Barbarossa Çıkarması ile Sovyetler’e büyük bir darbe vuran Hitler, Moskova önlerine kadar gelmişti. Fanatiklerine verdiği “Moskova’da yürüyüş” sözünü gerçekleştirmek üzereydi. Sovyet askerleri saldırı yerine savunma yapıp savaşı kışa kadar uzatmak niyetindelerdi. Böylelikle avantajı kendi lehlerine çevirmek istiyorlardı. Tecrübeyle sabitti, Napolyon bile dayanamamıştı Rus kışına.
Buna sinirlenen Hitler, Stalin’e karşı kişisel bir savaşa girdi ve ismini ondan alan Stalingrad şehrine saldırma emrini verdi. Tabi bu saldırı emrini verirken “Stalin’den iğreniyorum, onun şehrine saldıralım” demedi. “Ordumuzun petrole ve ham maddeye ihtiyacı var, Kafkasya’ya girmeliyiz” diyerek bu fikri ortaya attı.
Stalingrad’ı her iki ordu da simge olarak görüyordu. Kızıl Ordu, Yoldaş Stalin’i (Kapıdaki Düşman filminde Stalin’den böyle söz ediliyor) savunmak için her şeyi yapıyordu. Burası Stalin’in doğduğu şehirdi, Almanların burayı alarak büyük bir propaganda aracı haline dönüştürmesine izin veremezlerdi. Ve Stalin kesinlikle sivillerin şehirden tahliye edilmesine karşıydı. Savaşın sonunda milyonu bulan bir kayıp yaşandı.
Bu önemli savaşı gerçek hikayelere dayanarak Almanların gözünden gören Stalingrad ve Rusların gözünden gören Kapıdaki Düşman filmleri bu büyük kıyımı konu edinir.
Ural dağlarından gelen büyükbabası tarafından yetiştirilmiş, daha 5 yaşında Rus kışının en sert yaşandığı coğrafyada kurt avlayan Vasili Vaytsev, Stalingrad mücadelesinin simgesi haline gelir. Kapıdaki Düşman filmi de bu hikaye üzerine yoğunlaşır. Komiser Danilov, başarısız olduğu gerekçesiyle görevinden alınan generalin yerine atanan Nikita Kruşçev’e “askerlerimize ‘ya Alman kurşunu ya Rus kurşunu’ diyoruz, ikisi arasında bir seçim yapmalarını istiyoruz. Bunun yerine ordu gazetesinde kahramanlık hikayeleri anlatıp insanları zafere inandırmalı, onları savaşmaları konusunda cesaretlendirmeliyiz” der. Fikri beğenen Kruşçev, Danilov’u görevlendirir. Daha önce hayatını kurtaran Vasili Vaytsev’in kahramanlıklarını büyük bir ustalıkla kaleme alıp ününün tüm ülkede yayılmasını sağlar.
Bir ayakkabı boyacısı olan Sacha’nın evinde tanıştıkları ve savaştan önce Moskova Üniversitesi’nde Alman Edebiyatı öğrencisi olan Tanya’nın Vasili’yle aşk yaşaması, Danilov’un Tanya’ya karşı bazı duygular hissetmesi, Tanya’nın Danilov’la ilgilenmemesinden dolayı bu iyi ikilinin araları bozulur. O sırada Ruslara moral veren, her gün düzenli olarak Nazi subayı öldüren Vasili’nin ünü Almanya’ya kadar ulaşmıştır. Vasili için Wehrmacht’ın en iyi keskin nişancısı Erwin König, Stalingrad’a doğru yola çıkar.
Danilov, Erwin König’in ayakkabılarını boyayan Sacha’ya, savaşı Almanların kazanmasını istiyormuş gibi davranıp Erwin’le yakınlaşma kurmasını, sonrasında Vasili’nin kendi evlerinde kaldığını, eve nasıl girip nasıl çıktığı bilgilerini vermesini söyleyerek Erwin’i tuzağa düşürmeyi amaçlar. Sacha’ya iki defa Vasili’yi nerede bekleyeceğini söyleyen Erwin, bahsettiği yere gittiğinde Vasili’nin kendisini beklediğini görünce Sacha’nın kendisini kandırdığını anlar ve onu bir direğe asarak pusuya yatar. Sacha’nın cansız bedenini direkte sallanırken gören Danilov “her şeyin sorumlusu benim” der. Vasili’nin kurşunun nereden geldiğini tespit edip Erwin’i öldürebilmesi için kendini Nazi keskin nişancısı Erwin’e göstererek öldürtür.
Tam da düşündüğü gibi olur. “Vasili’yi vurdum, görev tamamlandı” düşüncesiyle gizlendiği yerden çıkan Erwin biraz ilerledikten sonra Vasili’nin kendisine nişan aldığını görür ve ÇATTT ! “Kapıdaki Düşman” Erwin König, ava giderken avlanmıştır. Alman 6. Ordu Komutanı, Erwin König’in Vasili olayını kişiselleştirdiğini sezip kendisinden tüm madalyalarını önceki gece almıştır. Vasili tarafından öldürülen birinin böyle önemli bir rütbede bu kadar madalyaya sahip olması Ruslar için moral, Almanlar için utanç olacaktı çünkü.
Kapıdaki Düşman filmine konu olan Vasili, Lenin Onur Madalyası almaya hak kazanıp sonrasında Sovyetler Birliği Kahramanlık rütbesine yükselmiştir. Tüfeği hala Stalingrad tarih müzesinde sergileniyor ve Nazi Almanyasına karşı kazanılan zaferin sembolleri arasında gösteriliyor.
Alttaki fotoğraf ise Stalingrad filminden. Günler sonra Stalingrad şehrinde -40’larda savaşacak olan askerler sahilde güneşleniyor. Yer İtalya.
Stalingrad’a gideceklerinden habersiz İtalya’da güneşin tadını çıkararak İngilizlerin Nil nehrine yaklaşmalarını engelleyen Nazi askerlerinin keyfi yerinde. Ama Hitler hiç yapmaması gereken bir şey yaptı: Stalingrad’a saldırdı ve şimdi çok sayıda askere ihtiyacı var.
Hitler, “Bizden bu kadar Mussolini, İngilizlerle sen ilgileneceksin. Çünkü benim sanayimi geliştirmem için ham maddeye ve tanklarımı ilerletmek için de petrole ihtiyacım var. Ben Kafkasya’ya açılacağım. İlk hedefim Stalingrad. Kal sağlıcakla” diyerek İtalya’daki Nazi ordusunu tahliye etti. Kuzey Afrika’nın sıcak çöllerinde askerlik yapmış yüzbinlerce askerini Rusya’ya sürdü. Sıcak iklimden çıkıp aniden Rus kışının ortasına düşen Almanlar neye uğradıklarına şaşırdılar.
Stalingrad’a iner inmez gözlerine kestirdikleri harabeye dönmüş bir binayı ele geçirip karargah yapmak için çatışırken çok sayıda asker kaybeden Almanlar, aldıkları bazı kararlarda Hitler’in emri ve vicdanları arasında kalacaklardı. Askerler yemek ve giyecek istedikçe Alman Hava Kuvvetleri Luftwaffe tarafından gökyüzünden üstün hizmet madalyaları, cesaret madalyaları yağmaya devam etti.
Bir süre sonra askerler savaşmayı bırakıp sadece hayatta kalmaya çalışırlar bu yüzden sadece Rus askerleri değil kendi ordularında da canlarına kasteden kişileri öldürmeye başlarlar.Komutanlarını da.
Savaşın süresinin uzaması ve soğuk Rus günleri Almanların direncini kırdıktan sonra 6. Orduda bulunan yaklaşık 90 bin Nazi askeri, kurtarılamayacağını anlayıp silah bırakarak teslim olmaya karar verirler. Silah zoruyla yakın arkadaşlarını herkesten önce tedavi ettirmek isteyen bir grup asker de ceza olarak verilen angarya işlerden usanıp firar ederler. Bunlar da Sibirya’ya kaçarken donarak ölürler.
Stalingrad filminin sonunda ekranda beliren yazı savaşın yarattığı büyük kıyımı gözler önüne serer: Stalingrad savaşında yaklaşık 700.000’i Rus olmak üzere 1 milyondan fazla Alman, Rumen, Macar, Hırvat, İtalyan, Avusturyalı donarak ve savaşarak öldü. Almanların kesin yenilgisinden sonra 91 bin Alman askeri tutsak alındı. Bunların sadece 6 bin tanesi yıllar sonra Almanya’ya dönebildi.
Savaş sadece kaybetmektir.