihi yaşanmışlıklar, kişisel ilişkilerin yakınlığı ile arkadaşlık ve aile bağları da dizilerimizi takip eden diğer ülkelerdeki izleyicilerin aradığı ve izlemekten keyif aldığı unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

– Her üç kişi de “Sadece Türk TV dizilerini izleyen biri olsaydınız Türkiye ve Türk kültürünü nasıl tanımlardınız?” sorumuza “bölünmüşlük, muhafazakarlık, ataerkillik vb.” benzeri yanıtlar verdiler. Sayılan özellikler Türkiye-Balkanlar ve Latin Amerika’yı da içine alan bir “alt-evrensel”liğe mi işaret ediyor sizce? “Alt-evrensellik” ve devamı olarak Türk dizi ihracatı ne kadar geçici?

Aslında tüm dünyanın giderek muhafazakarlaşmakta olduğunu belirtmek gerek. Aynı zamanda ülkelerin milliyetçi politikalara da daha fazla ağırlık verdiğini söylemek mümkün. Erkek egemen söylem ve dolayısı ile stereotipleşme tüm dünyada tartışılan bir konudur. Avrupa ve Amerikan yapımı dizilerde eşcinsel birliktelikler gösterilirken biz de eşcinsel karakterlere henüz dizilerde yer verilmemektedir. Aslında sizin karakterlerinize ve dizilerde ortaya koyduğunuz söyleminize aşina olan alt-evrensel dediğiniz kitleyi yakalamak belki bu bağlamda kolaylaşmaktadır.

Ama aynı zamanda biliyoruz ki küreselleşme, yerelleşmeye olan ilgiyi de arttırdı. Yerel kimliklere ve geleneklere olan merak diziler aracılığı ile karşılanır oldu. Yakın zamanda Latin Amerikayı dolaşan arkadaşlarımın en sık karşılaştığı sorular Türk dizileri üzerine olmuş. O kültürü tanıyan arkadaşlarım ilginin bu kadar yoğun olmasının sebeplerinden birini sıcak ve samimi olan insan ilişkilerin benzerliğine ve aile bağlarındaki yakınlığa bağladılar.

Dolayısı ile insanlığın ortak bilincine ait unsurları taşıyan anlatımlar kolay izleyici bulmaktadır. Ama sorunuza gelecek olursak her toplumun bir doyma noktası vardır. Bunu sadece Türk dizileri için söylemek doğru olmaz. Konuların farklılığı, içtenliği ve işleniş şeklindeki zanaat izleyicinin uzun süre ilgisini canlı tutabilmektedir. Tabi teknolojiyi ve onun içeriğe olan etkileşimini de göz önünde bulundurmakta yarar vardır. İnternet ve dijital yayıncılık ile Amerikan egemenliğindeki dizi piyasasında Türk, İspanyol, Alman ve İngiliz yapımları da gerekli popülerliği elde etmiştir.

– Katılımcılara sorduğum soruyu size de sorsam: TV dizisi ihracatı “kültür ihracatı”na ne gibi somut katkılar yapabilir? ”Kültürel ihracatı“ sadece ”bu ülkelerden daha fazla turist çekmek” olarak görmek yeterli mi? TV dizilerinin ”kültürlerin kaynaşması“ ve hatta ”kültürel diplomasi”üzerinde de bir etkisi olduğunu/olabileceğini düşünüyor musunuz?

Diziler, televizyon çağının modern mitleridir. Dolayısı ile her bir dizi içinden çıktığı toplumun gelenek-görenek ve kültürüne özgü çok ciddi bir veri bankasıdır. Dizilere bakarak o toplumda kadına, erkeğe, çocuğa, yaşlıya, suça ve suçluya vb. bakış açısını anlamak mümkündür. Kurgusal anlatı yapısı bile olsa diziler içinden çıktığı toplumun değerleri ile harmanlanmaktadır.

Yaşam tarzının diziler aracılığı ile aktarılması çoğu zaman Ortadoğu ülkesi olarak algılanan ülkemizin tanıtımı açısından en önemli avantajdır. Farklı bir kıtada yer alan ve aramızda kilometrelerce mesafe olan ülkelerin Türkiye ile ilgili imgesi çok uzun yıllardır çeşitli politik faaliyetlerle başarılamayan şekilde diziler aracılığı ile değişmiş olmaktadır. Sadece dizi değil, kültür ihracatı da yaptığımızı söylemek mümkündür.