Yağmur Kartal Karakuş’un Oyuncakçı – Saklı Yadigarlar filmini konu ettiğimiz Dünya Bu Filmi Konuşuyor projemizde beşinci konuk yazarımız Arjantin’den Maria Cristina Adassus.

Maria Cristina Adassus Kimdir?

Cristina, Arjantin Tornquist’de doğdu ama şu anda Coronel Suárez şehrinde yaşıyor. Evli, üç çocuğu ve dokuz torunu var.

Edebiyat dünyasına 2009 yılında “Hayat Bir Yolculuktur” (“La vida es un viaje”, 2018’de yayınlanan gezi kitabı) ile girdi. 2016 yılında 10 masaldan oluşan bir antoloji olan “Sınırsız” (“Sin Límites”) adlı ilk kitabını çıkardı. Bunlardan biri olan Kara Para Aşk dizisinde Türk oyuncu Engin Akyürek’in canlandırdığı karakterden esinlenilen “Kara Gözler” (“Ojos Negros”), sosyal ağlarda beklenmedik bir etki yarattı, aynı zamanda bu kitap yazarın Latin Amerika, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, İspanya ve Türkiye’de tanınmasına nedeni oldu.

2017’de gerçek olaylara dayanan ilk romantik romanı “Işıklar ve Gölgeler Arasındaki Kara Gözler” (“Ojos Negros entre luces y sombras”) yayınlandı. Roman Arjantin (1992/1994) ve Türkiye’nin (2016) maruz kaldığı terör saldırıları, aynı sorunda (radikal terör) birleşen iki ülke, iki kültürü ele alıyordu.

2020’de ikinci kurgu romanını, 21. yüzyılın sıcak bir konusunu kabaca ve edebi abartılardan uzak bir şekilde ele alan romantik bir drama: insan kaçakçılığı üzerine, “O… seçilmiş” (“Ellas… las elegidas”) yayımladı. Romandaki öykü esas olarak Türk şehri Adana’da geçiyordu.

2021’de “Tecritimden Anlatıyorum” kitabını yayınladı (“Te cuento desde mi aislamiento”, resimli antoloji). Pandemi zamanında yazılmış olan kitap, her hikayesinin aile üyeleri tarafından resmedildiği güzel bir aile projesi biçiminde, yazarın perspektifinden tefekkür edip, onu çevreleyen dünyayı, o tuhaf panoramayı, absürd, sonsuz ve kalıcı görünmeyen ilhama yol açan, karakterlerinin kostümlerini ve yüzlerini aydınlatan 30 masal, skeç, deneyim ve yansımayı içeriyordu.

Akademik Geçmiş
Ulusal Öğretmen (1967)
Anaokulunda Uzman Öğretmen (1970)
Fitness ve Aerobik Eğitmeni (1985/1995)
Tören ve Devlet Protokol Asistanı (2007)

Kabuller
“Limitsiz” kitabı için Arjantin’deki Türkiye Büyükelçiliği (2016)
“Işıklar ve Gölgeler Arasındaki Kara Gözler” romanı için Arjantin’deki Türk Büyükelçiliği (2018)

Sertifikaları
42. Uluslararası Kitap Fuarı, Buenos Aires, Arjantin (2016).
Sidi Mohamed Ben Fez Üniversitesi, Dhar El Mehra İnsan Bilimleri Fakültesi, Fas (2016).

1. Arjantin Sanal Kitap Fuarı (2020)
1. Kolombiya Sanal Kitap Fuarı (2021)
1. İspanya Sanal Kitap Fuarı (2021)

Cristina kendini risk alan ve zorluklarla karşılaşan biri olarak tanımlıyor. Bu, içinde yaşayan ilham perisinin uyanıp bazı defterlerde uyuyan hikayelerini yayınlamanın hayalini kurmaya başlaması ve yıllar sonra cesaret edip dört kitap daha yazmasıyla ifade buluyor.

 

Sinemanın sanatsal kapsayıcılığı altında ve uluslararası kültürel alışverişi güçlendirmek amacıyla, “Dünya Bu Filmi Konuşuyor” projesine katılmaktan ve katkıda bulunmaktan memnuniyet duyuyorum.

1930’da İstanbul’da doğan Sabahattin Parlar’ın mesleğini canlandıran kısa film, dost, tüccar ve akrabalarından alınan tanıklıklar ve canlandırmalar ile anlatılıyor.

Bu alanda çalıştığı için yıllarca nasıl bir zanaatkar gibi elektrik kablolarını bükerek insan, araba, hayvan ve diğer nesne şekilleri vermeye başladığını birinci ağızdan anlatıyor. Osmanlı döneminin tarihini, yani Türk kültürünü anlatan minik kuklalar, o bükülmüş kablolara yansıyor. Kullandığınız boyut, şekil ve araçlar düşünüldüğünde bu kolay bir iş değil.

Sabahattin Bey, 1980’lerde Türkiye’nin yaşadığı ekonomik durgunluğa rağmen sanatını sürdürmeyi başardı mı? Kendisini bir sanatçı olarak görmese de, birçok kez o “kuklaları” saklamaya değip değmeyeceğini düşündüğünü ve bazen onları çöpe attığını itiraf ediyor, ancak bir yıl sonra onları çöpten aldığını da gülümseyerek ekliyor. Görüşülenlerin kelime dağarcığı çok etkileyici. Çünkü Sabahattin Bey’in gerçekte kim olduğunu duygusal kelimelerle anlatıyorlar: basit, alçak gönüllü ve şeffaf bir adam. İlerleyen yaşına rağmen o küçücük kuklalardan hissedilen içindeki çocuk hala varlığını koruyor.

Film müziği, ışık efektleri ve çok sayıda renkle ilişkili görsel bir müzik dilini oluşturuyor ve yansıtılan görüntülerle mükemmel bir uyum içinde. Bazen melankolik, bazen kreşendo, ayrı ayrı konuşan, ana karakterle güçlü bir empatiyi sağlayan, görüşülen kişilere eşlik eden ve onları çevreleyen. Böylece Sabahattin’in kuklaları canlanıp ses çıkardıklarında yaratılan müzik yaşamsal bir unsur haline geliyor. Bu da kısa filme keyifli bir dinamik katıyor.

Bu belgeselin yönetmeni ve yapımcısı Yağmur Kartal, her çekimde fotoğraf estetiğini koruyarak özüne sadık kalıyor. Hâlâ fark edilir derecede genç olan yönetmenin kariyeri, bu tür projelerde engin bir deneyime sahip olduğunu gösteriyor ve bu da onu bu türe hevesli bir izleyici önünde çok iyi bir konuma getiriyor. Sabahattin Parlar’ın küreselleşen ve tüketimci bir dünyada yaşayan, ellerini iş aleti olarak kullanmaya alışık olmayan genç nesillere rol model olması gerektiğine inanıyorum.

Değerlendirme: *****

crisadassus_24@hotmail.com

crisadassus24.wixsite.com/crisadassus


Under the artistic inclusiveness of cinema and with the purpose of strengthening international cultural exchange, I am pleased to participate and contribute to the project: “The world talks about this film.”

The short film describes, with animated images, testimonies from friends, merchants and relatives, the particular profession of Mr. Sabahattin Parlar was born in Istanbul in 1930.

He speaks in the first person of how he began like craftsman for years, twisting cables of electricity, giving shapes of people, carriages, animals and other objects, since he worked in that field. Tiny sculptures that describe the history of the Ottoman era, that is, the Turkish culture reflected in those twisted cables. It is not an easy job considering the size, shapes, and tools you use.

Did Mr. Sabahattin manage to continue with his art despite the economic recession Turkey suffered in the 1980s?Although he does not consider himself an artist, he admits that many times he thought if it was worth keeping those “trinkets” and that he sometimes threw them in the trash, but after a year he picked them up, he says smiling. The vocabulary of the interlocutors is very eloquent because they describe with emotional words who Mr. Sabahattin really is: a simple, humble and transparent man who despite his advanced age, still retains that inner child that is perceived through those tiny figures.

The soundtrack maintains a visual musical language associated with light effects and a lot of colours and in perfect sync with the projected images. Sometimes melancholic, other times in crescendo, which accompanies and frames the interviewees who speak separately, appreciating a strong empathy with the protagonist. Thus, the music created becomes a vital element when the Sabahattin figurines come to life and emit sounds.This adds an enjoyable dynamic to the short film.

Yagmur Kartal as director and producer of this documentary, is faithful to its essence, preserving the photographic aesthetic in each shot. Her career, still noticeably young, shows that she has vast experience in this type of project, which leaves her very well positioned before an audience eager for issues of this genre.

I believe that Sabahattin Parlar should be a role model for the young generations who live in a globalized and consumerist world and who are not used to using their hands as work tools.

Valoration: *****