“Gerçekten olan bir şey asla unutulmaz, hatırlamıyor olsan bile.”
Uzakdoğu felsefesine göre, Yin ve Yang, tüm varlıkların ve doğanın kaynağıdır. Bu bağlamda, insanın ve kozmosun anlamlandırılması da bu ikilik bağlamında gerçekleşmektedir. Yin ve Yang, zıtlıklardan tamamlayıcılığa geçişi simgeler. Bu zıt kavramlar bir arada olduğu zaman değişim, dönüşüm ve ardından gelişim ortaya çıkar. Adeta birbirini yapboz misali tamamlarlar. Karşıtlıklar öncelikle bir çatışmayı gerektirir. Siyahın olmadığı evren kuramı bir nevi hiçliktir. Bütün içerisinde zıtlıkların birliği değil, birlikteliği söz konusudur. Birlik, tek olma durumunu ifade eder; birliktelik ise bir arada olma durumudur. Birlik, bir potada erimek demektir. Buna karşılık, birlikteliği oluşturan kavramların birbirlerinden ayrılıkları korunur, birbirlerine karışmazlar.
Bireyin de kendini tanıması ve kendi ile objektif olarak yüzleşmesi ancak kendi gölgesini de var sayıp onu da kişiliğinin bir parçası olarak kabul etmesi ile olur. “Eğer birey gölge yanı ile yüz yüze gelir, onun ona ait olduğunu fark ederse, o zaman gerçek ışığı görebilir.”
Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilen Spirited Away(Ruhların Kaçışı), Oscar kazanan ilk anime olma özelliği taşıyor. Miyazaki’nin filmlerinde Batı animasyonlarında sıkça karşımıza çıkan netlik yoktur. Yani karşımıza; iyi-kötü ya da kazanan-kaybeden gibi bir ayrım çıkmaz. Kötü biri olarak gözükse de her karakterin derinlerinde bir yerde iyinin ve doğrunun var olduğu üzerine şekillenir. Yazıya böyle bir giriş tercih etmemin de sebebi bu.
Özellikle kapitalizm karşıtı göndermeler içeren film, baş karakter Chihiro üzerinden günümüzdeki tüm sistemi eleştirir. Herkesin ufacık bir altın sahibi olabilmek için birbiriyle düşman olduğu bu dünyada bir avuç altını elinin tersiyle iten, sadece sevgisiyle tüm kötülüklere karşı duran Chihiro, onu da tüm çalışanlar gibi itaatkâr yapmaya çalışan Yubaba’ya rağmen adını, geçmişini ve ailesini unutmayıp sistemi elinin tersiyle iter. Cesaretiyle sisteme karşı ayakta kalabilen Chihiro, gerçek kimliğini unutan Haku’ya yardım etmek için de elinden geleni yapar.
İçerdiği temasal zenginliği bir kenara bırakırsak, Spirited Away görsel açıdan da büyüleyici bir anime. Miyazaki’nin mükemmel hayal gücü sayesinde karşımıza çıkan tasarımlar ve bunları destekleyen Hisaishi müzikleri, izleyenleri rüya gibi bir atmosferde hissettiriyor.
Miyazaki bu film de bir yandan Japon inanışların, mitolojisinin ve kültürünün ögelerini taşırken bir yandan da toplumsal ve evrensel değerleri işliyor. Filmlerinde geleneksel ögeler kullanarak Japon kültürünün unutulmasını engellemeye çalışan Miyazaki: “Geleneksel şeyleri terk etmek doğru değil. Yüksek teknoloji tarafından kuşatılmış çocuklarımız, her geçen gün kendi köklerinden daha fazla uzaklaşıyor. Onlara kültürlerinin ne kadar zengin olduğunu anlatmalıyız” der.
Film, açgözlülüklerine teslim oldukları için domuza dönüşen anne ve babasını kurtarma amacı içerisindeki Chihiro’nun başından geçenlere odaklanır. Filmin geçtiği ana mekân, Chihiro’nun çalıştığı ve kirlenen ruhların yıkanmak için geldiği Banyo Evi’dir. Filmde pek çok ruh, arınmak ve temizlenmek amacıyla buraya gelir. Özellikle, önce kirli bir ruh sanılan Nehir Ruhu’nun Banyo Evi’ne girdiği sahne oldukça çarpıcıdır. Ruh, çamurlar içerisinde, oldukça kirli olarak hamama gelir ve herkes ondan kaçmaya çalışırken, Chihiro ona yardımcı olur. Gündelik hayatın parçalarıyla birlikte onu kirleten diğer şeyler de içerisinden çıktıkça, ruh temizlenmeye başlar. Nehir Ruhu’nun kirli görüntüsünün altından çıkan şey, bir anlamda kutsaldır. Söz konusu hikâye, Şinto’nun, her şeyin içerisinde bir kutsallık olduğu yönündeki öğretisiyle bağdaştırılabilir. Şinto da, gündelik hayat içerisinde kirlendiğimizden söz eder.
Filmde insan zaafları ve etik değerler aslında ana tema. Anne ve babanın duyarsızlığı, aç gözlülük, yalnızlık, paraya itibar, kölelik, doğanın kirletilmesi gibi insanın kendi eliyle yarattığı problemler, ön yargısız bir yaklaşım ve saf sevgi ile bu filmde çözülüyor.
Yalnızlığın belli raddeleri vardır ve yalnızlıktan kurtulmak adına birçok şey yapılabilir. Çevrenizde insanlar olsun diye paralar saçabilir, insanlara bir şeyler vererek ya da vaat ederek sizi sevmelerini sağlayacağını düşünebilirsiniz. Ancak bütün bunlar hiçbir şekilde fayda etmeyebilir. Yalnızlık, yüzyıllardır dünyanın her yerinde, edebiyatta, şiirlerde, kısaca insanın olduğu her yerde var olan bir yaşam tecrübesidir. Filmde de karakterler bu anlamda dönüşümler yaşar. Bu açıdan bu filmdeki en büyük temsil ise Yüzsüz’dür. Yalnız bir ruhtan ürkütücü bir canavara, bir canavardan da iyi bir arkadaşa dönüşür. Bunun içinse gerekli olan tek şey sevgidir. Filmin merkez noktası olan yalnızlığın aktarılmasında bu karakter can alıcı bir yerde durur.
Her ne kadar Miyazaki, bu filmi çocuklar için yaptığını söylese de her yaş grubundan insanın izleyebileceğini düşündüğüm bir film oldu. Üstelik sırf yarattığı atmosfer ve detaylı çizimleri için bile izlenebilir bence. Yıllardır animeye hep mesafeli durmuş olsam da hem görsel hem de içerik açısından bakıldığında neden Miyazaki`nin büyük bir usta olarak anıldığını anlamak kolaylaşıyor. Bakmak yerine görmeyi tercih eden zihinler için ise önemli alt metinleri yakalamak mümkün.
Kaynakça: Martin Palmer; “Yin ve Yang”, Dharma Yayınları, İstanbul, 2010