Adından çokça söz ettiren film ‘Persona’ ve yönetmeni Bergman, sinema dünyasına farklı bir bakış açısı getirmiştir. ‘Persona’ sözcüğü Latincede oyuncu tarafından giyilen maske anlamına gelmektedir (Sontag 1967). Film henüz başında; çivilenen bir el, erekte olmuş bir penis, bir örümcek, kesilen bir kurbanlık koyun, vahşilik, kadın simgesi ve çizgi film karakterini projektör hepsini gerçekmiş gibi gösterip izleyicinin içine işliyor. İzleyicide de merak uyandırıyor. Morgda yatan çocuğu göstererek varoluşçuluk akımından yararlanılmış.(Varoluşçuluk insanı sadece akılla sınırlamadan ruh dünyasını öğrenen bir felsefedir.) Kadın objesinin gösterilmesi ve gidip çocuğunu sevmesi, filmde kadınlarla ilgili hakikati göstereceğini düşündürüyor.
Adlarının Elisabeth ve Alma olduğu seyirci tarafından öğrenilecek iki kadının sürekli birbiri arasında değişiyormuş gibi görünen bulanık imgelerine dokunur. Genç bir hemşire olan Alma, çalıştığı hastanenin doktoru tarafından oyuncu Elisabeth Vogler’e bakması için görevlendirilir. Elisabeth, herhangi bir fiziksel ya da ruhsal sorunu olmamasına rağmen bir süredir konuşmamaktadır. Elektra (Elektra, Yunan mitolojisinde, Agamemnon ile Klytaimestra‘nın kızıdır) rolünü oynarken sahnede susmuş ve histerik bir şekilde gülmeye başlamıştır. Bu sekansta susmasını ve gülmesini; hiçlik,yabancılaşmasına ve yalnızlığına yorabiliriz. Filmde hep Alma konuşuyor, Elisabeth Vogler ise hiç konuşmuyor. Alma ile Elisabet yazlığa giderler, Alma sürekli kendini anlatır ki Elisabeth de kendini anlatsın diye.Bu sahnedeki diyalog en iyi erotik sahnelerinden biridir.
Kapalı sahneleri ile film erotiği çok güzel yansıtıyor bizlere. Sahnelerde ve diyaloglarda kaydırarak izleyicilere sürekli film olduğunu hatırlatıyor. II. Dünya Savaşı Elisabeth’te travmatik etkiler bırakmış. Aynı sahneler tekrarlanıp farklı anlam çıkarılmaya çalışılmış. Tür dram ve gizemdir. Alt tür ise melodram, çünkü Elisabeth çoçuğundan ve kocasından ayrı, kürtaj yaptıran Alma vb. örnekler vardır. Kodları ise; ağlatı ve yakın çekimlerdir(dram). Alma ve Elisabeth’in birlikte bulunduğu yakın çekimler birçok sahnede vardır.
Kısaca modern anlatı olarak yorum yaparsam; film çok boyutlu, karmaşık ve parçalı bir kurgu dinamiğine sahiptir. Filmin sonu net bir şekilde bitmemiş, izleyicide merak uyandırmıştır. Yani açık uçlu bitmiş. Bu yönüyle “Yeni Dalga”ya benzettim. Zor anlaşılan filmde detaylar gizlenerek çözüm izleyicilere bırakılmış. Yeni bir film dili oluşmasını sağlamış bence Bergman.
Öte yandan aslında bireysel konuları ele alarak toplumsal sorunlarımızı ön plana çıkarıyor. Bireyin bunalımını, huzursuzluklarını anlatıyor. Varoluşçuların yaptığının tam tersi olarak, olaylara bireysel özgürlük açısından değil toplumsal özgürlük açısından bakılmış. Soyut düşüncelerden daha çok duygulara vurgu yapılmış.
Aydınlatması bugünkü dönem için bile en iyisi bence. Uzam, iç uzam ve dış uzam biçiminde tercih edilmiş. Beergman’ın kolajlar kullanması bana Ekspresyonizm akımını anımsattı. Klasik sinemanın tersine kronolojik bir sıralama yok filmde.Günümüz dünyasına yoracak olursak bu film doğmuş ve doğacak bir ana temel atmış, asla geçmişte kalmayacak bir film.