Nijerya Adeleke Üniversitesi Dil ve Edebiyat Çalışmaları Bölümü Öğretim Görevlisi Babatunde Onikoyi, SineBlog’a Nollywood’ta kadının öncü konumunun tarihsel kökenlerini anlattı.
Babatunde Onikoyi Kimdir?
Babatunde Onikoyi, Nijerya Adeleke Üniversitesi Dil ve Edebiyat Çalışmaları Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak Afrika Görsel Medyası / Sinema ve Postkolonyal Çalışmalar dersleri vermektedir. Daha önce Nijerya’daki hem Kwara Devlet Üniversitesi hem de Elizade Üniversitesi’nde dersler verdi. 2018 yılında Afrika Uluslararası Film Festivali’ne Jüri Üyesi oldu. Onikoyi’nin akademik çalışmaları başta Media Studies: Genesis & Detours, Black Camera, African Theatre, African Studies Review, Journal of Media and Communication Studies, Journal of Pan African Studies ve African Notes olmak üzere çok sayıda prestijli dergilerde ve kitap bölümlerinde yayımlandı. Accent Cinema ile ilgili son çalışması Rochester Press Üniversitesi tarafından 2018’de yayınlanan Cajetan Iheka ve Jack Taylor editörlüğündeki African Migration Narratives kitabında yer aldı. Halen “Tunde Kelani’nin Sineması” üzerine bir kitabın editörlüğünü yürütmektedir.
-Nijeryalı kadınların ülke içerisindeki konumları nasıl şekillendi?
Nijeryalı kadınlar her zaman çok şey yapma potansiyeline sahiptiler. Ancak kadınların hayatları; mutfak ile yemek, bebek bakımı ve yatak odasıyla sınırlandırılmıştı. Ve maalesef kadınlar, ikinci sınıf bir vatandaş olarak görülmekteydi. Bunun sebebi ise ataerkilliğin engelleyici faktörüydü. Erkek meslektaşlarının tersine seçilen bir alanda kariyer yapmalarına izin verilmedi. Erkeklerin kadınları tehdit olarak görüp görmediklerini bilmiyorum, ancak kadınların olaylarla ilgili bir önseziye sahip olma konusunda büyük bir yetenekleri olduğu kabul edilmelidir. Benzersiz bir öngörüleri vardır ve erkek cinsiyetinin zihinsel ölümcül yeteneklerinin ötesinde şeyleri görebilirler. Kadınların bakış açıları temelde radikal değildir ama farklı ve üretkendir. Daha iyi bir organizasyon duyguları vardır ve erkeklerden daha titizdirler. Bu rollerinin bir sonucu olarak ev cephesinde çoklu rol oynayabilirler.
Kadının evde kullandığı yerli güç, hem büyük hem de küçük toplulukların hayatta kalması için hayatidir. Bu yerli güç aynı zamanda çok önemli olan sosyal, politik ve ekonomik faaliyetlerde daha iyi performans gösterme potansiyeli taşır. Örneğin Funmi Ransom-Kuti, Nijerya’daki sömürge döneminde önemli siyasi roller oynadı. Ransom-Kuti, yerel halktan çok sayıda yüksek vergi toplamaya alışkın olan beyaz adamlar ve bölge memurları için büyük bir sorundu. Bu korkunç açgözlülüğe karşı bir protesto hareketi başlattı. Hatta beyaz adamları, sömürgelikten kurtuluş savaşı kazanılana kadar rahatsız etti. Ransome-Kuti gibi kadınlar sömürgeciler için sürekli bir sorun ve tehdit olarak algılandı, öyle de oldu. Ve sömürgecilere karşı yürütülen kadın protestoları legal alanda kaldı ve meşru zeminde yürüdü.
Nijerya’da otomobil kullanan ilk kadın Funmilayo Ransome Kuti idi. Tarihte “ilk kadın Nijeryalı siyasi aktivist” olarak yerini almış durumda.
-Diğer ülkelere göre Nijeryalı kadın sinemacıların daha ön planda ve aktif oldukları söylenilebilir mi?
Bana sorarsanız, kadınların gerçekten önde olduklarını söyleyemem ama sanırım film yapımı yoluyla kendileri için bir kimlik yaratmaya çalışıyorlar. Yapımcı olarak da rol alıyorlar. Çünkü kendi hikayelerini anlatmayı ve toplumu bir tür eşitlik sağlayacak şekilde biçimlendirmeyi amaçlıyorlar. Ayrıca, bazı erkek film yapımcılarının yaptıklarına karşıt olarak filmlerinde kadın karakterini yeniden yarattıklarını da söyleyebiliriz.
Kadınların film yapımındaki yükselişleri, Nijerya’daki baskın film yapımcılık kültürünü değiştirmenin bir sonucu olabilir. Ayrıca, toplumda yerleşmiş olan ataerkilliğe karşı çıkışın bir yolu olarak da görülebilir.
-Nijeryalı kadın yönetmenler filmlerinde hangi temayı kullanıyorlar?
Temel olarak, kadın film yapımcıları kendi hikayelerini anlatıyorlar. Femi Odugbemi’nin haklı olarak “kendi kendine konuşmalarda Afrika” olarak tanımladığı şeyle ilgileniyorlar. Aslında kadın yönetmenler toplumda tabu veya yasak kabul edileni, kendilerine dayatılanı yıkmaya çabalıyorlar.Bir anlamda başkaldırıyorlar.
Bu kadın film yapımcılarının çoğu, yüksek performans gösteren güçlü yaratıcı isimler. Kadın cinsiyetinin düşüncelerini duygusal ama olgusal yollarla aktarabilmek için çaba sarf ediyorlar.
-Peki sonuç ne oldu? Başarı ya da geldikleri nokta…
Birçoğu yıldız haline geldi, uluslararası üne sahip oldular. Bazıları profesyonel yatırımcı oldu. Bazılarının da kendi çevrimiçi TV’leri mevcut ve Festival Direktörü olarak hareket ediyorlar. Nijerya’da kendilerini anlayabilen bankalardan, sponsorlardan ve STK’lardan büyük destek alabiliyorlar.
-Kadınlar başarılarıyla sistemin içerisinde yer alabildiler mi? Statüko değişti mi?
Nijeryalı kadınlar cinsiyet yanlılığı ve eşitsizliğinden dolayı kendileri için neredeyse hiç yiyecek sağlamayan sistemi yıkmak için cesurca öne çıktılar. Bir noktada bu ülkede bir kadın film yapımcısı olmak çok zordu.
1990’larda film endüstrisinin yükselişi sırasında birçoğunun yönetmen olması aynı derecede zordu. Erkekler güçlü oldukları için, nispeten büyük ölçüde inşa ettikleri eril statükoyu değiştirmenin bir yolunu bulmak zorundaydılar. EbonyLife TV’den Mo Abudu, Film Akademisi sahibi Emmett Isomg ve yakın zamanda Afrika Uluslararası Film Festivali Direktörü Chioma Ude var ve şimdi En Vivo adlı bir online televizyona da sahip.
Yani, hepsi uzun zamandır sisteme hakim olan güçlü bir ataerkil kültür karşısında bir isim yapmaya ve tanınma için bir platform oluşturmaya çalışıyorlar. Kadınlar aslında sadece hatalı bir sisteme tepki veriyorlar.