2025 Cannes Film Festivali’nden Jüri Ödülü ve En İyi Ses Bandı ödülüyle dönen Oliver Laxe imzalı Sirat, yalnızca Cannes’ın en çok konuşulan filmlerinden biri olmakla kalmadı; önümüzdeki dönemde de adından söz ettirmeyi sürdürecek gibi görünüyor. Almodóvar’ın yapımcılığını üstlendiği film, aynı zamanda İspanya’nın Oscar adayı olarak öne çıkıyor. Uluslararası film kategorisinde güçlü bir yeri olan Neon’un Sirat için kampanya yürütüp yürütmeyeceği ise şimdilik merak konusu.
Benim için film, yılın son çeyreğine girerken zirveye yerleşti. Ayvalık Film Festivali’nde iki kez izleme şansı bulduğum Sirat, özellikle iyi bir ses sistemiyle donatılmış bir salonda çok daha etkileyici bir hâle geliyor. Bu yüzden filmi doğru bir sinema salonunda deneyimlemek ve ona doğru beklentilerle yaklaşmak önemli.
Sirat, uzun zamandır karşılaşmadığımız kadar yoğun bir seyir deneyimi sunuyor. Etkisini tarif etmek için Mad Max: Fury Road benzetmesi abartılı sayılmaz; Laxe, tempoyu düşürmeyen, öngörülemez ve izleyicisini sürekli diken üstünde tutan bir film ortaya koymuş. Özellikle ikinci yarıda tansiyon giderek artıyor. İlk gösterimden çıkan birçok seyircinin arkadaşlarını alıp sonraki seansa geri dönmesi, filmin yarattığı etkiyi gösteriyor. Bununla birlikte, filmi beğenip beğenmemekten bağımsız olarak, onun şok edici anlarına hazırlıklı olmak kolay değil.
Konuya gelirsek: Film, bir babanın oğluyla birlikte evden uzaklaşan kızını Fas’ın güneyindeki dağlarda düzenlenen rave partilerinde arayışını konu alıyor. Ancak bu yalnızca yüzeyde kalan çerçeve; asıl yolculuk bundan sonra başlıyor. Hikâye ilerledikçe ivme kazanıyor, seyirciyi hızla içine çekiyor ve bir an olsun nefes aldırmıyor.

Özellikle ilk yarıda, sistemin parçası olan bir baba-oğulun, toplumun dışladığı insanların katıldığı rave partisine adım atması başlı başına ilgi çekici. Bu bölümdeki karşılaşmalar dikkatle işlenmiş; kimi karakterlerle özdeşlik kuramasak bile onları tanımamız için doğru bir zaman ayrılmış. Ayrıca Laxe, mevcut düzene yönelttiği eleştiriyi küçük ama yerinde dokunuşlarla kuruyor. Anti-militarist tavrı da açıkça hissediliyor; düzenin insanlığı nasıl uçurumun eşiğine sürüklediğini göstermekten kaçınmıyor.
Sonuç olarak Sirat, klasik bir arayış öyküsünün ötesinde, izleyiciden cevaplar aramasını değil, soruların peşinden gitmesini isteyen bir film. Laxe, rahatsızedici olmayı göze alarak bizi alışılmış anlatı kalıplarının dışına çıkarıyor. Ortaya çıkan ise yılın en güçlü filmlerinden biri olmasının yanında, unutulmaz bir izleme deneyimi.