Yakup Tekintangaç Kimdir?
1980 Ağrı doğumlu. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kimya Bölümü’nden mezun olup Tıp Fakültesi Biyofizik Ana Bilim Dalında yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünü 2016’da başarı ile bitirdi. İki dönem SEN-DER’de senaryo eğitimi aldı. Mezopotamya Sinema Kollektifi’nde dört yıl sinema çalışmalarına katıldı. Son çektiği kısa film olan “Azad” ile ulusal ve uluslararası festivallerde birçok ödül aldı. Halen MEB’de Kimya Öğretmenliği yapmaktadır.
FİLMOGRAFİ
2015- “Azad” Kısa Filmi Senarist ve Yönetmeni.
2014- “Polistan” Kısa Filmi Senarist ve Yönetmeni.
2013-“Qapsûl” Kısa Filmi Senarist ve Yönetmeni.ÖDÜLLER
Azad – 2015
44. Avusturya Festival Of Nations Kısa Film Festivali, “En İyi Yönetmen”, 2016
15. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, Türkiye’den Kısalar İzleyici Ödülleri, Birincilik Ödülü. 2016
71. Yunus Nadi Ödülleri En İyi Kısa Film Ödülü. 2016
8. Sinepark Kısa Film Festivali, Alabora Kategorisi, En İyi Film Ödülü. 2015
1. Tarlabaşı Toplum Merkezi Kısa Film Yarışması, Brincilik Ödülü. 2016
4. Altın Çınar Film Festivali, Ulusal Kurmaca Dalı, İkincilik Ödülü. 2016
5. Atıf Yılmaz Kısa Film Yarışması, Kurmaca Dalı, Birincilik Ödülü. 2016
8. Sinepark Kısa Film Festivali, (K. Ramazan Yüksel) En İyi Kurgu Ödülü. 2015
6. Yılmaz Güney Kürt Film Festivali, Kısa Film Yarışması, Üçüncülük Ödülü. 2015
13. Marmara İletişim Kısa Film Yarışması, (M. Cavit Ak) En iyi Oyuncu Ödülü. 20111.
Boston Türk Belgesel ve Kısa Film Yarışması, Kısa Film Dalı, Jüri Özel Ödülü. 2016Kapsül (2013)
Batman Yılmaz Güney Film Festivali “En iyi kısa film öyküsü” ödülü/2011
Geven öyküsü İstanbul Yılmaz Güney Kültür Sanat Festivali’nde “Özendirme Ödülü”/2012
Özel Söyleşi
Kendinizi kısa filmciliğin içinde nasıl buldunuz? Bu hayaliniz miydi yoksa hayat mı sizi sürükledi?
Kısa filmden ziyade sinemanın içinde nasıl buldum dersem; önceleri işin izleyici kısmındaydım. Daha sonra filmleri izledikçe işin mutfağında olmayı arzuladım. Hem kameranın arkasında olup bitenleri merak ediyordum hem de hikaye kurma konusunda çok istekliydim. Sırf bunun için İstanbul’a taşındım. İlk işim senaryo ve farklı sinema atölyelerine katılmak oldu. Bu şekilde başladı hikayem.
Filminizle vermek istediği mesaj neydi? Bu mesajın yerine ulaştığını düşünüyor musunuz?
Aslında öyle bir mesaj kaygım olmadı ya da o şekilde düşünmüyorum yazarken. Tabii ki öykü kurarken bir temanız oluyor bu tema sizin yolunuzu bulmanızı ve o yoldan sapmamanızı sağlıyor. Ben başta sadece bir çocuğun dört duvar arasındaki sıkışmışlığına, sevdiği enstrümanı (erbane) çalamamasına odaklandım.
Sonra da ortaya bir resim çıktı. Bu resim de bize; özgürlüğün sınırlarını bir başkası belirleyemez, insan iradesi kendisine çizilen sınırları her koşulda aşabilecek güçtedir.” diyor. Kısacası Azad bir ablukayı aşma filmidir.
Filminizin yapım aşamasından bahseder misiniz? Karşılaştığınız zorluklar oldu mu?
Arkanızda yapımcınız yoksa bu zorlukları tek başınıza göğüslemek zorunda kalıyorsunuz.En büyük zorluk işin bütçe kısmıdır mesela. Bakanlık desteği olmasına rağmen, oradan aldığım meblağ sadece kamera kirası ve sanat yönetimi ekibine gitti. Kalan kısmı cebimden ödemek zorunda kaldım. Özellikle mekan konusu çok zorladı bizi. Çünkü film tek mekanda geçiyor bu mekanın hem iç yapısı hem de görüş açısındaki cephe çok önemliydi. Aradığım özelliklerde evi buldum fakat ev satılık olduğu için öncelikle emlakçıyı ikna etmek gerekti. Emlakçıyı ikna edince o boş evin filmin atmosferine göre döşenmesi sağlandı. Bu gerçekten epey uğraştırdı bizi.Hem ekonomik, hem de oraya harcanan enerji açısından…
Ama her şeye rağmen insanın kafasında tasarladığı şeyi fotoğraflara kaydetmeyi başarması bütün o uğraşların hepsine değiyor.
Filminizde ”tam anlamıyla hayal ettiğim gibi bir sahne” dediğiniz yahut “favori sahnem” diyebileceğiniz sahne hangisi?
Özellikle Azad’ın elinde erbane ile “Gangnam Style” şarkısını söylediği sahneyi çok seviyorum. O an düşündüğüm ve senaryoya aldığım bir şarkıydı.
Türkiye’de kısa filmciliğe gereken değerin verildiğini düşünüyor musunuz? Neler yapılmalı?
Maalesef sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde kısa filme gereken önem verilmiyor. Oysa sinemanın doğuşu kısa filmle başlar. Bugün tanıdığımız birçok büyük yönetmen kısa film çekerek sinemaya adım atmıştır. Ama bizde kısa film öğrenci filmi olarak görülüyor. Hatta kısa filmden uzun metraj filme geçenler bir daha dönüp kısa film çekmezler mesela. Oysa daha geçen gün Yorgos Lanthimos’un yeni çektiği kısayı (NIMIC) izledim. Bu “öğrenci filmi” bakışı kısa filme verilmesi gereken değeri de hep gölgeliyor. Tabi bu bakış değişmediği sürece, ülkemizde kısa filme verilen değer de değişmeyecektir. Bu sorunda biraz kısa film çekenlerin de payı var. Aklına gelen ilk cümleyi hemen üç günde senaryolaştırıp kısa filmler çekiyorlar. Hem senaryo üzerinde hem de çekim öncesi hazırlık konusunda yeteri kadar enerji harcanmadığı kanaatindeyim. Böyle olunca kısa filmler nitelikleri ile değil de maalesef nicelikleri ile öne çıkıyorlar. Bakıyorsunuz bir festivale 300 kısa film başvuru yapmış. Aradan on tanesi seçilmiş. O yıl neredeyse tüm kısa film festivallerinde aynı kısa filmler dolaşıyor. Daha çok nitelikli film çekilse, bu şekilde olmaz mesela. En azından her festivalde aynı filmleri görmemiş oluruz.
Kısa filme merak duyan ve hatta çekmek isteyenlere ne gibi önerileriniz olurdu?
Yani öneriden ziyade, bana katkı sunduğunu düşündüğüm ya da bireysel olarak geçtiğim aşamaları belki sıralasam daha doğru olur herhalde.
1-Öncelikle kısa, uzun ayırmaksızın bol bolfilm izlemelerini tavsiye ederim. Bence filmler en iyi eğitim materyalleridirler.
2-İkincisi filmin senaryo aşamasında çok oyalansınlar. Akıllarına gelen ilk şeyi hemen yazıp geçmesinler, onu kenara bırakıp ikinci, üçüncü hatta dördüncüye kafa yorsunlar, bize öğretilen en azından buydu. Ben “kötü bir senaryodan iyi bir film çıkmaz” mottosuna inananlardanım. Bu iş kesinlikle aceleye gelmiyor. Sakin ve zamana yayarak ilerlemekte fayda var. Senaryodan kurguya kadar olan bütün aşamalar için geçerli bu. Biraz ürünü demleyerek, onun da kendi yolunu bulmasına aracılık etmek lazım.
3-Bir diğer önemli şey ise elbette ki bu işin eğitiminden geçmeleri. Buna imkanları yoksa da artık sosyal medyada senaryo, kurgu, film yönetimi üzerine videolar yayınlanıyor. Bunları izleseler bile onlar için ön açıcı olacaktır.
4- Fırsat bulabildikleri ölçüde set ortamında bulunsunlar. Cep telefonu ile bile olsa basit bir durumu çekip kurgulasınlar. Öğrendiklerini sahada ne kadar fazla uygularlarsa o kadar hızlı yol alırlar.
Çevrimiçi Gösterim