Mega TV, Şili’nin ilk özel televizyon kanalı olarak 1990 yılında yayın yapmaya başladı. Şu an Mega Media Holding’in bir bileşeni. Holdinge bağlı olarak ayrıca Mega Plus ve Etc TV kanalları, Mega.cl ve Meganoticias.cl web siteleri ve Infinita, Carolina, Candela, Romántica, Tiempo radyo istasyonları bulunuyor. 2012’den itibaren Bethia Grubu’na ait olan holdingin 27,5%’i 2016’da Discovery Communications tarafından satın alındı.

Sabah programları, haberler, reality şovlar ve pembe diziler yayınlayan Mega TV, Şili’nin en çok rating ve kazanç elde eden kanalı durumunda.  Mega TV ayrıca Türk prodüksiyonlarını yayınlayan ve bölgede bir trend başlatan ilk Latin Amerika kanalı. Yayınladığı Türk dizilerinden bazıları şunlar: “Binbir Gece”, “Fatmagül’ün Suçu Ne?”, “Anne”.

Mega TV adına sorularımızı Mega Media Uluslararası Yapımlar’ın 2015 yılından bu yana Halkla İlişkiler ve Sosyal Medya Direktörü olan Francisco Ormazábal yanıtladı. Ormazábal’ın klasik halkla ilişkiler sorumluluklarının yanında, yabancı prodüksiyonların medyada varlığını yönetmek, dizilerin hayranları ile iletişim kurmak ve Mega TV’de yayınlanan Türk dizileri hakkında kurumsal ve resmi açıklamalar yapmak da var.

– Kişisel bir soru ile başlamak istiyorum. Sadece Türkiye dizisini izleyen biri olsaydınız, Türkiye ve Türk kültürünü nasıl tarif ederdiniz? Türk dizileri, Türkiye ve Türk kültürüne bakışınızı nasıl değiştirdi?

Batı dünyasında tarihsel olarak Türk kültürünün, Müslüman inancına bağlı önyargılar nedeniyle cahil, kendi değerlerimiz için tehlikeli derecede aşırı muhafazakar, din merkezli bir toplum olarak bilindiğini düşünüyorum. Aslında Türk insanlarına dair temel kültürel referanslarımız, “Midnight Express” ve “Lawrence of Arabia” gibi Hollywood filmlerinde gösterilenler oldu. Ve orada Osmanlılar her zaman “kötü adamlar”dı.

Neyse ki, Türk dizileri bu algıyı değiştirdi. Şimdi en azından Latin Amerika’daki insanlar, Türkiye’nin sadece çok güzel, çok-çeşitli, gelişmiş ve modern bir ülke değil aynı zamanda az gelişmiş olsa bile, Türk halkının çoğunun çok açık fikirli ve hatta ileri görüşlü olabileceğini öğrenmeye başladılar.

– Latin Amerika halkının Türk dizilerini sevmesinin ana nedenleri nelerdir? Türkiye ile Latin Amerika arasında hikaye anlatıcılığındaki benzerlikler, biçimler, sosyolojik yapıya aşinalık (büyük şehirlere göç, banliyöler, daha parlak bir yaşam arzusu vs.)? Ya da diğer bazı faktörler?

Tüm saydıkların doğru. Katolik inancımız nedeniyle, burada, Latin Amerika’da üstesinden gelmek zorunda olduğumuz ağır bir gelenekçi yükümüz var ve sorunlarımız sizinkine çok benziyor. Latin Amerika’nın dizi formatı bir saat süren “telenovela”dır.  Telenovela kahramanlarının sıkıntıları genellikle sosyal çatışmadır; geçmişten gelen sevgililere karşı intikam, yasak aşk, sınıf atlama; hepsi çok yoğun duygu içeren dramatik bir tarz  ve genellikle mutlu sonlar ile gösterilir. Tüm bu unsurlar Türk dizilerinde mevcut ve bu yüzden Türk dizileri Şili’de tıpkı telenovelalar gibi birer saatlik bölümlere bölünerek yayınlanır.

Türk dizilerinin yavaş ritmi ve iffetli hikayeleri ile 2014’te gelişi, Şili dizilerinin o sıradaki daha cinsellik temelli ve cüretkar içerikleriyle doğrudan tezat oluşturdu. Ve bu “eski moda” yaklaşım, sadece güzel ve dikkatli bir şekilde yavaş inşa edilmiş aşk hikayeleri isteyen insanların takdirle karşıladığı bir tercih değişikliğine neden oldu.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da fizyoloji. Çünkü genel olarak Türkler Latin Amerika halkına fiziksel olarak çok benziyor. Fizyolojik yakınlık, dizi karakterlerinin bize daha yakın olmasına yardımcı olur. Belki de bu nedenle Türk dizilerindeki erkek kahramanlar buradaki kadın izleyicilere çok çekici geliyorlar.

 

Mega TV’nin 2014’te yayınladığı “¿Qué culpa tiene Fatmagul?” (Fatmagül’ün Suçu Ne?) dizisi tanıtım videosu.

– Türkiye’nin Latin Amerika’ya yaptığı dizi ihracatının “geçici bir dalga” olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye’nin stilistik ve tematik olarak benzer TV dizileri ihracatı ekonomik açıdan süreklilik sağlar mı?

Mega TV, 2014 yılında Latin Amerika’da Türk TV dizilerinin ithalatına başladığında, bölgede yeni bir pazar açtı. Türk dizileri, bütünleşebilecekleri iyi hikayeler arayan Şili seyircisinin tükettiği yabancı içeriğin geri kalanına, özellikle de Brezilya, Meksika ve Kolombiyalı telenovelalarının yanına eklemlendi. Şili’de yılın en çok izlenen dizisi olarak final yapan “Binbir Gece”nin inanılmaz başarısı, o yıl onlarca Türk dizisinin gelmesi için kapı açtı ve bunların yirmiden fazlası Mega TV tarafından yayınlandı.

Bu beş yıllık başarı döneminde, açık bir şekilde Türk TV dizilerinin “ateşi” biraz azaldı. Çünkü artık bir yenilik değiller ama yine de güçlerini kanıtlamış oldular. Örneğin, Mega TV geçen yıl “Anne”yi piyasaya sundu ve Şili’de şimdiye dek yayınlanmış en çok izlenen üçüncü Türk dizisi oldu. Az sayıda dizinin becerebildiğini yaptı, insanlarla duygusal olarak bağlantı kurdu. Mega TV’deki anahtar cümle: “hangi ülkeden olursa olsun, daima en iyi hikayeleri yayınlamak”tır.

– TV dizisi ihracatı “kültür ihracatı”na ne gibi somut katkılar yapabilir? ”Kültürel ihracatı“ sadece ”bu ülkelerden daha fazla turist çekmek” olarak görmek yeterli mi? TV dizilerinin ”kültürlerin kaynaşması“ ve hatta ”kültürel diplomasi”üzerinde de bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Sana iki örnek vereceğim. Birincisi, Latin Amerika’da Türk dizilerinin yayını, sosyal medyada çok fazla “fan”lık (fandom) üretti ve işimin bir parçası da bu “fan”ların ne hissettiklerini bilmek için onlarla bağlantı kurmak. “Fan”ların sadece seyahat acentelerinin tanıttığı turistik yerleri ziyaret etmek için değil, aynı zamanda Google Haritalar aracılığıyla dizilerin çekim yerlerini tespit edip kimi sahneleri aynı olduğu gibi yeniden canlandırmak için de Türkiye’ye ne kadar çok seyahat ettiklerini öğrenmek şaşırtıcı. Bu tür aşırı “fan”lık bizim ülkemiz için yeni ve sıradışı.

İkincisi, “Binbir Gece” 2014 yılında Mega TV tarafından yayınlandığında, sadece TV’de değil, aynı zamanda en üst düzey kültürde de bir fenomen haline geldi. O yıl Şili’deki Türk Büyükelçi (Naciye Gökçen Kaya) medyaya “Fatmagül” ve “Sıla” gibi dizilerin Türk kültürünü ve toplumunu ne kadar doğru yansıttığını anlatan birçok röportaj verdi. Hepsinde ülkenin modernliğini, uygar toplumunu ve hatta Türkiye’nin AB’ye girmeyi ne kadar çok istediğini vurguladı. Sonucu ne olursa olsun, bir diplomatın ulusal bir çıkar söz konusu olduğunda siyasi lobi yapmak için kurgusal TV dizilerini değerlendirmesi, pop kültürün tüm alanlarda yapabileceği etki ve bunun sadece ekonomik bir konu olmadığı hakkında bize çok şey anlatıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Santiago (Şili) nezdinde eski Büyükelçisi Naciye Gökçen Kaya, “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinin Büyükelçilik’te düzenlenen tanıtımında.