Abdurrahman Demir Kimdir?

Konya Ereğli’de doğan Abdurrahman Demir, ilk ve orta öğrenimini Ereğli’de tamamladı. 2015 yılında “Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım” bölümünü kazandı. Öğrenim hayatında Gümüşhane Film Atölyesi (GÜFA) bünyesinde çekilen bir çok kurmaca ve belgesel türündeki filmlerde görüntü yönetmenliği, yardımcı yönetmen ve yönetmenlik görevlerini üstlendi. Yönetmenliğini yaptığı “Kırmızı” belgesel film ile toplamda 10 ödül alarak 2017 yılının en çok ödül alan kısa belgesel filmi oldu. Halen belgesel film çekimlerinde aktif olarak görev almaktadır.

Özel Söyleşi

Kendinizi kısa filmciliğin içinde nasıl buldunuz? Bu hayaliniz miydi yoksa hayat mı sizi sürükledi?

Okuduğum bölüm sinemayla çok alakalı bir bölüm değildi. Daha öncesinde de sinemayla alakalı bir girişimim olmamıştı. Bir çok genç gibi benim kafamda da hangi bölümü okuyacağım ve hangi mesleği yapmak isteyeceğime dair belirsizlikler vardı. Kader beni Gümüşhane Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım okumaya götürdü. Fakat bölümü ve yapabileceklerimi tanımaya başladıkça okuduğum bölümü sevmeye başladım.  Okulun bana kattığı bir çok şey var.  Bir bilgi donanımının yanında olgunluk ve tecrübe kattı diyebilirim. Belgesel sinema ile tanışmama bu okul vesile oldu. Okulun Gümüşhane’de olması ise  bu alanda kendimi geliştirme olanağımı artırdı. Çünkü şehir küçük ve sosyal aktivite olanağı kısıtlı olması benim belgesel sinemaya odaklanmamı sağladı. Tabi okulun bana kattığı bu bir çok şeyin gerçekleşmesinde okula başlamam ile hayatıma giren Burak Türten hocamın katkı payı yüksektir. Bu yüzden okulun bana kattığı önemli  kişilerin başında da Burak Hocam gelir. Sinema ile onun sayesinde tanıştık. Öğrencilere öncülük eden birsinin olması çok önemli bence.  Bu konuda kendimi şanslı hissettiğimi söyleyebilirim.

Filminizle vermek istediği mesaj neydi? Bu mesajın yerine ulaştığını düşünüyor musunuz?

Ekip olarak toplumun sorunlarını kendimize dert edinmiş bir ekibiz. Toplumun sorunlarını, sadece sorunu yaşayanlar değil de bu sorunu biz sinemacıların ve bu hikayeleri sinema yoluyla kendilerine ulaştırdığımız diğer tüm insanlığın sorunu haline getirmeyi amaçladık. Bu şekilde sorunların çözümü kolaylaşacak ve ön yargının kalktığı, yardımlaşmanın arttığı güzel bir dünya oluşturma düşüncesindeydik.

Kırmızı Belgeseli’nde de filmin ana karakteri  olan Sultan Teyze hakkında, gerek giyiminden gerek yüzüne yaptığı makyajdan dolayı kendisine ön yargıyla yaklaşıldığını hissetmiştim. Bu yüzden filmde vermek istediğimiz mesaj ve bizim ulaşmak istediğimiz amaç  onun gerçek hikayesini anlatarak bu ön yargıların kalkarak yerini sevgi ve saygıya bırakmasıydı. Çekim öncesinde ve çekim aşamasındaki gözlemlerimde Sultan Teyze ile çok fazla muhabbet edilmediğini ama uzaktan uzağa garipseyerek bakıldığını gözlemlemiştim. Nitekim film yayınlandıktan sonra bunların değiştiğini ve  amacımıza ulaştığımızı bizzat gördüm. Film yayınlandıktan sonra Sultan Teyze’yi ziyarete gittiğimde birilerinin sürekli onunla sohbet etmeye çalıştığına, sarılarak fotoğraf çektirdiklerine şahit oldum. Bunlarla birlikte sosyal medyadan aldığım bir çok yorum ve mesajda amacımıza ulaştığımızın bir başka kanıtı. Bu bizi çok mutlu etti ve kısa filmi daha çok sevmeme vesile oldu.

Filminizin yapım aşamasından bahseder misiniz? Karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Çekimde zorlandığımız bir çok şey vardı. Bunların başında soğuk hava koşulları ve yoğun kar yağışıydı. Fakat karın olması bizim istediğimiz bir şeydi. Kırmızı ve beyazın zıtlaşmasını istedik. Bu şekilde daha sinematografik görüntüler yakalayabileceğimizi düşündük. Bunun dışında belgesel filmler doğal hikayeler ve karakterler olduğu için kaçırdığımız bir anı tekrar çekme olanağımız olmuyordu. Kimi zaman çevredeki insanlarında çekimi zorlaştırdığı oluyordu. Zorluk saymakla bitmez ama son olarak röportaj çekimi diyebilirim. Bizim bildiğimiz cevapları karakterimizin ağzından tekrar duyabilmek ve izleyiciye aktarabilmek için onu bir takım soru teknikleriyle yönlendirmemiz gerekiyordu. Cevabını tam olarak alamadığım bir soruyu 7-8 farklı şekilde tekrar sorduğumu biliyorum. Kırmızı’nın çekim süreci 1 hafta kurgu süreci ise yaklaşık 23 günümüzü aldı.

Filminizde ”tam anlamıyla hayal ettiğim gibi bir sahne” dediğiniz yahut “favori sahnem” diyebileceğiniz sahne hangisi?

Filmin son sahnesi, final sahnesi diyebilirim. Sultan Teyze bir gününü bitirmiş hava kararmaya yakın evine doğru gidiyor. O sahneye kadar zaten Sultan Teyze hakkında bir çok şeyi öğrenmişiz ve sıra son söylediklerine gelmiş. Son sahnede söyledikleri beni röportaj yaparken de çok etkilemişti.

Türkiye’de kısa filmciliğe gereken değerin verildiğini düşünüyor musunuz? Neler yapılmalı?

Açıkçası gereken değerin verildiğini düşünmüyorum. Değer verdiğini hissettiğim bazı festivaller var fakat bunun sayısı gerçekten çok az. Türkiye’de kısa  filme sadece manevi olarak değer veriliyor diyebilirim aslında. Bu nasıl oluyor. Bir film yapıyoruz. Hikayesi, mesajı vs.  güzel bir film yapıyoruz diyelim. Haliyle insanlar beğeniyor. “Tebrik ederim çok güzel bir filmdi” demenin ötesine çok fazla geçilmiyor. Tabi ki bunlarda çok önemli, motive eden çok güzel şeyler. Fakat kısa filmciler de bu filmleri oluşturmak için belli bir zorluğun altına girerek filmlerini oluşturmaya çalışan kişiler. Çoğunluğu imkansızlıklar içinde filmlerini oluşturmaya çalışıyorlar. Kolay sponsor, yapımcı bulamıyorlar. Bu şartlar,  kısa film üretenin film üretim sürecinin devamını iyice zora sokmakta. Bazı festivaller güzel maddi ödüllerde vermekte ancak bunlar çok az sayıda. Ayrıca festivaller genelde ilk 3’e ödül verir. Bu ödüller kaç kısa filmciye yardımcı olabilecek, orası da var.

Bence bir şeyler olabilmesi için kısa film alanının da uzun metraj sektörü gibi sektörleşmesi gerek. Yani uzun metrajda olduğu gibi kısa filmciler, filmlerini insanların izleyebileceği bir platforma satabileceği bir ortamın olması gerekir. Bu iş üzerinden yeterli para kazanan bir kişi bir sonraki projeleri içinde daha cesaretli, daha özenli olacaktır diye düşünüyorum.

Kısa filme merak duyan ve hatta çekmek isteyenlere ne gibi önerileriniz olurdu?

Film çekmek için  teknik alt yapı, kamera ile iç içe olmak ve filmi ilk önce kafada çekebilmek temel unsurlar olarak gösterebiliriz. Önemli başka bir şey ise film ekibi filmi çekmeden önce detaylı bir şekilde ön araştırma yapması gerekir. Film haline getireceği konuyu iyi bilmeli ve ana karakterlerle görüşüp analiz yapmalıdır. Bunların yanında kişinin sorumluluğunun bilincinde olması gerekir. Bu yüzden filmi çekmek için kuracağın ekipte filmin konusu veya senaryosu kadar önemlidir. Başarıya ulaşmaları için sabırlı ve üretimin devamlı olması gerekir. Ve bir çok kişinin bildiği söz olan şu husus unutulmamalıdır;  başlamak için mükemmel olmak gerekmez fakat mükemmel olmak için başlamak zorundayız. Bundan dolayı başlamayı ertelememiz gerekir. Bir şeyleri öğrendikten sonra çekim yapmak yerine çekerek öğrenmeye çalışmalarını öneririm.

Çevrimiçi Gösterim