“Covid-19 Süreci ve Sinema Sektörü” dosyamızda bu kez 20 yıllık sinema yazarı ve film eleştirmeni Ertan Tunç’u konuk ediyoruz. Tunç “çevrimiçi platformların sunduğu zengin seçenekler sinema salonlarının sorgulanmasına yol açıyor” diyor.

Ertan Tunç Kimdir?

1980 yılında Gaziantep’te doğdu, Aydın’ın Söke ilçesinde büyüdü. 1988 yılında, emanet bir videoda Muhsin Bey filmini defalarca izledikten sonra film koleksiyonu yapmaya karar verdi.
1999 yılında İstanbul’a geldi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Ekonomi lisansı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Ekonomi yüksek lisansı yaptı. İlk yazıları, Yıldız Teknik Üniversitesi bültenlerinde yayınlandı. Çeşitli internet sitelerinde yazıları yayınladı, uzun yıllar beyazperde.com’da film eleştirmenliği yaptı.

1990’ların başından beri film koleksiyonu yapmaktadır. Sevdiği filmleri defalarca izlemekten, sinemayla ilgili bir şeyler okumaktan asla bıkmaz. Sürekli film izler, sürekli sinema kitabı okur. Ve sinema hakkında sürekli yazar. En sevdiği yönetmen Sergio Leone’dir. En sevdiği oyuncular ise Kemal Sunal ve Şener Şen.

“Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı 1896-2005” adlı ilk kitabı; 2012 yılında Doruk Yayımcılık tarafından yayınlanmıştır. Kara filmler, gangster filmleri, İtalyan usulü westernler ile suç sineması konularında kitap çalışmaları yürütmektedir.

– Netflix, BluTV gibi online platformlar ve sinema sektörü tartışması yeni değil. Ama içinde bulunduğumuz süreçte mesele sinema sektörünün varlık sorununa evrildi. Başka Sinema’nın BluTV ile anlaşmasının yasal ve etik olmayan yönleri SİSAY-Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği tarafından dile getiriliyor. Bunları saklı tutarak sormak istiyoruz; endüstride çalışan sinema emekçisi için bu gelişmenin etkisi nasıl olabilir?

Olayı daha sağlıklı değerlendirebilmek adına geniş bir perspektiften bakmalıyız. Sinema endüstrisinin üç bacağı var: Yapım/üretim, dağıtım ve gösterim. Her üç bacakta da bu işten -doğrudan ya da dolaylı olarak- ekmek yiyen çok sayıda sinema emekçisi var. Salgın üçünü birden vurdu. Film üretimi durdu (ya da çok ama çok azaldı), sinema salonu gösterimleri yasaklandı, festivaller ertelendi/ötelendi (belki de zamanla iptal edilme zarureti ortaya çıkacak). Tabii bu salgın, yapım ve gösterim ayakları arasında köprü vazifesi gören dağıtımcıyı da mağdur eden bir durum. Herkes olumsuz etkilendi, şimdi birçok kişi yeni arayışlara girdi. Bence yeni yollar aranması normal. “Alternatif olarak ne yapabiliriz de hasarı azaltabiliriz?” diye düşünüyor insanlar.

Film üretimi durduğu için yapım aşamasında çalışan emekçilerin çoğu (belki bir süreliğine kurgu, müzik vs. gibi bazı kollar hariç) işsiz kaldı, gelirleri bıçak gibi kesildi.Tabii gösterime giren filmlerin online/çevrimiçi platformlarda gösterilmeleri için 5-6 ay geçmesi gerekiyor, böyle bir yasamız var. Ama şu an yakın tarihte sinemada gösterim imkânı (vizyon) ortadan kalkmışa benziyor, bazı dağıtımcılar da ben bunu sinema yerine paralı kanallara satayım diye düşünüp, ellerindeki filmleri alternatif mecralar (TV, VOD/öde-izle vb.) vasıtasıyla seyirciyle buluşturmak istiyorlar. Yapamayan haklarını elinde bulundurduğu filmle evinde oturacak. Ona da bir şey diyemiyorum, salgının ne kadar süreceği belirsiz.

En büyük mağduriyetlerden biri de sinema salonlarında yaşandı. Sinema sahipleri ve yanlarında çalışan emekçiler dara düştü. Salgının etkileri hafifleyene kadar yapım ve gösterim aşamasında çalışanların işi çok zor. Salgın çok uzarsa iktisadi açıdan zaten kırılgan olan bu yapıların büyük ölçüde çökeceğini öngörebiliriz. Devletin sinema sektörüne acil müdahalesi ve desteği şart.

– Covid19 sürecinden sinema sektörünün de salon gösterimi anlamında oldukça ağır etkilendiğini biliyoruz. Diğer ülkelerde sinema sektörü için kamunun destek politikaları geliştirdiğini görüyoruz. Sizce hükümet nasıl bir destek paketi sunmalı ki, sinema endüstrisi pandemi sürecinde yaşadığı olumsuzluğun üstesinden gelebilsin?

Sadece bu salgın için yapılacaklar az çok belli. Devlet sektörden aldığı vergilerden bir süreliğine vazgeçmeli, çoktan tahakkuk etmiş vergi borçlarından büyük ölçüde feragat etmeli, gelir kaybına uğrayan sinema emekçilerine mağduriyetlerini giderebilecekleri ekonomik destekler verilmeli ve salon sahiplerine uygun kredi imkânları sunulmalı.Türk sinema sektörü ağır hasar aldı, bu tahribatın etkisini gidermek uzun zaman alacaktır. Yapım ve gösterim ayaklarında büyük bir istihdam kaybı yaşanacak. Ben düzelmenin kademeli olacağını ve yerli film sayısı, seyirci sayısı, salon sayısı gibi temel rakamlarda 2018 değerlerini en iyi ihtimalle bile 2022’de yakalayabileceğimize inanıyorum.

Çünkü bu salgın ülke çapında ekonomik bir buhranı tetikledi, paramız kısa sürede değer yitirdi, satın alma gücü eridi. Ülkemiz pandemiye ekonomik açıdan çok zayıf olduğu bir dönemde yakalandı. Geçen hafta bir ekonomik araştırma kuruluşunun raporunda salgının yıl sonuna dek devam etmesi durumunda ülkemizde 4 ila 10 milyon yeni işsiz yaratabileceğini okudum. Bunlar kan dondurucu rakamlar. Televizyonculuk, reklamcılık, hemen her sektörde büyük bir daralma trendine girdik. Sadece uzun metraj film de değil; kısa film, belgesel, dizi, reklam filmi gibi diğer alanlarda da büyük bir üretim ve istihdam kaybına şahit olacağız.Sinema sektörümüz çok zorda. Sinema bir kültürdür, kültür hayatımız ağır yara aldı, bu yaranın sarılması lazım.

– Covid19 engelini elbet bir gün aşacağız, o dönem sinema sektörünün nasıl şekilleneceğini ve sinema salonlarına ilginin nasıl olacağını öngörüyorsunuz?

Şunu kabul etmek lazım ki salgın atlatıldığında bile film üretiminde ya da salonlardaki seyirci sayılarında kademeli bir artış gözlemleyeceğiz. İnsanlar bir müddet kalabalık ortamlara girmeye çekineceklerdir. 2020 yılının gişe verileri maalesef son 15-20 yılın en kötü verileri olacak gibi görünüyor. Bu da sektörün spazm geçirdiği anlamına gelir.Ayrıca ekonomik nedenlerden ötürü tüm kültür-sanat faaliyetlerinde olacağı gibi sinemaya giden potansiyel kitlenin de bir süreliğine çok azaldığına şahit olacağız.

– Covid-19 sürecinden bağımsız olarak, şunu görüyoruz, sinema filmlerinin giderek daha fazla çevrimiçi akışım ile gösterime girdiği bir süreçten geçiyoruz. Bu durumda sinema salonları nasıl bir ortama/kamusal izleme pratiğine evrilecek?

Ben çevrimiçi/online platformların zamanla sinema salonlarının hareket kabiliyetini inanılmaz daraltacağı kanaatindeyim. Açıkçası ileride sinema salonlarının onlara has özel destekler olmaksızın ayakta kalmaları çok güç görünüyor. Sinemanın kendine has bir büyüsü var, bir filmi bir sinemada çok sayıda insanla aynı anda seyretmek farklı ve benzersiz bir his. Ancak ev sineması imkânlarındaki (ses, görüntü, ekran/perde vs.) müthiş gelişmeler ve bilhassa şu anki öde-izle (VOD) platformlarının ve internetin sunduğu zengin seçenekler sinema salonlarının konfor alanının sorgulanmasına yol açıyor. İşin bir de ekonomik boyutu var, bu gerçekliği görmezden gelemeyiz.Buna uygun çözümler bulunamazsa sinema salonlarımız süratle ilerleyen dijitalleşme karşısında tarih olma riskiyle karşı karşıya.Sektör bileşenlerinden alınan öneriler doğrultusunda çıkarılacak ilave yasalarla sinema salonlarımızı koruma altına almalıyız.