2021’de çıkan ve şuana kadar Netflix’te en çok izlenen ve ses getiren filminden bahsetmesem olmazdı. Son yıllara damga vuran gençlik dizisi Euphoria’nın da yönetmeni olan Sam Levinson, filmi yaklaşık 15 gün içerisinde çektiklerini söyledi. Filmdeki başrollerimiz ise Zendaya ve John David Washington. Filmi izledikten sonra karakter seçiminde özellikle Zendaya’nın karakteri Marie seçimiyle alakalı Sam Levinson’a sormak istediğim bir soru var. 2020 Emmy ödüllerinde ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü Olivia Colman (The Crown), Jodie Comar & Sandra Oh (Killing Eve) gibi oyuncuların arasından alan Zendaya, aynı zamanda Disney çıkışlı Emmy ödülü alan ilk kadın oyuncu oldu. Ödülü Euphoria’daki rolüyle aldı ki bu rolü aynı Malcolm&Marie’deki rolü gibi uyuşturucu bağımlısı olan bir kadın. Bu kafamda bir soru işareti oluşturmaktan başka bir işe yaramadı. Sadece, Zendaya gerçekten ‘Drug Addict’ rolü için biçilmiş kaftan mı yoksa Sam Levinson yeni ödül almış, baş rolü olan oyuncuyu ödül aldığı karakterden çıkarmayıp risk almak istemedi mi? Asla cevap alamayacağım bir soru. Fakat Zendaya filmde gerçekten temiz ve güzel bir oyunculuk sergiledi. John David Washington açıkçası Tenet filmindeki performansıyla başrol olmasına rağmen başrol gibi hissettirmemişti. Hatta Robert Pattinson daha dominant kalıyordu bu konuda. Bu yüzden beklentim yüksek değildi fakat beni haksız çıkarttı.
Film siyah-beyaz olunca aklıma direkt son yıllarda çıkan Roma, Cold War ve The Lighthouse filmleri geldi ve bu filmler gerçekten çok fazla ödül ve adaylık almıştı. Acaba Malcolm & Marie de bu Renkli Dönem’in bol ödüllü ve adaylıklı siyah-beyaz filmleri arasına girebilecek mi?
Tek mekanda geçen filmleri seven birisi olarak gerçekten mekanın kullanımını aşırı beğendim. Arada Marie’nin evin etrafındaki farklı noktalarda verandaya çıkıp sigara yakma sahneleri filme konulan küçük ve hoş detaylardı. Beş duyudan bahsetmek istiyorum burada. Genelde siyah-beyaz filmleri daha kolay sıkılınabilir filmler olarak görüyorum ve filmlerin görsellik eksiğini başka duyulardan tamamlamasını gerektiğini düşünüyorum.Film bunu özellikle Malcolm’un Mac & Cheese yeme sahnesiyle, sürekli doldurulan alkolüyle, bitirilmeden bırakılan sigarasıyla, başarısız ön sevişmeleriyle, arkada çalan müzikleriyle, Marie’nin küvette Malcolm’u dinlemesiyle yani sürekli başka duyularla tamamlıyor.
Filmin çoğunda çiftimizin aralıklarla birbirleriyle tartışmasını izliyoruz.Tartışmaların içinin dolu olmadığını düşünmekle birlikte arka planlarının olmaması da izleyici bir anda ‘şimdi neyden bahsetti, konuyla alakası ne?’ gibi düşüncelere itiyor.İzleyiciler genelde bu durumlarda kavgada haklı ya da haksız kişiyi arar fakat bu kavgalarda sürekli haklı çıkan biri olmadığından karakterlerimiz siyah ya da beyaz değil aksine griler.Marie’nin son sahnedeki yaptığı konuşma ilk başta yapılsa olmaz mıydı? Diyalogların gelişiminde sıkıntı olduğunu düşünüyorum fakat senaryodaki bu sıkıntıyı oyuncuların herhangi bir duyguyu bize aktarırken hiçbir zorluk çekmemesi telafi ediyor. Çünkü bir noktadan sonra diyalogları, tiradları, monologları dinlemekten ziyade o duygunun size geçmesini bekliyorsunuz.Daha fazla film içeriğinden bahsetmek istemiyorum çünkü spoiler olur.
Son olarak filmle alakalı dedikodu vermek istiyorum.Malcolm karakteri Sam Levinson’ın otoportresi olarak karşımıza çıktığını iddia eden dünyaca ünlü siteler var çünkü Sam Levinson bir filminde eşine teşekkür etmeyi unutmuş. Marie & Malcolm’un da bu konudan esinlendiğini kendisi dile getirmiş. Kendisinin 2018 filmi olan Assassination Nation’a LA Times’tan The White Lady* kötü eleştiri bırakmış zamanında.
*The White Lady: Malcolm’a göre onun filmini, vizyonunu ve işini anlamayan LA Times eleştirmeni.