Wag the dog filmi, medyanın gücü, algı yönetimi ve gündem belirleme kavramlarını işleyen iyi bir örnek. Peki bu kavramlar neler? Önce onlara bakalım daha sonra da filmde nasıl işlediğine bakalım.
Medyanın gücü, algı yönetimi ve gündem belirleme kavramları, kitle iletişim araçlarının topluma etkilerinin olduğu fark edilip araştırılan konular olmuştur. 1972’lerde kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki etkisinin üzerine duran Maxwell McCombs ve Donald Shaw bu konularda çalışmalar ve araştırmalar yapmış ve bu kavramların toplum ile olan ilgilisi üzerinde durmuştur.
Medyanın propaganda amacı kullanılması veya uydurma olaylarla gündem belirleme betimlemelerinde anlaşılacağı üzere medya günlük yaşamda yaşanan bazı olayları az ya da çok kendi duruşuyla uyumlu hale getirip topluma sunar. Toplum bu olayları, medyanın kendine uyumlu hale getirdiği şekliyle alır ve sindirir. İşte manipüle, medyanın gücü ve algı yönetimi gibi kavramlar da burada ortaya çıkar. Gündemin medyada, kamuoyunda veya siyasette ayrı ayrı ama birbiri ile bağlantılı bir şekilde belirlendiğini görüyoruz. Medyanın öne çıkan konuları kamunun zihninde gündem olarak belirlediğini de biliyoruz. Öyleyse bu durumu siyasilerin kullanması olağan ve mantıklı değil midir? Çünkü medya; kitleleri hassas olduğu konularda, sunacağı argümanlarla istismar ederek olayları çarpıtma gücüne yani manipülasyon gücüne sahiptir. Tam da burada filmin akışında yaşanan olayların alt metinlerini anlamaya başlıyoruz.
Wag the dog filminde konu şöyle işleniyor. ABD başkanı, bir kadının şikayetiyle birlikte ‘taciz’ suçlamasıyla gündeme ve medyaya düşüyor. Medyada hızla yayılan ve gündem olan bu haber başkanın oy potansiyelini düşürebileceği için başkan yardımcısı olan adamlarından bu olayı çözmelerini istiyor. Bu çağrı ile birlikte ‘başkanın adamları’ toplanın neler yapılabileceğini tartışmaya başlıyorlar.
Filmin ana karakteri olan Brean önemli bir rol oynuyor. Brean kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmek istiyor. Çünkü bu sayede insanlar medyanın algı yönetimi mevzusunun etkisine kapılıp gündemde olan başka bir haberi unutup daha fazla gündem olan konuyu düşünmeye yönelecekler. Öyle de oluyor zaten. Brean, bu konuda hemen harekete geçip Hollywood’da çok ünlü bir yönetmen olan Stanley Motss ile görüşmek için özel bir uçak ve yüklü bir miktar para istiyor ve bu olanaklar ona hemen tahsis ediliyor. Burada da devletin kendi çıkarları için parayı nasıl kullandıklarını görüyoruz. Motss ile görüşen Brean, birlikte bir fil, bir reklam bir müzik planlaması yapıyorlar. Böylece bunu topluma sunduklarında algı yönetimi kavramıyla birlikte insanların kısa sürede dikkatlerinin dağılacağını biliyorlar. Başkana zaman kazandırmak için ilk adımları bu oluyor. Film çekiliyor, müzik yapılıyor ve bu topluma sunuluyor. Gerçekten de bekledikleri gibi oluyor ve gündem değişiyor. Ancak Brean gündemi daha etkili bir şekilde değiştirmek istiyor ve ortaya kurmaca bir savaş ortaya çıkarmak istiyor. Medyada ve gündemde etkili metotları kullanan Brean, insanları gerçekten de bir savaşın var olduğuna inandırıyor. Hatta bir savaş kahramanı yaratılıyor ve onun cenaze töreni medyada yani televizyonda bir şov haline getiriliyor. Bu da etki alanını daha işe yarar hale getiriyor. Medyanın tüm gücünü kullanan Brean, işinde başarılı oluyor ve başkanın üzerindeki suçlamayı unutturuyor. Başkanın oy potansiyeli artıyor ve amaca ulaşılmış oluyor.
Genel hatlarıyla filmin akışında medyanın gücünü, algı yönetimini, gündem oluşturmayı ve manipüle kavramlarının nasıl işlendiğini gördük. Medyanın ne kadar etkili olduğunu da gördük. Eğer dikkat ettiysek filmin başlangıcında siyah tema üzerine beyaz punto yazıyla yazılmış bir cümle vardı: ‘bir köpek kuyruğunu neden sallar? Çünkü köpek kuyruğundan daha akıllıdır. Eğer kuyruk akıllı olsaydı, kuyruk köpeği sallardı.’ burada neyi anlıyoruz? Şunu anlıyoruz. Medyanın akıllı insanları daha az akıllı insanları yönetmek ve manipüle etmek için kullanılan bir araç olduğunu anlıyoruz. Akılsızlar daha akıllılar tarafından yönetil meye mahkumdur ki bu da medyanın siyasette neden bu kadar etkin bir yönetme aracı olduğunun kanıtı haline geliyor.
Filmin girişinde bir kampanya filmi ile karşılaşıyoruz. Başkanlık seçimlerinde yaygın olan reklamlar. Toplumu etkilemede etkili güçlü silahlar. Rakip başkanın (daha önce seçilen) reklam kampanyasında ‘maç ortasında at değiştirilmez’ sloganıyla vurgulamak istediği ‘tekrardan seçilmek’ konusu bir reklam sayesinde topluma empoze edilmeye çalışılıyor. Medyanın gücünün burada da ortaya çıktığını görebiliyoruz.
Filmde medya, algı yönetimi ve gündem belirleme konusunda dikkat çeken olaylardan biri olan ‘kriz yaratma’ kavramı da şöyle çözümlenebilir. Brean’ın yoktan bir savaş var etme isteğinin üzerine bunu mantıksız bulup ona karşı çıkan diğer yardımcısıyla arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
+İnsanlara nasıl bir savaş olduğunu kanıtlayacağız? Bu imkansız. İnsanlar bilmek isteyecektir. Ayrıca neden arnavutluk?
+Çünkü insanlar arnavutluk hakkında az şey biliyorlar. Ayrıca bir savaş yaratmayacağız yaratmış gibi yapacağız. Olayı değiştir, başını değiştir. Daha önce de oldu. Yeni bir şey değil. Beyrut’ta 240 denizci öldürüldü. 24 saat içinde Granada’yı kuşattık. Yöntemleri buydu.
+Ama öğrenirler.
+Onlara kim söyleyecek? Körfez savaşıyla ilgili ne öğrendiler? Çatıya düşen ve binayı deviren bir bomba gördüler. Bina legodan da olabilirdi.
Bu diyalogdan şunu anlıyoruz. Politika ve siyasetin bilgi açıklığını medya ile nasıl ortadan kaldırabileceğini… insanlar medyada ne görüyorsa onu doğru kabul ediyor. Gerçek bilgi haberlerde veriliyor. Haberlerde ve televizyondaki neyse gerçek odur. Medyanın gerçeği yaratma algısını kullanarak toplumların bilgi alma yetisinin istenilen kadar var edilmesi konusu kitle iletişim araçlarının toplumlar üzerindeki etkisi fark edildiğinden beri mevcut. Baştakiler neyin bilinmesini isterse toplum onu bilir. Ney yazık ki bilgi açıklığı toplumun maruz kaldığı bir kavramdır.
Aynı şekilde başkanın televizyona çıkıp etkileyici kelimelerle ulusa seslenmesi, yaşlı bir kadının üzerine paltosunu vermesi şovun parçalarından. Çünkü görsel unutulmaz. Tarihteki savaşlar unutuldu ama savaşların görselleri unutulmadı. Medya da bize görsel sunduğu için bu anlamda kullanılması ve etkili olması olağan bir durum.
Televizyona çıkan bir sözcünün direkt başkanın ağzından insanlara demeçlerde bulunması da aynı şekilde medyanın bu yönde nasıl kullanıldığını gösteriyor. Herkes o an o söyleme ulaşabiliyor. Anında ve hazır… medyanın en önemli özelliklerinden ikisi. Böylece etkisi daha fazla oluyor. Ayrıca başkanın direkt kendi söylemleri olması da duruma güvenirlik katıyor ve mesajın etki alanı daha da genişliyor.
Genel hatlarıyla medyanın gündem belirleme, algı yönetimi, maniple konularının nasıl işlendiğini anlattık. Medyanın nasıl etkili bir araç olduğunu ve bunu siyasetçilerin nasıl kullandığını gördük. Günümüzde daha da etkin bir şekilde hala devam ettiğini de biliyoruz. Sadece bu konuda daha akıllı ve duyarlı olursak bizi ne derece etkileyebileceğini fark etmemiz gerekiyor…