Gouverneur Morris’in Pulp (Küspe) isimli romanından uyarlanan The Penalty filmi; 1920’de Goldwyn Pictures tarafından yayınlanan bir Amerikan suç filmidir. Yönetmenliğini Wallace Worsley’in yaptığı Penaltı’da başrol oyuncusu Lon Chaney, Sr.’dir.
7,4/10 IMDb puanına sahip bu filmde deforme olmuş bir suç dehası San Francisco şehrini yağmalamayı ve bacaklarını yanlışlıkla kesen doktordan intikam almayı planlar.
KaranlikSinema.com Kurucusu ve Sinema Yazarı Müge İbrikçi Baran’ın takdim yazısıyla filmi sunuyoruz:
****
The Penalty (1920)
Müge İbrikçi Baran
Man of a Thousand Faces (Bin Yüzlü Adam) lakaplı Lon Chaney’nin başrolünde yer aldığı 1920 yapımı The Penalty, intikam temasını işleyen bir suç / gerilim filmi. Yeraltı dünyasına odaklanan gangster filmlerine benzer bir konuyu işlemesinin yanı sıra süper kahraman filmlerinin olmazsa olmazı “villain” karakterlerin öncüsü olabilecek tatta şeytani bir kötü adam barındırıyor.
Kaza geçirmiş bir çocuğu kurtarmak için bacaklarını kesen bir doktorun aslında hatalı bir karar verdiğine açılışta şahit oluruz. Yıllar sonra bu çocuk, yeraltı dünyasının korkulan ve saygı duyulan ismi Blizzard olarak karşımıza çıkar. Polisin yanına muhbir sokma girişimleri sırasında onun ne kadar tehlikeli ve kötücül bir varlık olduğunu öğreniriz. Blizzard, kötü ve acımasızdır fakat içinde bir yerde haksızlığa uğramış olan bu çocuktan geriye piyano ve müzik aşkı kalmıştır. Zaten emniyet de bu zayıf noktasından faydalanarak bir kadın polisi onun yanına sokar. Piyano çalmayı seven ama bacakları olmadığı için pedalına basamayan Blizzard’ın yanına bir muhbir devreye sokulur ki onun hakkında bilgi toplayıp içeri atılmasını sağlayabilsin.
Filmin asıl hikayesi ise bir intikam planı üzerine… Çocukken bacaklarını kesen, o zamanlar genç ve acemi olan Doktor Ferris’ten intikam almak isteyen Blizzard, onun kızından faydalanmaya çalışır. Barbara Ferris, heykel sanatıyla ilgilenen genç bir artisttir. Fakat istediği başarıyı sağlayamamıştır. Nişanlısı ve babası ise onun bu sanat sepet işlerini bırakıp evinin kadını olmasını talep etmektedirler. Barbara ise son sanat projesini gerçekleştirdikten sonra istediğini elde edemezse hayatından sanatı çıkarmaya karar verir. “Düşüşten Sonraki Şeytan” isimli heykel için bir modele ihtiyacı vardır ve gazeteye ilan verir. Blizzard bu fırsatı değerlendirecek ve ailenin içine sinsice girecektir. Aynı modelliğini yaptığı şeytan gibi kötücül planını gerçekleştirmek için uygun zamanı kollayacaktır.
The Penalty, kabaca bu iki hikayenin birleşiminden oluşuyor. Blizzard, hatalı bir operasyon sonrası ampute kalınca bunun acısını San Francisco’nun yeraltı dünyasını ele geçirerek çıkarmaya çalışır ve başına gelenlerden bütün dünyayı sorumlu tutar. Şehirde karmaşa yaratmaya çalışması ve dünyayı ele geçirme planları, aynı süper kahraman filmlerinde veya çizgi romanlardaki kötüleri anımsatır. “Villain” diye adlandırılan bu karakterler de başlarına gelen talihsiz bir olay sonrasında kötü adama dönüşürler. Filmde ise final itibariyle Blizzard, benzer karakterlerden sıyrılır. Kaza sırasında kafasına aldığı darbe sonucu bir travma geçirmiş ve bu durum aslında onun kötü adam olmasını sağlamıştır. Yani Blizzard’ın yaptığı şeytanlıklar bilinçli değildir ve bacağının kesilmesiyle bağlantısı yoktur. Sert bir gidişatın hakim olduğu hikaye böylelikle sondaki mesaj ile yumuşatılır. Fakat bahtsız Blizzard’ın hakkı olduğu düşünülen finalde ise Hollywood’un klasikleşmiş olan kötülüğün cezasız kalmayacağı vurgulanırken daha da didaktikleşir.
The Penalty’nin senaryosundan sonra en dikkat çeken tarafı ise Lon Chaney’nin ampute bir karaktere hayat vermesi. Yedi yıl sonra The Unknown ile bu sefer ellerinin olmadığı numarası yapan bir karakteri canlandırır. Ampute veya deformasyona uğramış karakterler, özellikle 20’li ve 30’lu yıllarda aynı The Unknown filminde olduğu gibi sirkte çalışan insanlar olarak karşımıza çıkarlar. İlerleyen yıllarda ise özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında savaş gazilerini ampute olarak görürüz. I. Dünya Savaşı’nın yeni bitmesi ve gangsterlerin gittikçe güçlenmeleri, Blizzard gibi o yıllara göre ilginç bir karakterin yaratılmasına zemin hazırlamış olabilir. Gerek ağır makyaj altında gerekse zorlu kostümlerin içinde, birbirinden farklı karakterlere imza atan Lon Chaney’nin performansı ise her zamanki gibi takdire şayan.