Britanya yapımı bir karantina filmi olan ‘Containment’ta başkişimiz karantinaya uyanır; diğer bir deyişle, o uyurken evi karantinaya alınmıştır.(*) Elektrik, su, internet, herşey kesiktir. Dışarı çıkamaz; dışarıda tehlikeli madde giysileri giymiş kişiler bulunmaktadır. Aynı ileti tekrarlanır: “Sakin olun! Herşey kontrol altında.” Fakat kahramanımız birşeylerin ters gittiğini hisseder. Verilen bilgilerden tatmin olmaz. Ona (Mark) komşusu (Sergei) duvarı kırarak katılır ve birlikte bu gizemi çözmeye çalışırlar.
Bir Komplo Filmi
İkinci film olan ‘Toxic Skies’ (2008) ise, tam da komplo kuramcılarına yönelik. Dünya Sağlık Örgütü doktoru, zorlu bir maceradan sonra, salgının ilaç şirketinin kullandığı kimyasallardan ileri geldiğini ortaya çıkaracaktır. Bu, akla pharmakon (φάρμακον) kavramını getirir: Şirket (‘big pharma’) hem ilaç (deva) hem zehir (ölüm) üretir.
Filmde kimse komploculara inanmaz. Kimisi, buna ‘nüfus planlaması’ der, kimileri ise bir devlet deneyi… Jetlerin yakıtındaki bir kimyasal, insanları hasta etmektedir. Film, “ya dedikleri doğruysa?” dedirtir. Dedirtmekle kalmaz, bilimle komplo kuramları arasındaki ayrımın her zaman keskin olmayacağını imler. Film “ya devlet, şirketleri korumak adına yalan söylüyorsa?” sorusunu sordurur. Dahası, filmin başında, bir hakikat savaşçısının (whistleblower) ‘imha’ edilmesine tanık oluruz. Film, daha sonra başa bağlanacaktır.
Amerikan ordusu, filme göre, jet yakıtlarına bir kimyasal eklemekte; bunu küresel ısınmayı engellemek için yapmaktadır. Gel gör ki -ne tesadüf- insanlar da hasta olup ölmektedir. Üstelik aynı ilaç şirketi, aşı da üretmektedir. Ancak elbette aşıyı hastalananlara vermemektedir. Böyle bir komplo gerçekte var olabilir mi? Bu soru, izleyiciye bırakılır. Filmde mutlu sonla karşılaşırız, ancak komplo bitmez. Açık uçlu bir mutlu bitiriş söz konusu…
Soruşturmacı Gazetecilik
Filmde doktor, devletten karantina talep eder; devlet görevlileri ise önce tanı konmasını ister. Oysa yeni bir hastalık için tanı daha geç gelebilir; bu, riskli bir beklenti olacaktır. Gazeteci ise (daha sonra şirketlere karşı mücadele eden bir sivil toplum kuruluşunda çalıştığını öğreniriz; konuya girmek için kişisel nedenlerini ise daha sonra anlarız), şeffaflık adına değil sansasyonel haber yapmak adına karantina kurallarını çiğneyecektir. Sorumsuzluğuyla ilk başlarda mesleğin yüz karası izlenimi verir. Fakat komployu çözecek olan bilgileri de o sağlayacaktır. Burada, anlatısal açıdan bir dedektif yerine gazeteci yerleştirilmiş. Böyle olunca, gazeteci, bir dedektifin yapması gerekip yapmadığını yapmış oluyor.
Devlet Sırrı Olarak Salgın
Yaygın bir anlatı öğesi olarak, doktorlardan birinin de hastalandığını görürüz. Artık DSÖ’lü doktor, elini çabuk tutmalıdır. Bir diğer yaygın anlatı öğesi olarak, hastane kapasitesi enfekte hastaların artmasıyla aşılır. Ölüm-kalım tercihleri yapma zamanıdır.
Devlet, salgın durumlarında, sanıldığının tersine şeffaf değil ölçülü olmak durumundadır; yoksa panik, salgından daha hızlı yayılır. Ancak, saklanan bilgilerin bağımsız bilim insanlarının gözetiminde olması da gerekir. İsimler vb. veriler saklanmalıdır.
İki filmde de, devletten kuşku duyma hissi öne çıkıyor; devlet sırları söz konusu. Karantina zamanlarında her bilgiyi paylaşmak doğru olmasa da resmi bilgi paylaşımının çeşitli yollardan yurttaş denetimine açılması gerekiyor.
İki Kadın Başkişili Salgın Anlatısı
Üçüncü film olan ‘Contagious’ (1997)’de bir uçak dolusu enfekte yolcu Güney Amerika’dan ABD’ye varır. Doktor başkişi ile narkotik dedektifi, ülkeye dağılmış olan enfekte yolcuları, salgının kaynağını ve aşıyı bulmaya çalışır. Hastalık, Kolombiya sularından toplanan karidesten bulaşacaktır. Film, ‘dışarıdan gelen virüs’ anlatısını izler. Birçok filmde, salgın Asya’dan ya da Afrika’dan Kuzey Atlantik’e gelirken, bu filmde kaynak Güney Amerika’dır. Yine enfekte ötekiler ve “bizi hasta eden yabancılar” gibi bir altyapı içten içe hissedilir. Koleranın kokainden yayılması anlatıyı daha da çetrefilleştirecektir.
Film, iki başkişinin, doktorun ve dedektifin kadın olmasıyla diğer komşu anlatılardan ayrılır. Böylelikle, bilim ve dedektifte simgelenen devlet, çekişme içinde değil anlaşma içinde hareket edecektir. İkisi de, erkek meslektaşları tarafından cinsiyetçi laflara maruz kalan başkişilerimiz, bu davayı/sorunu çözerek onlardan geri olmadıklarını da kanıtlamış olurlar. Salgın sorunu yetmiyormuş gibi bir de ataerkiyle mücadele ederler. Ayrıca, uçaktaki yolcuların listesini almak bile zordur.
Bu filmde de, ‘Toxic Skies’ filminde olduğu gibi, basın-bilim ilişkisi konu edilir. Doktor, kendisini sıkıştıran gazeteciye yarım yamalak bilgi verip panik ve korku iklimi yaratmaktan geri durur. Öte yandan, tıkanan bürokrasiye karşı basına bilgi sızdırmayı koz olarak kullanır. Bir diğer küçük çaplı çatışma ise, doktor ile durumun ciddiyetini anlamayan olası hasta iş adamı arasındadır.
Sonuç: Bilginin Gücü
Görüldüğü gibi, 3 karantina filmi arasında benzerlikler var; fakat bilim-devlet ilişkisinde ayrılıyorlar. Yine de, salgına karşı bilginin gücü 3 filmi birleştiriyor.
(*) Diğer karantina/salgın filmleri için bkz.
Gezgin, U.B. (2020). Bir Salgın Filmi Üstüne: Fatal Contact: Bird Flu in America (2006). Eleştirel Kültür Dergisi, 07.04.2020.
https://www.ekdergi.com/bir-salgin-filmi-ustune-fatal-contact-bird-flu-in-america-2006/
Gezgin, U.B. ve Yalçın, B.K. (2020). 10 Pandemi Filmi: İnsan Doğası Üstüne Çeşitlemeler. Sineblog, 30.03.2020.
http://sineblog.org/index.php/2020/03/30/10-pandemi-filmi-insan-dogasi-ustune-cesitlemeler/
Gezgin, U.B. & Yalçın, B.K. (2020). Filmlerle Pandeminin Sosyolojisi: Soderbergh’in ‘Salgın’ı (2011) Üstüne. Biamag, 28.03.2020