Serpil Altın Kimdir?

1979’da Eskişehir’de doğdu. 2002’de Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, Sinema-TV Bölümü’nü bitirdi. Mezuniyetinden sonra sinema, dizi ve reklam sektöründe yardımcı yönetmen ve prodüktör olarak çalıştı. 2014’te yazıp yönettiği “Bayram Harçlığı” kısa filmiyle ulusal ve uluslararası pek çok festivale katıldı. 2016’da Serpil Altın Film’i kurarak “Kızkaçıran”(Yönetmen: Korhan Uğur) ve “Cenaze İşleri”(Yönetmen: Korhan Uğur)filmlerinin yapımcılığını üstlendi. 2017’de yazıp, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği “Yüzme Öğreniyorum” kısa filmiyle ödüller kazandı. 2019’da ise “Cinnet”(Yönetmen: Aytekin Birkon) ve “Gerçek Olamaz” (Yönetmen: Korhan Uğur & Konul Naghiyeva) filmlerinin uygulayıcı yapımcılığını üstlendi. Kariyerine yapımcı, yönetmen ve senarist olarak devam etmektedir.

FİLMOGRAFİ:
GERÇEK OLAMAZ (2019)
(Yönetmen: Korhan Uğur & Konul Naghiyeva, Yapım Şirketi: FREE MIND MEDIA LTD. ŞTİ.)
Uzun Metraj Sinema Filmi (Uygulayıcı Yapımcı)
CİNNET (2019)(Yönetmen: Aytekin Birkon, Yapım Şirketi: TAFF)
Uzun Metraj Sinema Filmi (Uygulayıcı Yapımcı)
YÜZME ÖĞRENİYORUM (2017)
(Yönetmen: Serpil Altın, Yapım Şirketi: SERPİL ALTIN FİLM)
Kısa Film (Yapımcı & Yönetmen & Senarist)
CENAZE İŞLERİ (2017)
(Yönetmen: Korhan Uğur)
Uzun Metraj Sinema Filmi (Yapımcı & Senarist)
KIZKAÇIRAN (2016)
(Yönetmen: Korhan Uğur)
Uzun Metraj Sinema Filmi (Yapımcı)
BAYRAM HARÇLIĞI (2014)
Kısa Film (Yapımcı & Yönetmen & Senarist)

Özel Söyleşi

Kendinizi kısa filmciliğin içinde nasıl buldunuz? Bu hayaliniz miydi yoksa hayat mı sizi sürükledi?

Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema TV Bölümü 2002 mezunuyum. Sektörde uzun yıllar yapımcı, yönetmen olarak çalıştıktan sonra kendi sinema filmlerimi üretmeye karar verdim. Altı ay kadar Slovakya’da yaşamıştım. Bu süreçte farklı kültürden insanlarla bir arada pek çok sohbetim oldu. Kültürümüzü merak ediyorlardı. Bu çıkış noktasıyla kültürümüzün bir parçası olan bayramlarımızı ve çocukluktaki bayram anılarımızı anlatmak istedim. “Bayram Harçlığı” filmimin senaryosunu yazarak TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın kısa film yapım destek fonuna başvurdum. Yüzlerce proje arasından senaryom desteklenmeye uygun bulundu. Bu projemi yapmak için hem manevi hem de maddi bir motivasyondu.

Filminizle vermek istediği mesaj neydi? Bu mesajın yerine ulaştığını düşünüyor musunuz?

Filmimle vermek istediğim mesaj çocukluğumuzdaki masumiyetimizi hatırlatmaktı. Hayal ettiğimiz düşlerimizin yıkılması bile bizi çocukken korkutmuyor. Tutanacak yepyeni bir dal bulabiliyoruz. Festivallerdeki gösterimler sonrasında seyircilerdeki olumlu dönüşlere göre de mesajın yerine ulaştığını düşünüyorum.

Filminizin yapım aşamasından bahseder misiniz? Karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Yapım aşamasındaki en büyük zorluk: “Doğru çocuk oyuncu seçimiydi.” Filmde oynayan Berkecan Akkaya ile tanışana kadar yüz kadar çocukla audition yaptık. Her çocuk birbirinden değerliydi; ancak önemli olan 7 yaşlarında olan çocuk oyuncumun senaryoyu hissederek oynamasıydı. Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Berkecan ile çok güzel bir iletişim kurduk. Akıllıca sorduğu sorular hala aklımda. Bunun dışında yapım şartları açısından profesyonel bir dil oluşturabilme adına doğru ekip ve ekipman için pek çok insandan destek almaya çalıştım. İnsanları hayalinize inandırmak zor bir yolculuk. Tüm ekibimiz bu inançla elinden gelenin en iyisini yaptı. Tekrar herkese çok teşekkür ederim.

Filminizde ”tam anlamıyla hayal ettiğim gibi bir sahne” dediğiniz yahut “favori sahnem” diyebileceğiniz sahne hangisi?

Filmdeki çocuk karakterim Umut’un ailesinin bayram harçlıklarını harcamak zorunda kaldıklarını öğrendiği sahnede, hayallerinin yıkılmasını temsil eden “topların merdivenlerden aşağı düştüğü” sahne favori sahnemdir. Bu konuda yazım aşamasında da çok düşünmüştüm. Hepimiz büyüdüğümüzde maalesef hayat şartlarının oluşturduğu zorluklar yüzünden hayallerimizden ve çocukluğumuzdan uzaklaşıyoruz. Bunu temsil edecek metaforları bulmak ve doğru aktarmak istiyordum. Bu sahnenin bu sebeple ben de ve filmde bir büyüsü olduğunu düşünüyorum. Sonrasındaki rüzgar gülünün yapraklarının dağılması, hediye alınan oyuncakların kırılması ve sessiz kalan salıncak…

Türkiye’de kısa filmciliğe gereken değerin verildiğini düşünüyor musunuz? Neler yapılmalı?

Türkiye’de kısa film halen yeteri kadar verilmesi gereken değere ulaşamadı. Uzun metraj için bir basamak olarak temsil edildiğini görüyorum. Halbuki kısa filmin tamamen kendine ait bir anlatım dili var ve bence kısa zamanda öykünüzü anlatmak uzun metraja göre çok daha zor. Her şeyden önce iyi bir fikriniz olmalı ve bu fikri anlatacak bir sinema dili anlayışınız. Öğrenci filmi ve profesyonel kısa filmi de ayırmak gerekiyor. Öğrenci filmi adı üstünde olduğu gibi öğrenmek, tecrübe etmek için yaptığımız filmlerdir. Profesyonel kısa film ise tek vuruşluk bir hakkınızı doğru kullandığınız, üzerine uzun süre çalıştığınız, ön hazırlık yaptığınız bir üretim olarak görülmeli. Kısa film festivali adı altında ülkemizde sayısız festival yapılıyor. Bu festivallerin maalesef çoğunda bu ayrım gözetilmiyor. Kısa filmin ticari bir üretim süreci de olmalı. Sinemalarda, ulusal kanallarda ve dijital platformlarda telifle gösterilme hakkı olmalı. Bu hakları savunan bir derneğimiz var. Benim de üyesi olduğum derneğimiz Sidar Serdar Karakaş tarafından bir kaç yıl önce KISA FİLM YÖNETMENLERİ DERNEĞİ adı altında kuruldu ve çalışmalara devam ediyor.

Kısa filme merak duyan ve hatta çekmek isteyenlere ne gibi önerileriniz olurdu?

Öncelikle kısa film üretmek için bol bol izlemek, okumak, düşünmek ve çalışmak gerekli. En iyi kamera, en iyi oyuncu gibi kriterleri önemsemeden öncelikle fikrin ortaya çıkışından itibaren bu fikir için iyi bir anlatım dili üzerine durulmalı. Teknolojinin gelişimiyle şimdi herkes bir kameraya, kurgu programına kolaylıkla ulaşabiliyor. Esas ulaşılmaz olan iyi bir fikri oluşturmaktır.

Çevrimiçi Gösterim