1976’da Adana’da dünyaya geldi. 2018 yazında “Düşüş Öyküleri” isimli öykü kitabı çıkardı. Halen kısa film yazıp çekmekte, müzik klipleri kurgulamakta ve İstanbul’da bir lisede matematik öğretmenliği yapmaktadır.
Filmografi:
Yük – The Burden( senaryo – yönetmen-kurgu 2013)
Düşler ve Düşüşler – Dreams and Falls (senaryo-yönetmen-2013)
Necati – Necati (senaryo- yapımcı-kurgu 2013)
Boş Köy – Desolate (senaryo-2014)
Sıradaki (senaryo-yönetmen-kurgu 2014)
İzdüşüm -Projection (senaryo-yapımcı-kurgu 2014)
Sürgün (senaryo-yapımcı-kurgu 2015)
Modem (senaryo-yapımcı-kurgu 2015)
Uçurtma (yapımcı-kurgu 2015)
Üç (senaryo-yapımcı-kurgu 2016)
Ufak Bir Operasyon (görüntü yönetmeni – yapımcı- kurgu 2016)
Kudüs Göz Bebeğim (senaryo-yapımcı-kurgu 2018)
Mesel (senaryo – yapımcı – kurgu 2018)
Senin Bir Ailen Var (senaryo-yönetmen-yapımcı-kurgu 2019)
Özel Söyleşi
– Kendinizi kısa filmciliğin içinde nasıl buldunuz? Bu hayaliniz miydi yoksa hayat mı sizi sürükledi?
Ben aslında bir lisede matematik öğretmeniyim fakat sinema çocukluğumdan beri hayatımın içinde önemli bir yere sahip. Hatırlarım çocukken babamın dükkanı Adana’da bir pasaj içindeydi ve pasajın üst katında bir sinema vardı. Babam ya da ağabeyim elimden tutar ve beni sinemaya ücretsiz götürürdü. Büyük beyaz perdede filmleri izlemeyi çok severdim. Daha sonraları kendi kendime videolar çekip kurgusunu yapmaya başladım. Yaklaşık 9 yıl önce İstanbul’a tayinim çıkınca da sinema eğitimini almanın vakti geldi diye düşünüp kısa bir senaryo yazma ve yönetmenlik eğitimi aldım. Sonrasında da kısa filmler yazıp çekmeye başladım. Öğrendiklerimi de öğrencilerimle paylaşıp onlarla da birlikte filmler çektik. Aslında “Sürgün” filmimiz öğrencilerimle yaptığım bir proje ürünü.
– Filminizle vermek istediğiniz mesaj neydi? Bu mesajın yerine ulaştığını düşünüyor musunuz?
Bir kısa film senaryo yarışması yapılıyordu ve teması “Öğretmen”di. Ben de iki senaryoyla katıldım o yarışmaya. Daha sonra yarışmada finalist olamayınca kendi imkanlarımızla çekelim dedik öğrenciler ve idareyle çalışmaya giriştik. Okul idaresi çok önemli bu konuda çünkü filmimize finans desteğini verdiler. Filmde sıkıntıları olan bir rehber öğretmeni anlatmaya çalıştık. Rehber öğretmenleri öğrencinin sorunları için çalışmaya gayret eder. “Peki ya bu öğretmenin de kendi halledemediği sorunları varsa?” diye düşündük. Öğretmenin kendini ve mesleğini idare etme sürecinden bahsettik biraz. Ben düşündüğümüz şeyi ortaya çıkardık kanaatindeyim.
– Filminizin yapım aşamasından bahseder misiniz? Karşılaştığınız zorluklar oldu mu?
Ekip öğrencilerimden oluştuğu için onlara işin teknik kısımlarını anlatmakla vakit harcadım daha çok. Çünkü merak ediyorlardı aynı zamanda, bir film nasıl çekilir diye. Ben de senaryodan kurguya her noktada yanımda olmalarını istedim. Kemik ana kadro vardı. Tabi bize yardımcı olan önemli isimler de vardı. Profesyonel bir oyuncu arkadaşımla çalışma imkanımız oldu. kamera arkasında da işini iyi bilen birkaç kişilik ekip de vardı tabi. Çekimlerimiz iki gün sürdü. Sadece mezarlık sahnesinde izin almakta ve bazı (kamera karşısına yeni geçen) öğrencilerin oyunculuklarıyla alakalı biraz zorlandık diye hatırlıyorum. Onun dışında her şey çok koordineli ilerledi.
– Filminizde ”tam anlamıyla hayal ettiğim gibi bir sahne” dediğiniz yahut “favori sahnem” diyebileceğiniz sahne hangisi?
Filmde öğretmenin kendi yalnızlığını görebilmemiz için boş bir konferans odası sahnesi vardı. Öğretmenin yanında kendisi gibi solmuş, kağıttan bir yapma çiçeğin durduğu sahne vardır. Etrafına bakar ve kimseyi göremez. Sinematografik olarak öğretmenin ruh halini anlayabileceğimiz bir sahnedir o. Severim.
– Türkiye’de kısa filmciliğe gereken değerin verildiğini düşünüyor musunuz? Neler yapılmalı?
Türkiye’de kısa filmciliğe gereken önem olması gereken şekilde verilmiyor elbette ama her yıl çok daha iyi işlerin olacağına da inandırıyor. En azından “Kısa Film Yönetmenleri Derneği” adı altında bir STK var. Ben de üyelerinden biriyim. Kısa film adına yanlışların düzeltilmesini sağlamış ve sağlayacak, kısa filmin gerekli hak ettiği değeri kazanmasına büyük katkı sunacağı ümidindeyim.
-Kısa filme merak duyan ve hatta çekmek isteyenlere ne gibi önerileriniz olurdu?
Kısa metraj filmin matematiği uzun metrajlı filmlerden farklıdır. Hatta bu anlamda kısa filmin dar bir zamanda etkiyi verebilmesi onu biraz daha zorlu ve önemsenmesi gereken bir iş haline getiriyor diye düşünüyorum. İnsanlar bolca kısa film izlesinler, öykü okusunlar. Kısa zamanda uzun etkiyi verebilmenin büyüsünü yaşamak tatminkar bir his sağlıyor çünkü. Kısa film çekmek isteyenlerin pahalı ekipman takıntısı olmasın çünkü kısa film cep telefonuyla bile çekilebilir (tabi filmin yapısı ve sahnenin ruhu önemli burada). İyi kısa filmler izlesinler ve dünyada ve Türkiye’de nasıl işler yapılıyor takip etsinler. Bolca okuyup bolca film çeksinler ve yaptıklarını izlesinler. Böylece nerede hata yaptıklarını görebilecekler.