Ödüllü bağımsız film yapımcısı, senaryo yazarı, yönetmen ve oyuncu Mario Di Leonardo ile bir canlı video söyleşi gerçekleştirdik. Leonardo bağımsız filmin kendisi için ne anlama geldiğini, felsefesini, zor ve zevkli yönlerini, bol ödüllü uzun metraj filmi Loners üzerinden anlattı.  

Söyleşinin Türkçe dökümünü ve Loners’ın fragmanını videonun hemen altında bulabilirsiniz.

Merhaba Mario. Öncelikle, benimle söyleşi yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sineblog.org’dan selamlar.

Rica ederim. Ben teşekkür ederim!

• Bağımsız film yapıyorsun. Bu senin kendi tercihin mi yoksa böyle bir tercih yapmak zorunda mı kaldın?

Bir yerden başlamalısın. Başlamak en önemli kısımdır. Hayatın boyunca bir şeyler yapmak istediğini düşünebilirsin ve hiçbir şey yapamadan sona varabilirsin. Sevdiğiniz şeyi yapmadığınız için pişmanlık duymak, başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biridir.

Evet, tamamen benim tercihim ve bence film çekmek isteyenlerin % 99’u için bağımsız film çekmenin tek yol olduğunu düşünüyorum. Bugün herkesin sahip olabileceği olanaklar, 10, 20 veya 30 yıl öncesinin çok ötesinde.
Bu durum aynı zamanda her alanı çok daha “kalabalık” hale getiriyor, ama evet, film çekmenin tek yolu bu.

• Senin için “indie” (bağımsız film) ne demek?

Şahsen benim için bağımsız film çok fazla özgürlük, doğaçlama, yaratıcılık ve çok az para demek. Bütçeleri yüksek olan bağımsız filmler de var, ama çoğu insan için bağımsız filmin az önce bahsettiğim anlamlara geldiğini düşünüyorum. Hemen herkesin bağımsız film dendiğinde akıllarına gelen ilk şeyin ağır karakter ve hikaye temelli “arthouse” filmler olduğuna inanıyorum.

Oysa büyük yapımlarda her şey çek yazarak çözülür. Bilirsin, “ah, bir vince ihtiyacın mı var, işte al sana biraz para, bir tane kirala”. “Ekstra ışığa mı ihtiyacın var? Al bu parayı ve satın al! ”

Bunun yaratıcı ve tutkulu sonuçlara yol açmayacağını söylemiyorum, ancak büyük bütçelerin bir projeden yaratıcılığı emebileceğini söylemeye cüret ediyorum.

• Senin için “film yapımı” nedir: bir hikaye anlatmak mı, ödüller, şöhret veya başka bir şey mi?

Film yapımı görsel hikaye anlatımıdır. Olası ödüller ve şöhret bunun bir parçası değil. Eğer öyleyse de bunlar ancak film bittikten sonra gelen şeylerdir. En önemli motivasyon kaynağı olmamaları gerektiğine inanıyorum. Ödül almak güzel, ama bir festivalin resmi seçimine kalırsak bile bunu şeref rozeti olarak görüyorum. Bu, ilerlemenizi ve yaptığınız işte daha iyi olmanızı teşvik eder ve zaten çok faydalıdır, çünkü iç çemberinizin dışındaki insanları ikna etmeyi başardınız demektir.

• Uzun metraj filmin “Loners”, senin “film yapımcılığı felsefe”nin tanımı mı?

Yok hayır! Film yapım felsefesinin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama Loners ayak parmaklarımızı ıslatmaya çalıştığımız çok deneysel bir film. Bir felsefe olarak kabul edilirse, bir haftadan daha uzun bir raf ömrüne sahip bir film çekmenin ve filmin bitiminde, jenerik akmaya başladığında unutulmayacak bir film yapmanın benim felsefem olduğunu söyleyebilirim.

Loners’in hikayesini birkaç cümlede nasıl özetleyebilirsin?

İki yalnız insan “kapanış” arıyor. Biri diğerinin peşindeyken, o diğeri yakalanıyor. Aynı düşmanla karşı karşıya kaldıklarında ise ekip olmaktan başka çareleri kalmıyor.

• Filminde sahip olmak istediğin her şeye sahip olabildin mi?

Evet ve hayır. İşte nedeni: Büyük bir bütçeye sahip olsaydım, tamamen farklı bir film olurdu. Muhtemelen daha büyük bir hikaye bile yazabilirdim. Bununla birlikte, senaryoyu bütçe ve sınırlı kaynakları akılda tutarak yazdım.

Benim geldiğim yerde yolda giderken karşılaşacağınız aktör ve aktrisler yok. Gönüllü bulmak çok zor. Onları ikna etmek zorundasın çünkü birçok insan kendi yeteneklerini tanımıyor.

İlk film yapımı ve oyunculuk deneyimimiz olduğundan, çok şey öğrenmek zorunda kaldık. Bu nedenle diğer oyunculara ve kendime daha uzun süre Dustin Hoffman’ın ustalığında davrandım.

LONERS gerçekten bizim film okulumuzdu ve beni yanlış anlama, şu anda her şeyi bildiğimiz illüzyonunda yaşamıyorum.

Bir sonraki filmimiz, yenilerini yapmak için yaptığımız tüm hatalardan kaçınmaya çalıştığımız “bir sonraki dönem” olacak.

• Hiç projeyi kesip vazgeçmeyi düşündüğün zamanlar oldu mu ve sonrasında seni ayakta tutup devam etmeni sağlayan ne oldu?

Film çekerken çok eğlenceli anlar yaşandı. Sanırım tüm süreç boyunca birçok duygu yaşadık. Özellikle post prodüksiyonda.

Her şeyi bırakmak istediğim tek bir an bile olmadı.

Film çekimi sırasında rulolardan birini 3 kez tekrar basmam gerekti ve senaryoyu değiştirmeye karar verdim.O bölüm senaryodan çıktı, işe yaradı. O kısımla ilgili çok fazla strese girmeme rağmen sonunda iyi bir netice elde ettim. O bölümün hangisi olduğunu söylemeyeceğim. İlgili herkes detayları biliyor ve o kadar işte.

• Bir bağımsız film yapmanın en zor kısmı nedir? Senaryo yazımı, aktörler, çekim vb. Hangisi veya hangileri?

En zor kısmı söylemek kolay değil, çünkü her yönü en zor olanıdır. Senaryo bitmeden çekmeye başladık. Bu bir daha asla yapmayacağım bir şey. Orası kesin.

Fakat bilirsin, insanları bir filmde gönüllü olmaları gerektiğine ikna ettiğinizde ilerlemek istersiniz. Neyse ki, hikayenin tüm ayrıntıları aklımdaydı ve çekim yaparken yazma aslında kötü bir fikir değildi. Çekim esnasında oyuncu veya mekanla ilgili bir şey değişmek zorundaysa gerçek zamanda kolayca adapte olabildim ve ona uygun değişiklikler yapabildim.

Ayrıca bazı sahneleri önceden tartıştık. Neredeyse iki sayfa diyalog içeren bir sahne vardı. Diğer aktörlerle konuştuktan sonra sahneyi hiçbir diyalog olmadan çekmeye karar verdik. Daha iyi sonuç elde ettim.O sahneyi yazarken, her zamanki klişe film replik yazımını kendimden uzak tuttum. Diyalogsuz çekmekten fazlasıyla memnunum. Sahneyi çok daha iyi yaptı.

Diğer oyuncularla çalışmak bazen zordu. Senaryoyu yazmak yalnız yapılan ve çoğunlukla sıkıcı bir iştir, ama yapılması gerekiyor. İşin iyi yanı, senaryoda üstesinden gelmen gereken tek kişi sensin. Ama çekimde bir sahneyi çeker çekmez diğer oyuncuları da kontrol altında tutmalısın.Onları rahat ettirmeli, ne yapmayı planladığını açıklamalısın. Bu da bazen oldukça zor olabilir. Yine de çok zevkli. Özellikle bir sahnenin hayata geçtiğini gördüğünüzde.

Mesela ormandaki sahnelerden birinde Sean, “Beni ondan kurtar…” diyor. Belirli bir beklentim vardı elbette ama Loek’in o replikleri hayal ettiğimden çok daha iyi oynamasını beklemiyordum. Ya da Simone’un namlunun ucundaykenki performansını. Gerçekten çok iyi bir iş çıkardı ve şu ana kadar konuştuğum herkes, izleyicilerin ve diğer ekip üyelerinin tümü, Simone’un filmin en iyi oyuncusu olduğunu kabul etti. Her birimiz gibi, daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı. Yapmaktan hoşlanmamasına rağmen, bizim için yaptı ve bir daha asla yapmayacak.

Dürüstçe söyleyeyim, ne yazık ki yapmayacak…

* Çok teşekkürler, senin için en iyisini diliyorum. Sağol.

Ben de senin için! Benimle söyleştiğin için tekrar teşekkürler.