Feminist Pornografi dosyamızın ilk konuğu Dayton Üniversitesi (Ohio-ABD) Kadın ve Cinsiyet Çalışmaları Programı eski Direktörü ve şimdi aynı üniversitenin Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rebecca Suzanne Whisnant. Cinsel Etik, Şiddet ve İstismar konularında çok sayıda eseri bulunan Prof. Whisnant “feminist pornografi mümkün olsaydı; hiyerarşiyi, nesneleştirmeyi, boyun eğmeyi veya şiddeti erotikleştirmeyen bir ürün olması gerekirdi. Cinselliğin demokratikleştirilmesi için işe nefret dolu porno endüstrisinin etkisini eleştirerek başlamalıyız” diyor.

Prof. Dr. Rebecca S. Whisnant Kimdir?

Whisnant’ın birincil araştırma konuları etik teori ve feminist sosyal teori üzerinedir. Yüksek lisans ve doktora derecelerini UNC-Chapel Hill’den aldı. 2001-2003 yılları arasında Güney Indiana Üniversitesi’nde ders verdi ve 2003 sonbaharında Dayton Üniversitesi’ne katıldı. Prof. Dr. Whisnant daha önce Dayton Üniversitesi Kadın ve Cinsiyet Çalışmaları Programı’nın direktörü olarak görev yapıyordu. Halen aynı üniversitenin Felsefe Bölüm Başkanı’dır.

Diğer araştırma alanları Cinsel Etik, Savaş ve Barış Etiği, Üreme Etiği, Şiddetsizlik Teorisi, Ahlak ve Kaygı, Cinsel Şiddet ve İstismar olan Prof. Dr. Whisnant’ın yayınlanmış 4 kitabı, çok sayıda kitap bölümü ve makalesi vardır.

– Feminist açıdan pornografi hakkında ne düşünüyorsunuz? Feminist çevreler arasında feminist pornografinin mümkün olup olmadığı konusundaki tartışmalar sizce bitebilir mi? 

Feminist bir bakış açısından, pornografinin kadınlara (ve genellikle diğer ezilen ve ötekileştirilmiş gruplara karşı) güçlü ve etkili bir nefret propagandası biçimi olduğunu düşünüyorum. Feminist pornografinin mümkün olup olmadığı (ve şimdi herhangi bir derecede var olup olmadığı) tartışmasının çok fazla gücü var çünkü insanlar endüstrinin gerçeklerini reddetmek ve atlatmak için güçlü bir şekilde motive oluyorlar. Diyorlar ki: “Evet, pornografi çoğunlukla böyle (nefret propagandası) ama böyle olmak zorunda DEĞİLDİR”.

İnsanlar, örneğin, kişisel olarak sevdikleri pornografinin gerçekten o kadar kötü olmadığını veya öyle olsa bile, kesin olmayan bir şey bulabileceklerini düşünmek istiyorlar. İnsanların “iyi” ve / veya feminist porno olasılığına yönelik ısrarı sürdürmelerinin neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyorum. Ama feminist pornografi tartışmasının yakın zamanda ortadan kalkacağını düşünmüyorum.

– Konuya sadece yapımcı-yönetmenin feminist kimliğinden bakan ya da ürün içeriğinin feminist bir perspektife sahip olup olmadığı boyutlarına ulaşan görüşler var. Sizce bir kavramı çerçevelemek için ne kadar bütüncül bakılmalı?

Belli pornografiyi “feminist” olarak saymanın, yapımcı / yönetmenin film(ler)inin yapımında feminist bir kimlik ve motivasyon talep edip etmediği ile çok ilgisi olduğu doğrudur. Tabii ki, burada başka yerlerde olduğu gibi, feminist bir kimliğe sahip olmak bir şeydir ve aslında güçlü bir feminist politika ve analizin üretilen içeriklere (filmlere) yansıtılması tamamen başka bir şeydir.

Aslında, Tristan Taormino çalışmamda bulduğum şey, filmleri hakkında feminist olanı açıklarken içeriğine – aslında ne gösterdiklerine – daha az ve üretimin etik süreçlerine, “oyunculara saygılı olmak” gibi, daha fazla vurgu yapıyor olması… Bu kendi içinde “mantıklı”. Çünkü gerçek şu ki, eril cinsel egemenliğin, hiyerarşinin vb. olağan mecazlarını sergilemeyen pornografik filmler güçlü bir hiyerarşik ve erkek-egemen kültürde satmaz. Bu nedenle Taormino yapabileceği tek şeyi yapıyor ve bu mecazları porno filmlerde “uygulayan” oyuncularının kendi gerçek cinselliklerini temsil ettiklerini ve gerçekten yapmak istediklerini yaptıklarını iddia ediyor.

– Kendisini feminist bir pornografi üreticisi olarak tanımlayan Tristan Taormino’yu ele aldığınız makalenizde, “Taormino’nun çalışmalarının iz bırakmadığına inanıyorum” diyorsunuz. Size göre, daha iyi örnekler var mı veya daha iyi örneklerin ortaya çıkma ihtimali var mı?

Feminist pornografi yaptığını iddia eden diğer yapımcıları / yönetmenleri (“Feminist Porno” koleksiyonlarındaki bakış açılarını okumak dışında) yakından araştırmadığımı itiraf edeyim. Onun için bu soruya çok iyi cevap veremiyorum. Andrea Dworkin’e göre, boyun eğmenin dört unsuru olan hiyerarşiyi, nesneleştirmeyi, boyun eğmeyi ve şiddeti erotikleştirmeyen pornografik -ki pornografi bu dört unsuru cinselleştirerek yaratır ve sürdürür – (ya da isterseniz erotika) filmler yapan biri olsaydı beni çok şaşırtacağını söyleyebilirim.  Yineleyeceğim, yapsalar bile, bu filmler verili kültürde satılamayacaktır.

-Bazı feminist porno savunucularının “feminist pornografinin cinselliği demokratikleştireceğini” iddia ettiğini biliyorsunuz. Feminist pornografi bir şekilde mümkün olsaydı, porno endüstrisinin bir parçası ve sonuçta kâr konusu olmaz mıydı? Sonunda kârla ölçülecekse, herhangi bir şey demokratikleştirilebilir mi?

Feminist pornografi (veya erotika) mümkün olsaydı, hiyerarşiyi, nesneleştirmeyi, boyun eğmeyi veya şiddeti erotikleştirmeyen bir ürün olması gerekirdi. Bazı insanlar için, bu tür malzemelerin nasıl olabileceği hakkında spekülasyon yapmak ilginç gelebilir. Diğerleri için (ben dahil) ise feminist öncelikler listesinin çok altında. Ama eğer birisi bunu kendi çıkarları ve yaratıcılıkları dışında yapabilecek olsaydı; kapitalizmdeki herhangi bir sektör gibi pornografi endüstrisinin de kâr ve pazar payının gerekliliklerine göre işlev gören bir parçası olmaktan kurtulamayacağı için işlev göremezdi. Çünkü, yukarıda söylediğim gibi, böyle bir malzeme erkek egemen ve porno-doymuş kültürde herhangi bir ölçekte müşteri bulamaz. Dolayısıyla, eğer feminist pornografi eşitlikçi ve karşılıklı saygıya dayanan bir cinselliği desteklemek ve teşvik etmek ise, bu tür ürünler cinselliğin demokratikleştirilmesinde önemli bir rol oynayamaz. İnsanlar ikincisini (sağlıklı bir cinselliğin görülebilir ve hissedilebilir kılınması) hedefliyorsa – benim de kesinlikle yaptığım gibi – işe devasa ve nefret dolu porno endüstrisinin etkisini eleştirerek ve azaltarak, kendi düşüncelerimizi düşünmek ve kendi hayallerimizi hayal etmek için bazı zihinsel-kültürel alanları temizleyerek başlayabiliriz.