Başrollerini Haley Lu Richardson (Stella) ve Cole Sprouse( Will) ‘in paylaştığı yönetmen koltuğunda Justin Baldoni’nin oturduğu harika bir film. Film Claire Wineland’ın yaşamından esinlenerek hayata geçirilmiş bir proje. Stella 17 yaşında kistik fibroz hastası bir genç kız. Hayatı boyunca daima kuralları olan ve kurallarının çerçevesinden dışarı çıkmayan Stella hastalığını anlattığı, kendi dünyasını bir hastane odasına taşıdığını anlatan videolar çektiği bir kanalı bile var. Bütün yaşamını geçirdiği hastanede 7 yaşından beri arkadaşı olan Poe ile birlikte tedavi görüyor.
Will ise hastaneye yeni yatış yapmış olan kistik fibroz hastası. Stella ile tek ortak yönleri bu hastalık. Will tedavisini uygulamaz ve öleceği günü iple çekerken Steall yaşamak için tedavilerini kendi takip eder ve hatta bunun için bir yazılım yazar. Will’in umursamazlığı Stella’yı rahatsız eder ve tedavi olması için ona baskı yapar. Will’in bunu karşılıksız yapmaya hiç niyeti yoktur. Ve bir anlaşma yaparlar. Stella ve Will tedavilerini eş zamanlı yürütürler. Tüm bunlar olurken duygusal olarak birbirlerine yaklaşan çift fiziksel olarak birbirlerinden uzak durmak zorundadırlar.
6 ADIM KURALI… Kistik fibroz (KF) hastaları çapraz enfeksiyon riskini azaltmak için birbirlerinden en az 6 adım uzak durmak zorundadırlar. Birbirlerine dokunmaları yasaktır. Ve dokunmamak Stella için ilk defa bu kadar zorlayıcıdır. Onlar için tek engel bu da değildir üstelik. Hemşire Barb..Daha önce böyle bir vakayla karşılaşan ve ölümlerine tanıklık eden Barb, Will ve Stella’ya yan yana gelme yasağı getiriyor. Hayatından pek çok şey çalan hastalık için Stella hastalıktan bir adım çalmaya karar veriyor. Videosunda da şu sözlerle dile getiriyor sözlerini:
Madem KF benden ve bizden bunları çaldı, ben de karşılığında küçük bir şey çalmaktan çekinmiyorum. Bir adım, tam bir adım. Uzaydan, mesafeden, ölçüden, nereden isterseniz oradan. Bunu çalmaya çekinmiyorum çünkü KF artık hırsız sen değilsin benim!
Ve yaklaşık 5 adım uzunluğundaki bilardo sopasını kaptığı gibi Will’in yanında alıyor soluğu. Bu onlar için sıradan bir sopa değildir artık. Ertesi gün Will’in kendi tanımıyla ‘özgür olduğu gün’ yani 18. yaş günü.
Stella onun içinyakın arkadaşlarının da katıldığısürpriz bir doğum günü partisi hazırlar. Akşamında Poe ölür ve Stella o zamana kadar Poe’ya bir kez bile sarılamamış olmanın verdiği acıyla bir karar alır:
“O kadar zaman yaşayabilmek için tedavim uygulayabilmek yerine, tedaviyi uygulamak için yaşadım. Ben yaşamak istiyorum.”
Hep görmek istediği ışıklara Will ile gitmek ister. Tutar ellerinden, evet eldivenle bile olsa Will’e ilk kez dokunmuştur. Tam da bu yolculuk sırasında yıllardır beklediği o mesajı alır Stella. Nakil için uygun bir akciğer…Görmezden gelir çünkü hayatı ertelemek istemez.Beklenmedik bir şey olur ve Stella derin bir gölete düşer. Will ise deyim yerindeyse onu kurtarmak için onu öldüren şeyi yapar.. Nefes alması için Stella’ya suni teneffüs uygulamak zorundadır. Her ikisi de gözünü hastanede açar ama Stella nakli reddeder. Bu sefer ikna etme sırası Willdedir. Will ondan uzak durması gerektiğini bu acı deneyimle anlamıştır. Veda edecektir. Ama sevgisi kadar vedası da güzel olmalıdır. Işıklara gidememişlerdir ancak bu Işıkları Stella’ya getiremeyeceği anlamına gelmemektedir. Ameliyattan çıktıktan sonra gözlerini bu güzel manzaraya açar Stella. Ve tabi ki Will’e…
“Hayat ne getirir bilmem ama bunların hiçbirinden pişman olmayacağım. Gözlerini, gözlerini kapatabilir misin? Sen hâlâ bakarken nasıl gidebilirim bilmiyorum” Son sözleri oldu Will’in. Pişman olmayın eğer dokunmak için fırsatınız varsa sevdiklerinize mutlaka dokunun diyor, filmin başında ve sonunda Stella’nın da söylediği gibi son vermek istiyorum yazıma:
“Nefes almak için havaya ne kadar ihtiyaç duyuyorsak, sevdiğimizin dokunuşuna da ihtiyaç duyarız ama dokunmanın önemini hiç anlayamamıştım onun dokunuşuna sahip olamayana kadar.”